Kişiselleştirilmiş veri ile başlamanız lazım, kişisel bilgi, bir bireye ait, sonra bunu o bireyin yaşantısı ile bağdaştırmanız gerekli. | TED | حسناً .. عندما تخصص المعلومات .. وتخصص النتائج التي تصدر من الافراد انت تقوم بهذه الحالة بربط هذه المعلومات بحياتهم |
Öğrenen insanların, karar verebilmeleri için bilgi almalarının dört yöntemi var. | TED | هناك أربع طرق يتلقى فيها المتعلمين المعلومات من أجل إتخاذ القرارات. |
Elimizde çok fazla bilgi var; bunu nasıl düzenleyeceğimizi bilmiyoruz. | TED | لدينا الكثير من المعلومات, نحن لا نعرف كيف نبدأ بترتيبها. |
Fikri olan kişi, bilgiye sahip olmayabilir, ama bilgi ulaşılabilirdir. | TED | من يملك فكرة قد لا يملك معرفة، لكن المعرفة متوفرة. |
Anatomik olarak ilginç ama şimdiye kadar duyduğum en işe yaramaz bilgi. | Open Subtitles | ثدي تشريحية سَاحِر، لكن هذا أكثر معلومة عديمة الفائدة سَمعتُها في حياتي |
Ve bazen görsel bilgi yerine çok fazla yazılı bilgi oluyor. | TED | وأحياناً تحصل على كثير من المعلومات النصية وليس هناك معلومات مرئية. |
Bu, bilgi akışının kesin olarak okuyucunun ellerinde olduğu anlamına gelir. | TED | هذا يعني أن نسبة انتقال المعلومات تقع تمامًا في يدي القارئ. |
doğal olarak, beyin retinadan gelen bu sinyallere kendi içinde neler olduğu konusunda bir yığın bilgi daha ekler. | TED | وبطبيعة الحال ، يضيف الدماغ الكثير من المعلومات الى ما يحدث من خلال الاشارات التي تاتي الى شبكية العين |
Bu bilgi, hastalarına bu tür tedavi yapanların bilmesi gereken bir bilgi. | TED | وهذا نوع المعلومات التي يتوجب على الشخص الذي يصف الدواء أن يعرفها. |
Bu bilgi paketlerinde, renkler, pikseller, şekiller ve hastalığın tıbbi görüntüsü bulunuyordu. | TED | تتضمن حزم المعلومات هذه: الألوان والبكسلات والأبعاد وتوصيفات المرض على الصورة الطبية. |
Pekala ikili çözümleme sürecimdeki diğer bir adım birbirine benzer bilgi parçalarına bakmak. | TED | المرحلة المقبلة بعملية التحليل الثنائية هي النظر إلى قطع المعلومات المتشابهة فيما بينها. |
Çok sıklıkla, gazetecilerden bilgi alıyoruz ancak o bilginin nasıl verildiğini unutuyoruz. | TED | و غالباً، نستقبل المعلومات من الصحفيين و لكننا ننسى كيف وصلت المعلومات. |
Toplumdan bilgi alabilecek ve onları bilgilendirebilecek cep telefonlarımız var. | TED | لدينا الهواتف المحمولة للحصول على المعلومات من العامة ولإيصالها إليهم. |
Aynı bilgi, dalganın frekansını hesaplayarak farklı bir şekilde de ifade edilebilir. | TED | ويمكن التعبير عن نفس المعلومات بطريقة مختلفة عن طريق حساب تردد الموجة. |
Bütün bir dijital bilgi katmanını gerçek dünyaya koymaya başlayacağız. | TED | سنبدأ بوضع طبقة كاملة من المعلومات الرقمية على أرض الواقع. |
Buradan diğer irtibat yollarından da yapabileceğiniz gibi belge yükleyebilir veya bilgi gönderebilirsiniz. | TED | ومن هناك، يمكنك تحميل الوثائق أو إرسال المعلومات بالضبط كباقي أشكال الاتصال الأخرى. |
Tüm varlığımız alıp, kazandığımız o yeni bilgi etrafına sarmalı ve aralarında bağlar kurmalıyız, böylece daha anlamlı hale gelir. | TED | نريد ان ناخذ وجودنا ككل و نضعه حول تلك المعرفة الجديدة و نقوم بكل تلك الارتباطات و سيصبح ذو معنى |
Belki büyü altındadır. Ya da belki de istediği bir bilgi vardı. | Open Subtitles | حسناً ، لربما كانت تحت تأثير تويذة أو لربما كان هناك معلومة |
Samuel Prometheus'un sabote edileceğini biliyordu... ve bu bilgi onu öldürdü. | Open Subtitles | سامويل كان يعلم ان بروميثيوس خُربت. وهذه المعلومة السبب في قتله. |
Biz onlara o kadar çok bilgi veriyoruz ki bizim hareketlerimizi izleyerek | TED | لأننا نعطيهم معلومات كثيرة، ويجب عليهم في أن يروا فعلا كيفية تنقلنا. |
bilgi tasarımcısı olarak son 25 yıl içinde pek çok veri üzerinde çalıştım. | TED | وأنا كمصمم بيانات، تعاملت مع جميع أنواع البيانات خلال الـ 25 سنة الماضية. |
Sen şişenin altına vuruyosun ben de sallıyorum, ama benim duyularıma göre tüm bunlar tek bir bilgi kaynağında toplanıyor. | TED | أنت قمت بضربه من فوق، وأنا قمت بهزّه، ولكن من وجهة نظر حواسّي، يقترن هذان معا في مصدر واحد للمعلومات. |
Şimdi buluşalım, birlikte yemeğe çıkarız, bana yemekte bilgi verirsin. | Open Subtitles | لم لا نخرج لتناول العشاء؟ يمكنك تزويدي بالمعلومات خلال ذلك |
bilgi veri değildir, eğer sadece veri göstergesiyse bütünü temsil etmiyor olabilir. | TED | الحقيقة ليست بيانات قد لا تكون نموذجية إذا كانت نقطة بيانات واحدة |
Ana Gezegen Komutanlığınızla işbirliği yaptık istendiği gibi onlara ittifak hakkında bilgi sağladık. | Open Subtitles | لقد كنا متعاونين مع قياده عالمكم نزودهم بمعلومات عن التحالف كما طلب منا |
- bilgi karşılığında üç Fransız Direnişi üyesinin hapisten bırakılmasını sağlayacağım. | Open Subtitles | بالتبادل مع معلوماتك فاٍننى سأرتب لاٍطلاق سراح ثلاثة من سجناء المقاومة الفرنسية |
Devam eden bir soruşturma var efendim. Detaylı bilgi veremeyiz. | Open Subtitles | إنه تحقيق جاري يا سيدي لا يمكننا الإدلاء بأية تفاصيل |
Belki de ağızlarından işe yarar bir bilgi almaya çalışıyordunuz. | Open Subtitles | هذه الصلات في المجلس قد يجعل نظرتها مسبقاً لمعلومات مهمه |
Size bilgi vermemi istediniz,.. ...söz veriyorum, size bilgi vereceğim. | Open Subtitles | لقد طلبتنا أن نبقيك على إطلاع بالمستجدات وسنفعل هذا |
Tüm İngilizce bilgi birikimi ve İngiliz alfabesi yitirilmiş. | TED | كل المعرفه بالغه الانجليزيه و الحروف الانجليزيه قد ضاعت. |