Hayatları boyunca yılanlardan korkmuş bu insanlar artık "Şu yılanın ne kadar güzel olduğuna bak." gibi şeyler söylüyorlardı. | TED | هؤلاء الأشخاص الذين صاحبهم طيلة حياتهم خوف من الأفاعي أصبحوا يقولون أمور مثل أنظر كم هي رائعة هذه الأفعى |
Ben bir oyun tasarımcısıyım, bu yüzden bu tür şeyler evimde fazlaca var. | TED | بما انني مصممه العاب, لدي مثل هذه الاشياء في كل مكان في المنزل |
vücutla ilgili görmemizi sağladıkları şeyler de sizi hayretlere düşürürdü. | TED | بل اعني رؤية اشياء عن الجسم البشري تجعلك تشعر بالانبهار |
Ona söylemem gereken şeyler var gitmeden önce fırsatını bulup hiç söyleyemediğim şeyler. | Open Subtitles | هناك شيئ اريد قوله له لم يكن لدي فرصة لقولة قبل ان ارحل |
Sana yiyecek bir şeyler bulmak için bir dakikalığına ayrıldım. | Open Subtitles | ماذا حدث لك لقد تغيبت لدقيقة لأعثر على شىء لتأكليه |
Yapılması gereken basit şeyler var... Örneğin hayvanın burnunu 5sn sokmak zorunda olduğu koklama deliğinde ufak bir lazerimiz var... | TED | وهناك أشياء بسيطة مثل، على سبيل المثال، ليزر صغيرة في ثقب الشم حيث يضع هذا الحيوان انفه لمدة خمس ثوان. |
Benim bildiğim bir gerçek sıfır değere sahip olabilir eğer onunla gerçekten iyi bir şeyler yapabilecek kişi ben değilsem. | TED | ما أعرفه هو أن الشيء يصبح غير ذي قيمة إن لم أكن الشخص المناسب الذي يستطيع صنع شيء أفضل باستعماله. |
Yine de işin sonunda bir şeyler eksik gibi hissediyorsunuz. | TED | لكن في نهاية الأمر كله، تشعر أن شيئا ما مفقود. |
Ve müzikle bir şeyler anlatırken, ki bu temelinde sestir, her çeşit insana ve her türlü şeye ulaşabiliriz. | TED | وبقول شئ ما عبر الموسيقى، الذي هو في الأساس الصوت، عندئذ يمكننا الوصول لكل أنواع الأشياء وكل أنواع البشر. |
Bu üç ciddi derin değişim, gelecekteki şeyler gibi değildir. | TED | و هذه ثلاث تغييرات جذرية و هي ليست أمور مستقبلية |
Sorduğum için bağışlayın ama bu tarz şeyler insanı ümitsizliğe sürükler. | Open Subtitles | اعذرني على السؤال، ولكن أمور كهذه قد تقود الرجل إلى الإحباط |
Ve bu şeyler, genişleye genişleye genişleye dev galaksilere dönüşüyor ve trilyonlarcası oluyor. | TED | وهذه الاشياء تتوسع أكثر فأكثر فأكثر لتكون هذه المجرات العملاقة، فتنشأ ترليونات منها. |
Ve ölçebildikleri şeyler, piramidin alt kısmındaki elle tutulabilen şeyler idi. | TED | و مانستطيع قياسه هو تلك الاشياء الملموسة في الاسفل بقاعدة الهرم |
Mahsun küçük gözleri de burada. Ama çok ilginç şeyler yapabilirler. | TED | عينيه المتخاذلتين بالأعلى هنا ولكنها تستطيع أن تفعل اشياء مدهشة جدا |
Benim için bir şeyler bırakacaktı. Senin haberin var mı? | Open Subtitles | كان يجب ان يترك بعض اشياء لأجلي هل تعلم بشأنهم؟ |
Ama içimde bir şeyler olduğunu hissediyorum. Bir şeyler olmak üzere. | Open Subtitles | و لكنى أشعر أن هناك شيئ ما يحدث لى و سيتحقق |
Öyleyse sen bu tuhaf hikaye hakkında bir şeyler biliyorsun? | Open Subtitles | حسنا هل تعرف أى شىء عن هذه القصة الغريبة ؟ |
Sonuçta o bir hayal, yapabileceği daha iyi şeyler var. | TED | لقد كان حلماً، بحق المسيح، كان عنده أشياء أفضل ليفعلها. |
Çabuk dön. Döner dönmez ararım. Gece yarısı bir şeyler atıştırmak hoş olur. | Open Subtitles | أنا هرن الجرس حالما يمكنني وجبة خفيفة لمنتصف الليل قَدْ تَكُونُ الشيء المطلوب. |
Birincisi, çoğunlukla görünmez olması. İkincisi çok büyük olması. Ve üçüncüsü ise doğru şeyler yapıp yapmadığımızı bilmiyor olmamız. | TED | هو في البدء غير مرئي. وثانيا، هو جدا ضخم. وثالثا، لا نعرف ما إذا كنا نصنع الأمر الصائب لمكافحته. |
Ve bütün bu şeyler bana, heyecan, keyif ve merak veriyor. | TED | وكل هذه الأشياء بالنسبة لي تعطي نوعا من البهجة والإثارة والدهشة. |
Hayal hayal bile edemeyeceğim şeyler gördüm ve bunlar beni değiştirdi. | Open Subtitles | لقد رأيت أشياءً لم أتخيّل أنها موجودة و هذه الأشياء غيَّرتني |
Tabi ki, günde çok fazla kelime yazdığımız için, komik şeyler olabiliyor. Bu gerçekten doğru çünkü insanlara rastgele seçilmiş | TED | والآن بالطبع، بما أننا نقوم بحل الكثير من الكلمات يومياً، فإن أموراً مضحكة قد تحدث. خاصة وأننا الآن نقدم للناس |
Gelecekle ilgili bir şeyler söylemek için eğitici konferanslara gelmek resmidir. | TED | الذهاب لمؤتمر تعليمي يتناول أي شيء عن المستقبل، هو أمر رصين. |
Yemek yapmayı hiç bilmiyorum ama insan aşık olunca çılgınca şeyler yapıyor! | Open Subtitles | لا أطهو في العادة، ولكن حينما يحب المرء فهو يقوم بأمور جنونية |
Ancak bu kadar etkileyici bir burun yapısı, burnun topladığı yığınlarca bilgiyi işlemeye yarayan bir şeyler olmadan işe yaramazdı. | TED | ولكن كل مافي بنية الأنف الرائعة هو ليس بالفائدة الكبيرة بدون شيءٍ ما لمعالجة المعلومات التي تصل من فتحات الأنف |
Ama önce bir şeyler yazmalıyım böylece arkasından kendimi kahveyle ödüllendirebilirim. | Open Subtitles | لكن عليّ أولاً أن أكتب شيئاً ما بعدها سأكافئ نفسي بالقهوة |