Bütün bu üzüntü var ve yapabileceğim hiçbir şey yok. | Open Subtitles | يوجد كل هذا الحزن , ولا يمكنك فعل شيءٍ حياله |
Ama bu üzüntü baskı yaratmıyordu. Tıpkı bir anne gibi sarmıştı. | Open Subtitles | ولكن الحزن لم يكن ضغط علي بل كان يلفني مثل أم |
Onlarla ilk tanışmaya gittiğimizde gördüğüm şey utançtı, üzüntü değil. | Open Subtitles | عندما إلتقينا بهم لأوّل مرّة كانوا يخفون العار، وليس الحزن |
Birisinde acı veya üzüntü yarattığın zaman veya kötü hissettirecek bir şey... | Open Subtitles | أنه ما تقوله لشخص ما عندما تسبب له ألم أو حزن |
Beş polis memurunun bu sabah rüşvet almak ve uyuşturucu işine karışmaktan suçlandığını duyurmaktan üzüntü duyuyorum. | Open Subtitles | أنا حزين للإعلان هذا الصباح عن لائحة الإتهام على خمس ضباط شرطة بتهم الرشوة و التعامل مع المخدرات. |
Bu üzüntü, gerçekten bir düşünceyi şekillendirdi. Sadece istediğim tek bir şey var. | TED | و هذا الحزن حقاً كان ثابت في فكرة واحدة، و هي، ليس لدي سوى رغبة واحدة. |
İnsanların karıştırmaya yatkın olduğu üç şey vardır: depresyon, yas ve üzüntü. | TED | هناك ثلاثة أمور يخلط الناس بينها: الاكتئاب، و الغم على فقيد و الحزن. |
üzüntü yaşam deneyiminin bir parçasıdır, fakat asırlardır tam olarak ne olduğu ve de eğer bu konuda yapılacak bir şey varsa bunun ne olduğu konusunda anlaşmazlıklar olmuştur. | TED | الحزن هو جزء من التجربة البشرية لكن كان هناك خلاف كبير طيلة قرون من الزمن حول ماهية الحزن بالضبط، وكيفية التعامل معه. |
Bir evladın bu kadar mutsuzluk, üzüntü vermesi. | Open Subtitles | أن إبنآ واحدآ يمكنه جلب الكثير من السعاده والكثير من الحزن |
Bunun ölümünü duyduğundan beri gösterdiğin ilk üzüntü belirtisi olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | هذا أفضل أتدرى أن ذلك أول تعبير أظهرته .... يدل على الحزن |
Bir çok üzüntü yaşayacağımı da biliyordum. | Open Subtitles | بالتأكيد كنت اعلم . أنه سيسبب لى الكثير من الحزن,ايضا |
refah onu sormaya gelmis, olmasi üzüntü onun altinda ezilmis ? | Open Subtitles | حطمتها من الحزن فهل أتيت تسأل عن سعادتها؟ |
Kelimelerle anlatılmaz bir üzüntü ve hüzün vardı. | Open Subtitles | كان هناك حزن وكآبة فائقة الوصف رغم ذلك رسالة من الإلهام والأمل |
Çocukların yası amcaları için değildi tekrar yuvalarını kaybetmenin verdiği üzüntü yüzündendi. | Open Subtitles | حزن الأطفال لم يكن فقط على عمهم ولكن على أملهم الضعيف أنهم سيجدوا منزل أخر |
Çocukların yası amcaları için değildi tekrar yuvalarını kaybetmenin verdiği üzüntü yüzündendi. | Open Subtitles | لم يكن حزن الأولاد فقط على عمهم و لكن على أملهم أنهم وجدوا بيتا ثانية |
üzüntü ile bildiririm ki gelecekteki kralımız Prens Suhyeon bile Gunhwapyeong tarafından öldürüldü. | Open Subtitles | أَنا حزين بهذا الخبر حتى ملكنا المستقبلي ، الأمير سوهيون قد إغتيل من قبل جونهوابيونغ |
Bu sabah gözlerimi açmadığım ve üzüntü hissetmediğim hatırladığım kadarıyla ilk sabahtı. | Open Subtitles | اليوم صباحا كان اول يوم ربما افتح عينى و لا اشعر بالحزن |
Derin bir üzüntü içinde, bedenlerini size doğru uzatıyoruz Kobol Tanrıları. | Open Subtitles | بقلوب حزينة نرفع أجسامهم لك با آلهة كوبول |
Zannımca ufak olmalarıdan dolayı ciddi bir üzüntü duyuyor olmalılar. | Open Subtitles | أعتقد انهم يصابون بحزن كبير حقا لكونهم صغارا جدا مثلا |
Büyük ayıp. Okunmayan kitaplar insana üzüntü veriyor. | Open Subtitles | هذا مؤسف للغاية هنالك شئ محزن بشأن كتاب لم يقرأ |
üzüntü, verdikleri partiyi duydun mu? | Open Subtitles | يا (حُزن)، أسمعت عن الحفلة التي يقيمونها؟ |
Şu anda hissettiğim en büyük şey üzüntü. | Open Subtitles | فى هذه اللحظة فإن أكبر إحساس يؤرقني هو الندم |
Klimatologların ve iklim aktivistlerinin kaygı, üzüntü ve bunalımları yıllardır bildiriliyor. | TED | إن معاناة علماء المناخ ونشطاءه القلق والحزن والاكتئاب تم الإبلاغ عنها على مدار سنين عديدة |
- Sakinlere göre tam olarak dayanılmaz bir üzüntü değilmiş. | Open Subtitles | حسنا، ليس هناك تماما مشاعر فياضة للحزن من السكان المحليين |
Yeniden yola koyulma vakti geldiğinde üzüntü yaşadım. | Open Subtitles | عندما توجب عليّ أن أغادر فعلت ذلك و في داخلي ندم عميق |
Gitmekten üzüntü duyuyordum, fakat klimayı aldığımızda, kalmak için sebebimiz kalmamıştı. | Open Subtitles | .. حزنت على المغادرة, لكن بمجرد أخذنا جهاز التكييف لم يتبقّ سبب للبقاء |
Evet efendim. Size söylemekten üzüntü duyuyorum ama telgrafta böyle diyor. | Open Subtitles | نعم سيدي, اسف لابلاغك هذا ولكن هذا ما يقوله التلغراف |
Evet, adamın oğlu. Sende biliyorsun ki... herkes bu konuda üzüntü duyuyor. | Open Subtitles | نعم، ابن الرجل، كل شخصٌ يحزن على طريقته، صحيح؟ |