Bu öfke, son ABD başkanlık seçimlerinden beri hissettiğim bir şey | TED | هذا الغضب هو شعور ظللت أتجرعه منذ انتخابات الرئاسة الأمريكية الأخيرة. |
öfke temsilcileri gibi hareket edip, intikam çağrıları yapmayı bırakmamız gerekiyor. | TED | يجب ان نتوقف عن التصرف كوكلاء للغضب والدعوة لأيام من الغضب. |
Bunun gibi girdabla beraber, Bu öfke ve kaosu anlatır. | Open Subtitles | التحرك كالدوامات بهذه الطريقه تعنى الثوره و الغضب و الفوضى |
Ve birçoğunuz gibi kayıplarımızdan sorumlu olanlara büyük bir öfke duyarak. | Open Subtitles | و مثل معظمكم مع شعورى بالغضب تجاه أولئك المسؤولين عن خسارتنا. |
Özür dilerim, küçük kız. Lugash'ın yan odadaki öfke kontrolü dersine gitmesi gerekiyor. | Open Subtitles | أنا آسف أيتها الفتاة الصغيرة ، يجب أن أذهب لصف معالجة الغضب المجاور |
Aramızda onca öfke varken, hastane odasında aramızı düzeltemeyeceğimizi ilişkimizin hiç bir zaman benim istediğim gibi olamayacağını bilirken senin ölümünü izleyemezdim. | Open Subtitles | لقد كانت الفكرة في حول ذهابي إلى المستشفى وأراك تموت بكل ذلك الغضب الذي كان مايزال بيننا ومعرفة اننا لن نحله أبداً |
Neden teknolojideki her gelişme... eninde sonunda şiddet ya da öfke için kullanılıyor? | Open Subtitles | لماذا ينتهي المطاف بإستخدام كل تقدم في التقنية في الغضب أو العنف ؟ |
O gün olan şeyle yüzleşmek yerine "öfke" ile yaşamak daha kolaydı. | Open Subtitles | من الأسهل العوم في الغضب من أن نواجه ما حدث منذ سنوات |
- Sanırım öfke böyle bişey Ama artık ona ihtiyacım yok. | Open Subtitles | أعتقد أن الغضب نابع من حقيقة أنه لم يعد لي احتياج. |
Senin yaşadığını tahmin ettiklerimi o da yaşadı. İnkar, öfke, vesaire. | Open Subtitles | لقد مرّ بما أتصوّر أنكِ ، تمرين به الإنكار, الغضب,إلى آخره. |
- Güzelmiş. Sen de faydalanabilirsin. Biraz öfke sorunun var. | Open Subtitles | تستطيع الإستفادة من ذلك فأنك حصلت على بعض نوبات الغضب |
O senin kişisel fikrin ve ben öfke sorunlarımın olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | حسنا، هذا هو رأيك الشخصي لأنني ليس لدي مشاكل فى الغضب |
Onunla birlikte savaşmak, savaşçıyı kontrol edilemez bir öfke durumuna sokuyormuş. | Open Subtitles | إن القتال بواسطته يضع المحارب في حالة من الغضب غير المكبوح. |
Onunla birlikte savaşmak, savaşçıyı kontrol edilemez bir öfke durumuna sokuyormuş. | Open Subtitles | إن القتال بواسطته يضع المحارب في حالة من الغضب غير المكبوح. |
Ve tüm o yumruklarındaki ve ayaklarındaki ve göbeğindeki öfke. | Open Subtitles | و، كل ذلك كل الغضب ليديها بقبضة اليد وقدميها وسرتها |
Çünkü senin gözlerinde öfke olduğu kadar sevgi de var. | Open Subtitles | لان هناك حب مع الغضب في عيناك ستفعلين كما يقول |
öfke, harekete geçiren bir duygudur tehdide karşı eyleme geçmeyi teşvik eder. | Open Subtitles | إن الغضب يعد عاطفة منشطة إنه يحفز المرء على التصرف حيال التهديد. |
Ama biz profili öfke sorunları olan bir cinsel sadist olarak çıkardık. | Open Subtitles | لكننا وضعنا الوصف له على أنه سادي جنسي مصاب بمشاكل تحكم بالغضب |
Diğer bir deyişle, ben mahkemeye öfke sorunlarının giderildiğini söyleyene dek burada kalacaksın. | Open Subtitles | لذلك بمعنى أخر أنت هنا حتى أعلم المحكمة أن مشكلة غضبك قد حْلت |
Para tutkusunu ve kontrol kaybedişini vicdanını yitirmesini, kafa karışıklığını... öfke krizlerini, delirişini... | Open Subtitles | ثم شعوره بفقدانه للاتزان وفقدانه لضميره، وشعوره بالاضطراب ونوبات غضبه وجنونه |
Size karşı öfke doluydum. İkinize birden. | Open Subtitles | لقد كونت في نفسي غضباً تجاهك تجاهكما معاً |
O cesurca, gözlerini kırpmadan, hatta hırçın, hatta şişesi boş olduğu zamanlarda öfke dolu. | TED | هي بجرأة, بشكل لايرف, بمشاكسة حتى بغضب حتى عندما فرغت قنينتها |
Tecavüz kısmını, öfke kısmını kadar net anımsayamıyorum. | TED | لا أتذكر كثيرًا عملية إغتصابي بقدر ما أتذكر غضبي |
Onlar öfke ile nasıl başa çıkılacağı konusunda tavsiye soran tutun. | Open Subtitles | هم يسألونني باستمرار عن نصيحة تساعدهم بالتعامل مع غضبهم |
Biraz keder, biraz öfke, Biraz inkar... | Open Subtitles | إنه من الطبيعي أن يكون البعض حزانى، والبعض غضبى |
Kabalıktan bahsediyorum. Bazen etrafta çok fazla öfke oluyor. | Open Subtitles | أعني الكلمة بحذافريها، أحيانًا يتواجد غضبٌ كثير. |
Julio ne hissettiğini bilmiyordu. Bildiği tek şey bunun öfke olmadığı idi. | Open Subtitles | خوليو لم يعلم بماذا شعر هو يعلم فقط أنه لم يكن غضب |
Hamile olduğunda Ve korkunç bir öfke, kötüleşti edilir. | Open Subtitles | ولديها مزاج رهيب ، وقد أصبح أسوأ بما أنها حامل |
Ve tam da bu anda aslında bu sorunu nasıl çözeceğimizi bildiğimize dair bir meydan okuma ve öfke ile doluydum. | TED | وكنت في تلك اللحظة مملؤة بالإستياء الغاضب والتحدي كوننا في الواقع نعرف كيف نصلح هذا الوضع. |
AsıI kritik sorun; karşımızdaki kadın, bizim tanıdığımız Jean Grey mi yoksa serbest kalmak için öfke içinde çabalayan Phoenix mi? | Open Subtitles | و من المهم ان نعرف ان المرأة التي امامنا هل هي جين غراي التي نعرف او هي العنقاء الغاضبة التي تصارع للخروج |