Şimdi bu, bilgi- inanılmaz bir mühendislik bilgisi ve organizasyon ister. | Open Subtitles | وهذا يتطلب ليس مجرد معرفة ولكن معرفة هائلة بعلوم الهندسة والإدارة |
Crick ve Watson üne kavuştu ama modellerinde aslında Franklin'in bilgisi dahilinde olmadan Watson'a gösterilen Franklin'in çektiği fotoğraflardan birinden ilham alınmıştı. | Open Subtitles | و فازا هما بالمجد و لكن نموذجهما كان معتمداً علي إحدي صور روزاليند فرانكلين و التي عرضت علي واتسون دون معرفة روزاليند |
Bu dava hakkında bilgisi olduğunu sandığım hilekâr bir jüri üyesi olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | لدي محلفٌ خبيت هناك يبدو أنه يعرف بعض المعلومات الأساسية عن هذه القضية |
Diyorlar ki, her 18 ay, insanoğlunun bilgisi, yani dünyada olan bilgiler iki katına çıkıyor. | TED | يقولون أن نطاق المعلومات البشرية هو الآن يتضاعف كل 18 شهرا أو نحو ذلك، المجموع الكلي للمعلومات البشرية. |
Delikanlının liderlik edecek ne deneyimi ne de bilgisi var. | Open Subtitles | الولد ليس لديه ايا من الخبرة او المعرفة لان يقود |
Oliver Hughes hakkında bilgisi olduğunu söyledi ve onunla görüşmeye gittiğim zamanı biliyorsun... | Open Subtitles | قال لي أن لديه معلومة عن اوليفر هيوز و كما تعلمين أثناء ذهابي لمقابلته |
Uçuş bilgisi Kayıt Cihazı. Diğer adı "kara kutu". | Open Subtitles | إنّه مسجّل بيانات الرحلة كما يُعرف بالصندوق الأسود |
Buraya üstlerinin bilgisi ve izni olmadan burnunu sokmaya geldin. | Open Subtitles | جئت إلى هنا دون معرفة أو تصريح من مشرفيك، للتجسس |
Bir kıvrımın daha çok bilgi tutabileceği bilgisi nereden geliyor? bu arada bebeğin beyin gelişimini izliyorsunuz -- | TED | فمن اين يأتي الذكاء و معرفة كيفية الاحتفاظ بالمعلومات و تخزينها وعليه نحن اليوم نراقب نمو أدمغة الاجنة |
Geçmişe dair bir anısı, geleceğe dair bir bilgisi yok ve sadece iki şeyi umursuyor: Rahatlık ve eğlence. | TED | لا يوجد لديه ذاكرة للماضي و لا أدنى معرفة بالمستقبل .. هو يهتم بشيئين فقط : "سهل و ممتع" |
Tanrı bilgisi aklına gelen her şeyden daha ötedeydi. | TED | لقد كانت معرفة الله أبعد عن أي شيء خطر على ذهنه |
Bağlamın hayatınızı nasıl şekillendireceği bilgisi ve bu bilgiyi nasıl kullanacağınızı bilmek bu işte bir anahtar. | TED | والمفتاح يكمن في معرفة الكيفية التي يؤثر فيها السياق على تصرفاتك وكيفية استغلالك لتلك المعرفة من أجل التغيّر للأفضل. |
bununla birlikte yardım edebilecek bilgisi olan vatandaşlar umut olabilir... hattım açık. | Open Subtitles | و مع ذلك فهناك الأمل فى أن بعض المواطنين يكون لديهم بعض المعلومات التى قد تساعدنا جدا |
Hukuk bürosundaki çocukların bir bilgisi yok. | Open Subtitles | الأبناء بالتبني يجبرون على إعطاء المعلومات |
Nesiller boyunca tohumu dünyayı insanlarla doldurmaya başlayınca bilgisi ve yeteneği olan adamlar doğdu. | Open Subtitles | وفى أجيال من الزمن عندما بدأت ذريته تعمر الأرض وكان هناك رجالاً مقتدرين فى المعرفة والحرفة |
- Bölmek istemem ama... - Benden B.D. Senatöründen annem üzülmesin diye bana gizli ordu bilgisi... | Open Subtitles | أنتِ تطلبين من نائب أمريكي أن يعطيكِ معلومة سرية للجيش |
Dosyasını getirebilirim ama, dosyada hiç ödeme bilgisi yok. | Open Subtitles | اقصد ، يمكنني ان احضرَ لكَ الملف لكن لن تكونَ هناكَ اي بيانات للدفع |
Ama kesinlikle metal bilgisi olan yaratıklar tarafından yapılmış. | Open Subtitles | لكن من الواضح أنها صنعت من قبل أناس لهم دراية بالمعادن |
Esas "geçit yapanlar"ın bilgisi Jack'in beynine yüklenmiş olabilir. | Open Subtitles | ربما لدى جاك علوم بناة البوابات الأصليين فى عقله |
Bütün bilgisi, dünyaya dair sahip olduğu duyusal algıdan geliyordu. | TED | فقد جاءت معرفته جميعها من تصوره الحسيّ للعالم. |
Teröristlerle ilgili bilgisi olduğunu söyledi, ama yalnızca seninle konuşurmuş. | Open Subtitles | يقول أن لديه معلومات عن الارهابيين ولكنه سيتحدث إليك فقط |
Birkaç ay önce adamın teki evime geldi. Babamın nerede olduğuna dair bilgisi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | منذ عدّة أشهر جاء رجل لشقّتي قال أنّ لديه معلوماتٍ عن مكان أبي |
Ryuk'un bilgisi ve benim hazırlığımla, ders çalışan öğrenci rolü oynarken aynı zamanda Ölüm Defteri'ni televizyonda yeni duyurulan suçlular üzerinde kullanıp hepsini öldüreceğim. | Open Subtitles | بمعلومات ريوك وتحضيراتي أستطيع أن أظهر كوني طالب ثانوية عادي الذي يستعد لدخول الامتحانات بينما أستخدم مذكرة الموت |
Ama bilgisi, ya da izni olmadan bunu yaptık. | Open Subtitles | لكننا أعطيناها هذا الدواء بدون علمها أو إذنها |
Kesinlikle ve elbette ki bilgisi olmadan onlardan da örnekler aldım ve.. | Open Subtitles | نعم. و حتى اتأكد فقد أخذت منها عينات أيضا بدون علمه و عندما تسنح لي الفرصة |
Buzuldaki kalıntılarda gördüğün kadın, onun bu konuda bilgisi olabilir. Kutsal emanetin bizi yönlendirdiği gezegen bizi kadına da ulaştıracaktır. Onu ele geçirip buraya getirin! | Open Subtitles | المراة البشريه من منطقه الجليد لديها بعض المعرفه عما نملكه استولى على هذه المراه واحضرها لى هنا |
Fiyat bilgisi kimseye ulaşmadan senetleri alıp satabilirler. | Open Subtitles | فيمكنهم المتاجرة بأسهم ببيانات أسعار قبل أن يمتلكها أيّ أحد. |