Sonuçta; bilinç gibi bir şey hakkında insanların fikrini değiştirmek çok zordur, ve bunun neden bu kadar zor olduğunu sonunda anladım. | TED | إنه من الصعب جدا أن نغير عقول الناس عن شيء ما مثل ا لإدراك و تبين لي بشكل نهائي السبب في ذلك |
Bu yüzden insanların kendileri hakkında ne kadar emin olduklarına bağlı olmadan, söyledikleri şeylere meydan okuyan bir deney yaratmak istedik. | TED | لذا أردنا خلق تجربة، تتيح لنا أن نتحدّى ما يقوله الناس عن أنفسهم، بغض النظر عن مدى الثقة التي يبدون عليها. |
Bu, insanların inanılmaz bir başrolü oynadığı müthiş bir hikaye. | TED | و هي قصّة فيها البشر يلعبون دوراً مذهلاً و خلاّقاً. |
Kelimeler, insanların sebep olduğu tahribatların nitelik ve niceliklerini anlatmaya asla yetmeyecek. | TED | الكلمات لن تكون كافية أبداً لتحديد حجم وطبيعة الدمار الذي سببه البشر. |
Bizim açımızdan, biz bazen sınıfta insanların kişisel ve eşsiz deneyimlerinden konuşuruz. | TED | بالنسبة لنا أحيانا نود التكلم عن التجارب الشخصية للناس في غرفة الصف. |
Sonuç olarak görmek istediğimiz şeylerden bir tanesi insanların ne kadar kilo kaybettiği değil robotlarla ne kadar etkileşim içinde olduklarıydı. | TED | اذن احد الاشياء التي اردنا النظر اليها فعلا ليس كم من الوزن خسر الناس لكن لكم من الزمن تفاعلوا مع الروبوت |
Aslında bitmiş sayılmaz, ama bu, insanların işbirliğine devam edebileceği süregelen bir projedir. | TED | وبالتالي فانه غير منته تماما، ولكنه مشروع ممتد حيث يستمر الناس في التعاون. |
Eğer sadece grip virüsünü alırsanız, dünyada insanların ölümüne neden olan bir grip salgını olduğu zamanlarda pik yaptığını görürsünüz. | TED | إن أخذتم الإنفلونزا سترون ذرى في الأوقات التي تعرفون كانت تقتل فيه أوبئة الأنفلونزا الكبرى الناس في جميع أنحاء العالم. |
İnsanların bu yerleri korumakta katılabileceği bir sürü yeni ve ilginç yöntemler var. | TED | هناك كل أنواع الطرق الجديدة المثيرة لاهتمام الناس للمشاركة في حماية هذه الأماكن. |
Zira bütün hafta TED'de de duyduğumuz üzere dünyamız, insanların artan nüfusu ve ihtiyaçlarıyla birlikte gittikçe daha da küçülüyor. | TED | ولأننا كما سمعنا في تيد طوال الإسبوع بأن العالم يصبح أصغر وأصغر بزيادة أعداد الناس فيه تريد أشياء أكثر وأكثر |
İnsanların heyecanını uyandıran biri için burası bir yatırım fırsatıydı. | TED | وكانت هذه فرصة استثمارية لشخص ما التي تثير مخيلة الناس. |
Bir gökbilimci olarak, ben insanların hikayenin sonu olduğuna inanamam. | TED | وأنا كعالم فلك، لا أؤمن أن البشر هم نهاية القصة. |
Hayalimiz, insanların yeni bir güç ve keşif seviyesine yükselebilmesi. | TED | الحلم هو صعود البشر إلى مستوى جديد من التمكين والاكتشاف |
İnsanların ne zaman fermente içecekler üretmeye başladığını kimse bilmiyor. | TED | لا أحد يعلم بالضبط متى بدأ البشر بإنتاج المشروبات المخمرة. |
Yani insanların anlamasını istediğim şey, bir etkileşimin, ne zaman iyi ne zaman kötü olduklarını bilmeleri ve buna göre yargılamaları. | TED | لذا اسمحوا للناس أن يفهموا أن الأمر متروك لهم لمعرفة كيفية الحكم على التفاعل كي يعرفوا أضحى كانت جيدة أو سيئة. |
Ve sonuçlar başka bir biçimde kendini gösteriyor. Emeklilik yaşındaki insanların sayısı hızla artmakta. yani 46-64 kuşağının emeklilik dönemlerinden bahsediyoruz. | TED | و تتحول لمسار آخر حيث ترتفع عند الأشخاص الذين هم في سن التقاعد بشكل سريع جداً وعندما يصل المواليد سن التقاعد |
Demokrasimizin insanların demokrasisi olduğunu, bu nedenle hem insanlar gibi doğru olabileceğini hem de insanlar gibi yanlışa düşebileceğini söyledi. | TED | أخبرني أن ديموقراطيتنا هي ديموقراطية الشعب. ويمكن أن تكون عظيمة كما للشعب أن يكون، لكنها غير معصومة كما الشعب أيضًا. |
Çıkışa yakın oturan insanların en uygunları olduklarını nasıl anlayacağız? | Open Subtitles | كَيْفَ نَكُونُ متأكّدون بإِنَّنا عِنْدَنا أفضل الناسِ يَجْلسونَ قُرْب المخارجِ؟ |
Kendini Tanrı'nın gözetiminde insanların kardeşliğine adayan kadim bir tarikattır. | Open Subtitles | جماعة قديمة مكرسة إلى إخوة الرجال ، تحت عين الله |
İnsanların bazı konularda ne kadar güvenilir olabileceğini ölçüp tartmak. | TED | الحكم في كيفية كون النّاس جديرين بالثّقة في بعض الجوانب. |
Köpek insanların köpek insanlarla ve kedi insanların kedi insanlarla evlenmesi gerektiğinin dışında. | Open Subtitles | ناس الكلاب يجب أن يتزوجوا ناس الكلاب وأصحاب القطط يتزوجو أصحاب القطط ؟ |
Bu insanların onu buradan götürmene izin vermeyeceğini görmüyor musun? | Open Subtitles | الا ترى ان هؤلاء الاشخاص لن يتركوك تاخده خارج هنا |
Fakat bu öğrenme egzersizlerinde insanların ne rol oynadığını merak ettik. | TED | ولكننا نتسائل عن الدور الذي لعبه الإنسان في تدريبات هذه اللغة. |
Sizin zamanınızda bilim adamları insanların organlarını değiştirip hayatlarını yüzlerce yıl uzatacaklarını düşünüyorlardı. | TED | في زمنكم، اعتقد العلماء أنه يمكن للبشر استبدال الأغضاء وتمديد الحياة لمئات السنين. |
Bunu biz insanların işlevsel tasarımlı kapı girişleri ile kıyaslamanızı tavsiye ederim. | Open Subtitles | أقترح أن تقارن طبيعته مع واحد من الأبواب البشرية ذات التصميم العملي |
Tanıdıkları insanların ilginç hayatları hakkında ufak sırları değiş tokuş etmektir. | Open Subtitles | تبادل حكاياتٍ نصف مثيره تتعلق بالحياة النص مثيره للأشخاص الذين يعرفونه |
İnsanların dünyasında onun gibilerle başa çıkmak için bazı kurallar vardır. | Open Subtitles | لذا فالعالم البشري لديه قوانينه الخاصة في التعامل مع البشر أمثاله |