ve tabii ki bilim adamlarının Bir fikir birliğine sahip olmadığı sizi şaşırtmayacak. | TED | ولن يكون من المفاجئ للكثير منكم، أنه بالطبع، وكعلماء، لا نتفق على رأي. |
Yarın Bir şirket açabilirim ve sizin, size ait bu bilgileri nasıl kullanacağım üzerinde hiç Bir kontrolünüz olmaz. | TED | أستطيع أن أبدأ ذلك المشروع من الغد، ولن يكون لديك أي تحكم على الإطلاق في استخدامي لبياناتك بهذه الطريقة. |
Muhtemelen, hastalığın yayılması sınırlı olacak ve kızamık salgını başlamayacaktır. | TED | ومن المرجح، إمكانية السيطرة على انتشاره ولن يتفشى مرض الحصبة. |
Sizden Bir keçi taşımanızı istemeyeceğim, biliyorum ki hiç deveniz de yoktur. | TED | ولن اطلب منكم أن تحملوا ماعزاً لإانا اعرف أنكم لا تملكون جمالأ. |
Söyleyeceklerim yalan olmayacaktı, ancak tamamıyla doğruyu da söylemiş olmayacaktım. Çünkü doğruyu söylemek gerekirse, bu sadece diğer herkesin görebildiği hayat. | TED | ولن أكون كاذبا في ذلك، لكن قولي سيكون مجانبا كليا للحقيقة، لأنّ الحقيقة هي أنّ هذه هي الحياة التي يراها الجميع. |
Ya vaktimi boşa harcadıysam ve böyle hassas Bir pozisyonda asla rahat hissetmezsem? | TED | ماذا لو كنت أضيع وقتي ولن أشعر أبدًا بالراحة في موقع مكشوف كهذا؟ |
Bu da bana, ben korkak değilim ve buradan gitmiyorum. | Open Subtitles | وسأشرب نخبي أنا لأنني لست جبانا ولن تطردني من ملكيتي |
Dışarı çıkmak zorundayım ve yarın güneş batmadan da dönmeyeceğim. | Open Subtitles | يجب أن أخرج ولن أعود قبل غروب شمس يوم غد |
ve yapacak işin olmayacak. Tek işin saatleri, günleri, yılları saymak olacak. | Open Subtitles | ولن يكون هناك أي عمل، لا شيء سوى عدّ الساعات والأيام والأعوام |
Anlaşma yok. Onu geri götüreceğim, ve herhangi Bir anlaşma olmayacak. | Open Subtitles | بدون اي إتفاقات , سآخذه معي ولن يكون هنالك اي إتفاقات |
Akılını ve kalbini açık tut ve hiçbir zaman karşılaşamayacağın Bir adamla karşılaşırsan onun ortağı ol ve ona tek olmadığını hissettir. | Open Subtitles | حسناً، اترك قلبك وعقلك مفتوحين وإذا لم تقابل أحد هؤلاء الذين لم أقابلهم يمكنك أن تبقي كل صحبة ولن تكون وحيدا جدا. |
Yoksa bu gece bu evden gideceğim... ve geri dönmiycem. | Open Subtitles | والا سارحل من هذا المنزل الليلة وانا لن ولن اعود |
Moneypenny, biliyorsun ki senden başka kimse olmadı ve olmayacak. | Open Subtitles | منىبينى أنتِ تعرفين أنه لم ولن يكون هناك أحد غيرك |
Bir hata ettim ve dersimi aldım ve Bir daha da yapmayacağım. | Open Subtitles | ارتكبت خطأ , وتعلمت من الدرس ولن افعل ذلك مره ثانيه ابدا |
hiçbir dolap adalete engel olamamıştır. Bu sefer de durum değişmeyecek. | Open Subtitles | لانه لن يوجد قانون يُعيق العدالة, ولن نبدأ بهذا الحدث معك |
Sivil hayata uygun değilsin, hapishane hayatını da kabul etmiyorsun. | Open Subtitles | ، أنتم غير صالحين للحياة المدنية ولن تقبلوا بحياة السجن |
ama daha önce Roma Kulübü'nü gördük, dünyanın kaynaklarının tükeneceğiyle ilgili iddiaları gördük. Bu iddiaların doğru olmadığını söylemiyorum. | TED | ومع ذلك، شاهدنا في نادي روما، ومن خلال الإدعاءات السابقة بإمكانية نفاذ الموارد، ولن نُجادل بخصوص هذا ونُنفي صحتها. |
Genişlemeye dayanacak kadar esnek Bir külot nasıl bulacağını sormuyorum bile. | TED | ولن أتسائل حتى كيف يجد سراويل مرنه بما يكفي لتحمل التمدد. |
O artık size geri dönmeyecek 17 Ekim 1945'ten beri | Open Subtitles | ولن ترجع إليكم عروض عمل أبقتنا جميعاً علي قيد الحياة |
Ayrıca, ne bin, ne 2,000 ne de 3,000 dolar ile ilgileniyorsun? | Open Subtitles | ولن يثير اهتمامك مبلغ 1000، أو2000 أو 3000 دولار ، أتفهمين ؟ |
Ona Bir ev vermek istiyorum. Bunu bozmana izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | أريد أن أقدم له منزلاً ولن أسمح لك بإفساد الأمر |
Eğer aptalca flörtlerin kendisini caydırmasına izin verirse de hiç Bir zaman gelemeyecek. | Open Subtitles | ولن تصبح كذلك على الأرجح إن سمحت لنفسها أن تنجرف للمغازلات العاطفية التافهة |
Kadınlar hakkında sorular soran insanları susturmayacağım. Bunu sormak meşru Bir şeydir. | TED | ولن اُسكت الناس الذين يطرحون الأسئلة حول النساء، حسناً؟ أنها أسئلة مشروعة |
Yaşlı kralın zamanı gelince... cennete gitmek için halıya ihtiyacı olmayacak. | Open Subtitles | وعند الساعة سيعود الملك القديم ولن أكون بحاجة إلى هذا البساط |