Bu en azından bize bir şeyi kanıtlıyor. Buradan gerçekten çıkılabilirmiş. | Open Subtitles | على الأقل هذا يثبت شيئآ انك بالفعل يمكنك الخروج من هنا |
Köpek kulübesindeki battaniye, küçük kızın birisi yaralandıktan sonra burada olduğunu kanıtlıyor. | Open Subtitles | دماء غطاء بيت الكلب يثبت بأن الطفلة كانت هناك بعدما أصيب أحدهم |
Diyelim ki bize yanlış bilgi verdi, bu hiç bir şeyi kanıtlamaz ki. | Open Subtitles | ربما اعطانا الاتجاةالخاطئ، لكن الذي لا يثبت أي شئ. |
kanıtlar aksini göstermediği sürece bunun kötü bir şeyin, hatta kıyametin habercisi değil, sıradan bir deprem olduğunu varsaymalıyız. | Open Subtitles | و مالم يظهر ما يثبت غير ذلك، أفترض أنه كان مجرد حركة لطبقات الأرض و ليس إنذارا لكارثة وشيكة |
Beni endişelendiren, bunu kanıtlamak için ne kadar ileri gidebileceği. | Open Subtitles | هذا ليس ما يقلقنى إنما لأى مدى سيحاول يثبت ذلك |
Onlar bir direniş örgütü değiller. Albay Kusakabe'yi öldürmeleri bunun kanıtı. | Open Subtitles | أولئك الناس ليسوا حتى من المقاومة قتلهم للعقيد كوساكاب يثبت ذلك |
Ve tanınmayan birine ünvan şansı vererek bunu dünyaya kanıtlayacak. | Open Subtitles | وسوف يثبت ذلك للعالم كله عن طريق اعطاء الفرصة لشخص غير معروف |
Parayı kimin çaldığını bilmiyoruz ama bu Mondain'ın masum olduğunu kanıtlıyor. | Open Subtitles | نحن لانعلم من الذي سرق النقود لكن هذا يثبت براءة ماندان |
Sizin gibi herkesle olmak için ünlü olmak zorunda olunmadığını kanıtlıyor! | Open Subtitles | يثبت بأنك لا يجب أن تكون شعبيا لكي تجعل الآخرين يحبونك |
Bu kanıtlıyor ki bazen ilk denemeyi bir kenara atmak gerekiyor. | Open Subtitles | حسنا هذا يثبت شيئا واحد يجب ان ترمي اول بانكيك تصنعيها |
Alman pasaportunun olması hiçbir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | حقيقة الحصول على جواز سفر الماني لا يثبت شيئا |
Diyorlar ki bu birşey kanıtlamaz. Sadece bir testti. | Open Subtitles | قالوا بأن ذلك لا يثبت أي شيء لأنه كان إختباراً |
O otobüse hepimiz binmiş olabiliriz. Bu bir şeyi kanıtlamaz. | Open Subtitles | أياً منا كان بإمكانه ركوب الحافلة و هذا لا يثبت أي شئ |
Bu sadece çalışma odamda öldürüldüğünü kanıtlar. Neden seninle konuşuyorum? | Open Subtitles | ذلك يثبت فحسب أنّها قتلت في غرفتي لمَ أتحدّث معكِ؟ |
Peki gökbilimciler küçük bir hacimde çok fazla kütle olduğunu nasıl kanıtlar? | TED | لذا، كيف يثبت علماء الفضاء أن هناك كثير من الكتلة في داخل حيز صغير؟ |
Senin kadar iyi bir insanın bile yoldan çıkabileceğini kanıtlamak istedi. | Open Subtitles | أراد أن يثبت أنه حتى شخص جيد مثلك يمكن أن يسقط |
Papa Cenapları, bu keşfin, bir ilahi gücün varlığının bilimsel kanıtı olacağını düşünmüştü. | Open Subtitles | قد يثبت علميا وجود قوة إلهية. ويبدأ في رأب الصدع بين العلم والدين. |
Kahretsin, zannettiğinin yarısı kadar bile adam olmadığını kanıtlayacak cesaretim var. | Open Subtitles | أنا أمتلك من الشجاعة ما يثبت أنك لست نصف الرجل الذى تظنه |
Evet bayanlar baylar, zamanla kendini ispat etmiş bestecilerin yüzyıllardır kullandığı gerçekten de o notanın varlığını ispat eden bir sistem var. | TED | حسنا سيداتي وسادتي, هناك نظام عريق، والذي كان يستخدمه الملحنون لمئات السنين والذي يثبت بأن تي كانت موجودة حقا في السلم الموسيقي |
Tarih bunu gösteriyor, ister sosyal konutlardan olun, ya da bir kırsal bölgeden. | TED | يثبت التاريخ أنه لا يهم سواء أتيت من مجلس ولاية أو مجلس ريفي. |
Sen bizim dikkatimizi çektiğin şu teorini kanıtlayan bir şey oldu. | Open Subtitles | الأمر الذي قد يثبت تلك النظرية التي كنت تحاول تقعنا بها |
Fotoğrafik bir kanıt olmadan ne kadar büyük bir balık yakaladığınızı kanıtlayamazsınız. Ve bu, balıkçılığın başlangıcından beri böyleydi. | TED | من غير دليل مصور، لا يوجد شيء يثبت اصطيادك لسمكة عملاقة وهذا كان هو الحال منذ بداية صيد الأسماك. |
Bu da burada yolu kapatan bir kamyon olmadığını ispatlıyor. | Open Subtitles | أتعلم ؟ هذا يثبت بأنه مستحيل أن يكون هناك شاحنة |
Sorumluluk onda olduğu için aramızdaki en zeki kişi olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. | Open Subtitles | ويظن لأنه المسؤول أن عليه أن يثبت أنه أذكى من في الغرفة |
Ama bu yine de Jack Hammond'ı öldürdüğünü ispatlamaz. | Open Subtitles | لكنّه ما زال لا يثبت بأنّه قتل جاك هاموند. |
Sonra orada birisini öldürdü ama ceza almadı, deli olduğunu kanıtladı. | Open Subtitles | وقام بعدها بقتل شخص ما، ولكنه هرب وذلك يثبت أنه مجنون |
Bu kızın seninle konuştuğunu kanıtlamıyor. | Open Subtitles | لكن السجلات تثبت أنها تكلمت مع شخص ما ولا يثبت أنها تكلمت معك |