sana bir soru soracağım. Ve bana doğruyu söylemene ihtiyacım var. | Open Subtitles | ماغي , أريد أن اسألك سؤالاً و أريدك أن تخبريني بالحقيقة |
Bahar katalogumda baş model olmak istiyorsan doğruyu söylesen iyi olur. | Open Subtitles | اذا كنت تريد العرض في كاتلوج الربيع من الأفضل اخبارنا بالحقيقة |
Artık dürüst bir adam olduğundan dolayı doğruyu söyleyip senin maskeni düşürecekti. | Open Subtitles | و بما أنهُ كان شخصاً صادقاً فهو كان سيقر بالحقيقة و يكشفكَ |
Onlar için muhbirlik olan şey, sizin için doğruyu söylemek, anlamıyor musunuz? | Open Subtitles | ما يعتبرونه وشى هو قول الحقيقه بالنسبه لكم الا تفهمون ذلك ؟ |
- Ama doğruyu, yanlışı bildi... ve ortalığı biz karıştırdık. | Open Subtitles | و هو يعلم الصواب من الخطأ و لكننا ملخبطين جدا |
Neden yetişkinler gibi hareket etmeyi ve ona sadece doğruyu söylemiyoruz? | Open Subtitles | حسناً , ماذا لو أننا تصرفنا كناضجين ونخبرها فقط بالحقيقة ؟ |
Onun anısına saygısızlık etmek istemem ama lütfen, bana inanmalısın. doğruyu söylüyorum. | Open Subtitles | لم أكن لأهين ذكراها، لكن رجاءً، عليك أن تصدقني، أنا أخبرك بالحقيقة |
Duymak senin için kolay olmayabilir, fakat sana doğruyu söylemeliyim. | Open Subtitles | لن يكون من السهل عليك سماعه ولكني أدين لك بالحقيقة |
Ama gencim ve on sekiz şınav çekiyorum doğruyu söylüyorum | Open Subtitles | ♪ لكن أنا شاب وأستطيع فعل ما أريد وأتحدث بالحقيقة |
Sahte bir hikaye anlatabilirim, ya da direkt doğruyu söyleyebilirim. | Open Subtitles | حسناً، بوسعي أن أُخبرك بقصّة كاذبة أو أن أُخبرك بالحقيقة |
Ama gencim ve on sekiz şınav çekiyorum doğruyu söylüyorum | Open Subtitles | ♪ لكن أنا شاب وأستطيع فعل ما أريد وأتحدث بالحقيقة |
Herkes en başından doğruyu söyleseydi ne kolay olurdu. | Open Subtitles | كم سيكون الأمر يسيراً إذا قام الجميع بإخبار الشرطة بالحقيقة منذ البداية |
Aklımı başımdan aldın, herşeyi yaparım, ama bana doğruyu söyle. | Open Subtitles | .اسمع ،لقد جُننت بكَ ،وسأفعل كل ما تريده مني .ولكن أخبرني بالحقيقة |
doğruyu söylersen istediğini verebilirim. | Open Subtitles | بقدر ما يمكننى الوفاء بذلك إذا قلت الحقيقه |
doğruyu konuşmak zorundayız. Kaderimiz buna bağlı. | Open Subtitles | يجب علينا أن نقول الحقيقه مصيرنا يتوقف عليها |
doğruyu söylediğin sürece, endişelenecek hiçbir şey yok! | Open Subtitles | طالما أنك قلت الحقيقه فليس هناك شيء لتقلق بشأنه. |
Bu doğruyu yanlışı ayırt edemeyen cahil birisi için nazik bir dildir. | Open Subtitles | وهل الكلام المهذب يكون مع بائع جوال، لايستطيع التفرقة بين الصواب والخطأ. |
Çünkü sen de en az onlar kadar kötüsün. Bana doğruyu söyle. | Open Subtitles | لانك وحش مثلهم تماما اخبرنى بالحقيقه يا تيرى ؟ |
Mathmos'un kendine özgü beslenme yolları var. Karşılığında doğruyu öğretir. | Open Subtitles | الماثموس لديه أمكانياته فى التغذيه فى المقابل فانه يعلم الصدق |
Olan şu, belki de hayatında ilk kez baban doğruyu söylüyor. | Open Subtitles | ماذا يجري، من المحتمل للمرة الأولى في حياتِه، إخْبار أبوكَ الحقيقةَ. |
Herkese doğruyu kabul etmelerini söyleyip duruyordum, ancak doğrunun hakiki yerinden şüphe etme konusunda başarısız oldum. | TED | دائمًا ما كنت أقول للآخرين أن يتقبّلوا الحقيقة، لكنني فشلت في أن أعطي للشك مكانه الصحيح. |
Gerçek bilgelik doğruyu ve yanlışı, ayırdedebilme yeteneğidir. | Open Subtitles | إن الحكمة الحقيقية تكمن فى قدرتك على التفرقة بين الصواب و الخطأ |
O zaman mutlaka doğruyu söyleyen Beyaz ayak'tır. | Open Subtitles | حسناً , إذن انه صادق ذو قدم بيضاء بالتأكيد |
doğruyu söylemem gereken bir şey de şu ki, ben seni incittim, Dan. | Open Subtitles | الشئ الرهيب فى ان اكون صادقة هو انى سوف اجرحك انت يا دان |
Dışarıdaki karılara doğruyu söylüyorum. Sana yalan söylüyorum, çünkü sen önemlisin. | Open Subtitles | عندما أطون مع العاهرات اكون صريحاً أنا اكذب عليك لأنني أهتم |
Şimdi kalmış, doğruyu, yanlışı mı söylüyorsun? -O bir çocuk. | Open Subtitles | الآن على تطوير بعض الشعور المستنير ما هو صواب وما هو خطأ؟ |
"Mahkemede vereceğim ifadede gerçekleri ve doğruyu... yalnızca doğruyu söyleyeceğime yemin ederim." | Open Subtitles | أُقسم على أن شهادتى أمام هذه المحكمة ستكون الحقّ كلّ الحق ولا شىء غير الحق |
doğruyu söylüyor, G. Gerçek bu. | Open Subtitles | إنها تتحدث بصدق ، إنها محقة مائة بالمائة |