Çok narin ve çok nadir... kimse buna engel olamaz. | Open Subtitles | وإنه هش جداً و نادر ولا يمكن لأحد أن يوقفه |
eve geldiğimde, sofrayı hazırlamış olmak bu kadar da zor olamaz, haksız mıyım?" | TED | ولا يمكن أن يكون تجهيز العشاء عند وصولي للمنزل أمر بهذه الصعوبة، أليس كذلك؟ |
Başına kötü bir şeyler geldi, ve bu senin gözlerini iyileştirmedi. | Open Subtitles | لقد حدث شيء سيء لكَ ولا يمكن أن يُعالج ضعفَ نظركَ |
Sadece bir şampiyon olur, unutma. kimse Onun yerini alamaz. | Open Subtitles | هناك فقط بطل واحد ولا يمكن لاحد ان ياخذ مكانه |
Benim işimin, bana verdiğiniz görevin gizliliği ihlal edildi hatta önüne engel koyuldu ama bunun olmasına izin veremem. | Open Subtitles | مهمّتي، المهمّة التي كلفتني بها، قد كشفت، قد أعيقت حتّى، ولا يمكن أن أسمح بحدوث ذلك |
Çok fazla yüzey var, çok fazla detay var, birisinin bunu son halini düşünmesi mümkün değil. | TED | وهناك أيضا العديد من الأسطح، وهناك الكثير من التفاصيل، ولا يمكن للمرء أن يرى الحالة النهائية. |
Asla başka kimse olamaz. | Open Subtitles | ولا يمكن ان يكون هناك اي احد احبه بدلا منها |
Onlar altı kişi Jenna. Olay bu zaten. Yedinci bir Altı Fıstık olamaz. | Open Subtitles | هناك ستّة منهم، تلك هي النقطة ولا يمكن أن يكونوا سبعة واسمهم ستة يانعين |
Unutmayın ki, birinin büyük teyzenizle gitmesi gerek... ..ve o kişi eşek olamaz, değil mi? | Open Subtitles | لا تنسوا, على أحدكم أن يذهب مع عمتكم, ولا يمكن أن يكون الحمار. أليس كذلك؟ |
Ve 20 milyon insan yanılmış olamaz. | Open Subtitles | ولا يمكن لـ20 مليون شخص أن يكونوا مخطأين |
Evet, fakat bu belgedeki tek el sizinki olmayacak. olamaz. | Open Subtitles | نعم، لكنك لن تكون اليد الوحيدة لهذه الوثيقة ولا يمكن أن يكون |
Adnan Salif ülkeye yeniden gelmeye çalışıyor ve bu mümküm olmamalı. | Open Subtitles | عدنان صاليف يحاول العودة إلى البلد ولا يمكن لهذا أن يحدث |
ve bu sadece Gandi mühendisliğinden gelebilir. | TED | ولا يمكن أن يأتي الحل إلا من خلال الهندسة الغانديه. |
Beni sen çıkardın ve bu suçtan bir daha yargılanamam. | Open Subtitles | أنت أخرجتنى من القضية ولا يمكن أن أحاكم مرة أخرى عليها |
Ama o kadar iyi yaptı ki, şimdi Broadmoor'da kaldı ve kimse onun deli olmadığına inanmıyor. | TED | لكنه ادعى الجنون بشكل جيد جدا، والآن هو عالق في برودمور ولا يمكن لأحد أن يصدق أنه عاقل. |
Limitsiz olmadığınız sürece şefkati idare edemezsiniz limitsiz olmadığınız sürece ve kimse limitsizleşemez. ya öylesinizdir, ya değil. | TED | لا يمكنك أن تأمر بالتراحم الا اذا أصبحت غير محدود, ولا يمكن لأحد أن يصبح غير محدود, إما أن تكون محدود, أو لا. |
Artık kişiliğine böyle iğrenç bir şekilde leke sürülmesine izin veremem. | Open Subtitles | ولا يمكن أن أسمح بالتشهير بك بهذه الطريقة الفاحشة، |
Çünkü sen daha fazlasini istersin, ben sana fazlasini veremem. | Open Subtitles | لأنك تريد المزيد ولا يمكن أن أعطيك المزيد |
Ama aileminde paranormal psikopat olabilecek biriyle de ormana gitmesine izin veremem ve iki yerde de aynı anda olamam. | Open Subtitles | لكن لا يمكنني إرسال عائلتي للأدغال مع شخص مختل عقليًا لديه قوى خارقة ولا يمكن أن أكون بمكانين في نفس الوقت |
Gencim, yakışıklıyım hızlıyım, hoşum ve yenilmem mümkün değil. | Open Subtitles | أنا شابة ، وأنا وسيم ، ابن سريع ، وأنا جميلة ، ولا يمكن الفوز اذا اقتضى الأمر. |
Dünyanın her yerinde var ve durdurulması mümkün değil. | Open Subtitles | إنها فى كل مكان , فى كل مكان حول العالم ولا يمكن إيقاف ذلك |
Ailene yaptığım şeyleri telafi etmem mümkün değil. | Open Subtitles | ولا يمكن ان اسامح على ما عملته بحق عائلتكِ |