Bu dünyada seni bir yerlere götürecek olan tek şey bu. | Open Subtitles | هذا هو الشيء الوحيد الذي سيوصلكِ إلى أي مكان في العالم |
O tür şeyler. Bir de şu var: cevap hep oradaydı; ama şu "gün gibi ortada" olan şey, cevabı görmemizi engelledi. | TED | في النهاية, شيء آخر هي الإجابة و كانت دائماً موجودة. لكننا تجاهلناها بسبب هذا الشيء الواضح, و ذاك هو الشيء. |
Biliyor musun, bu hayatta bana zevk veren tek şey o orospu çocuklarını öldürmekti. | Open Subtitles | أتعرف ما هو الشيء الوحيد في هذه الحياة الذي أعطاني ارتياحاً؟ هو قتل أولئك الملاعين |
Bu laboratuvarda takımım ile birlikte üzerinde çalıştığım en önemli şeydir. | TED | و هذا هو الشيء الأساسي الذي أعمل عليه مع فريقي بالمختبر |
Bağlanmak konusunda kafayı yemek yapacağın tek şeydi ama onu bile düzgün yapamıyorsun! | Open Subtitles | الفزع من الالتزام هو الشيء الوحيد الذي يمكنك فعله ولم تفعله بشكل جيد |
Bunu yapmamız gerek, ki doğru olan da bu. | Open Subtitles | يجب أن نفعلها و هذا هو الشيء الصحيح لنفعله , و لا شيء سيء سيحصل عندما تقوم بالأمور الصحيحة |
Bu arada seks, tembel hayvanların hızlı yaptığı tek şey. | TED | وبالمناسبة، الجنس هو الشيء الوحيد الذي تفعله حيوانات الكسلان بسرعة. |
Senin annen olmak. Hayatta başarılı olduğum, tek şey bu. | Open Subtitles | لأن كوني أماً لك، هو الشيء الوحيد الذي نجحت به |
Bize göstermeyi isteyip havalı dediğiniz şey bu muydu yani? | Open Subtitles | هل هذا هو الشيء الرائع الذي أردت أن ترينا إياه؟ |
Bu dünyada seni bir yerlere götürecek olan tek şey bu. | Open Subtitles | هذا هو الشيء الوحيد الذي سيوصلكِ إلى أي مكان في العالم |
Biz neyiz? Üstünde asılı durduğumuz bu şey de nedir? gerçekte biz olan şey ne? | TED | ما نحن؟ ما هو الشيء الذي نتعلق به ، الذي هو في الواقع نحن؟ |
Bilgisayarların dünyasında nadir olan şey nedir biliyor musunuz? | Open Subtitles | أتعلم ما هو الشيء النادر حدوثه للغاية في عالم الحاسبات؟ |
Paradan daha önemli olan şey nedir? | Open Subtitles | حسناً , ما هو الشيء الأكثر أهمية من المال ؟ |
Bende tost yapmaya başladım çünkü yapmayı bildiğim tek şey o. | Open Subtitles | لذا فأعددت شطائر الجبن لأن هذا هو الشيء الوحيد الذي أجيد إعداده |
İnsanlar yağmaladıktan sonra markette hiç kalmamış ve ufaklığı sakinleştiren tek şey o. | Open Subtitles | المركز التجاري خاوٍ عن آخره بعد ما نهبه القوم هنا والزبادي هو الشيء الوحيد الذي أستطيع الإبقاء عليه |
Sanat zamanın sınavına güzelce ve incelikle katlanan bir şeydir. | Open Subtitles | الفن هو الشيء الذي يصمد أمام اختبار الزمن بجماله وزينته |
Bu hayatta bir şeylere anlam katan tek şeydir aşk. | Open Subtitles | فالحبّ هو الشيء الوحيد الذي يسبغ معنىً على هذه الحياة |
- Yaptığımız yapılabilecek en doğru şeydi, - Ama zavallı kadıncağız, Tina? | Open Subtitles | كان هذا هو الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله لكن تلك المراة، تينا؟ |
Önemli olan da bu, değil mi? | Open Subtitles | هذا هو الشيء المهم،هل هذا صحيح؟ |
Doğru olmasıyla birlikte şüpheli olmamak için de söyleyeceğiniz tek şey buydu. | Open Subtitles | هو الشيء الوحيد الذي أنت يمكن أن تقول للتقليل قابلية نجاحك كمشتبه به. |
Ker-rah seni işe aldığımda söylediğim en mühim şey neydi? | Open Subtitles | كيرا ما هو الشيء الأكثر أهمية اخبرتك به عندما وظفتك؟ |
Seni temin ederim, istediği tek şey odur. | Open Subtitles | أضمن لك أن هذا هو الشيء الوحيد الذي تريده |
O ağrı kesici, onu bu kadar uzun süre tutacak tek şey. | Open Subtitles | هذه الدواء المخفف للآلم هو الشيء الوحيد الذي يٌبقيه مستمر لهذه الفترة |