Daha azıyla daha fazla üretmeye çalışmak hiçbir şeyle bir şey üretmek neredeyse. | TED | الكثير من القليل هو المبدأ المفضّل هذه الأيام بعد مبدأ شيء من اللاشيء. |
Lise yıllarını beraber atlatabildiysek her şeyle başa çıkabileceğimizi biliyorduk. | Open Subtitles | كنا واثقون بأننا إذا تخطينا المدرسة فسوف نتخطى أي شيء |
Efendim, bu sessiz pervane sistemi... kolaylıkla başka bir şeyle karıştırılabilir-- | Open Subtitles | سيدي, إن ذلك المحرك الصامت قد يخطئ فهمه بأي شيء أخر |
Biliyor musun, o şeyle gerçekten ne yaptığını bildiğini sanıyor. | Open Subtitles | هو في الواقع يعتقد انه يعلم مالذي يفعله بهذا الشيء |
Sence bu gece gidip o şeyle sen olmadan karşılaşabilir miyim? | Open Subtitles | أتعتقدين أني أستطيع أن أخرج الليلة و أواجه هذا الشيء بدونك |
Köpekbalıkları buraya yiyecek için geldi ama yüzeydeki her şeyle ilgileniyorlar. | Open Subtitles | اسماك القرش هنا لكي تتغذى ولكنهم يهتمون بأي شيء على السطح |
Yok etme işleri dışında bir şeyle birlikte olmamız güzel. | Open Subtitles | من الرائع أن نترابط على شيء عدا قَهْرِنا للشياطين للتغيير |
Biliyor musun, içimden bir ses ihtiyarın her şeyle ilgileneceğini söylüyor. | Open Subtitles | تعلَم، لديَ هذا الإحساس الغريب بأنَ هذا العجوز سيتكفَّل بكُل شيء |
Ve kendinden büyük bir şeyle arasında bağ olduğunu hissettiğini söyledi. | Open Subtitles | وقال لي أنه شعر بالتواصل. مع شيء أكبر منه هو نفسه. |
Bugün olan her şeyle ilgisi vardı... teröristlere sinir gazı sağlanmasıyla... | Open Subtitles | إنه متورط ي كل شيء حدث اليوم تزويد الارهابيين بغاز الأعصاب |
Ondan boşandı çünkü iki dudağı olan her şeyle yatıyordu. | Open Subtitles | طلقته لأنه كان يظفر بكل شيء من مجموعتين من الشفايف |
Çünkü bu biz ayrıyken yaptığın bir şeyle alakalı değil. | Open Subtitles | لأن هذا ليس متعلق بأي شيء فعلته بينما نحن منفصلين |
Eğitimli bir katilim. Seni bu ofisteki her şeyle öldürebilirim. | Open Subtitles | أنا قاتل مدرَّب يمكنني قتلك بأي شيء في هذا المكتب |
Hayatın boyu pişman olacağın bir şeyle cebelleşiyorsun. Aynı şeyleri ben de yaptım. | Open Subtitles | أنظر , أنا تصارع شيء لا يمكنكِ الحياه بهِ لتكون هناك ، لتفعلها. |
Lütfen hiçbir şeyi merak etme çünkü her şeyle ben ilgileneceğim. | Open Subtitles | أرجوك لا تقلق بشأن أي شيء حيث أنني سأعتني بكل الأمور |
Onun tek şansı benim ama içimdeki bu şeyle değil. | Open Subtitles | أنا فرصتها الوحيدة لأنقاذها، لكن .ليس بوجود هذا الشيء بداخلي |
Benim haklı olduğumu bilmeseydin, o şeyle bana vururdun, gerçek bu. | Open Subtitles | الحقيقةُ أنك لضربتني بهذا الشيء لو لم تظني أنني على حق |
Tutunduğumuz bu şeyle yaptıklarımız bunun bir dönemden çok daha büyük olduğunu kanıtlıyor. | TED | ما نفعله بهذا الشيء الذي نحمله اﻵن هو دليل أنّ هذه أكبر من مجرد لحظة. |
Kalbinin en çok sevdiğin şeyle arana girmesine izin verme. | Open Subtitles | لا تجعل قلبك يقف فى طريق الشئ الذى تحبه للغاية |
Senin hayatın boyunca uğraştığın bir şeyle ilgili hata yaptığını duydum. | Open Subtitles | لقد سمعتُ أنّه إرتكب خطأ في الحيلولة بينك وبين شيءٍ كنت تعمل عليه طوال حياتك |
Eğer oraya saygıdeğer bir şeyle dönersem onlar da aynı şekilde icabet edeceklerdir. | Open Subtitles | إن إستطعت العودة بعرض محترم على الأغلب سيظهرون نفس الشيئ |
Ama bilimadamlarınız yaptıkları şeyle o kadar meşgulmüş ki... bu işin gerekliliğini hiç düşünmemişler. | Open Subtitles | لكنهم كانوا منهمكين بمعرفة 'ذا كان يمكنهم أن يفعلوا الشىء ولم يتوقفوا برهة ليتسائلوا هل ما يفعلونه خطأ أم لا |
Bill, bu şeyle savaşamayız. | Open Subtitles | بيل،نحن لا نَستطيعُ مُحَارَبَة ذلك الشيءِ. |
Yani senin cinayet kurbanın, akçaağaç'tan yapılan bir şeyle vuruldu. | Open Subtitles | لذا على الأرجح أن ضحيتكم.. ضُرِبت بشئ مصنوع من القيقب |
Tümü altın madeninde çalışıyor, büyük kısmı fahişelik ve başka şeyle yapıyordu. | TED | كل هؤلاء الفتيات ذهبن إلى منجم الذهب، وكانت غالبيتهن مومسات يقمن بأمور أخرى. |
Bir karınca, çevreyi bu yolla keşfederken tehditler veya düşmanlardan yeni yuva alanlarına kadar birçok şeyle karşılaşabilir. | TED | عندما تستكشف بيئتها بهذه الطريقة تمر النملة بأشياء مختلفة بدء من التهديدات أو الأعداء، إلى مواقع بديلة للتعشيش |
başka bir şeyle değiştirir misin... herhangi birşey sık kiralanmayan bir şey de olabilir... | Open Subtitles | بان تبدلى هذا بشىء أيّ شئ يُمْكِنُ أَنْ تضعى يدكَ علية ..ذلك ،تعلمين. |
Çok fazla lekesi var, bu yüzden her şeyle uyar. | Open Subtitles | هو يُحْصَلُ على الكثير مِنْ اللطخاتِ، لذا يَذْهبُ بكُلّ شيءِ. |
Kahraman arayışı, her kahraman için gerekli olan bir şeyle başlar... | Open Subtitles | أن قصة أي بطل لابد أن تبدا بشيء يحتاجه كل بطل |
Yalnızca programlandığı şeyi yapıyordu: Bulabildiği her şeyle bir şekilde gemiyi tamir ediyor. | Open Subtitles | إنه يقوم بما صُمم لأجله فحسب إصلاح السفينة بأي طريقة بأي شئ موجود |
O boşluğu daha iyi bir şeyle doldurmadıkça onları kaybedeceğiz. | Open Subtitles | ذلك ضروري لملئ تلك الفتحة بالشيء الأفضل. |