RP: Toplum sağlığı çalışanları fark yaratabilecek insanlar haline geliyor. | TED | ر.ب: عمال الصحة المجتمعية أصبحوا أكثر الناس قدرة على التغيير. |
Bu sadece kamu sağlığı açısından kötü olan bir sistem değil; karanlıkta kalan yerel aileler için tehlike ortaya çıkartmaktadır. | TED | هذا نظام ليس سيئاً فحسب من وجهة نظر الصحة العامة؛ بل يعرّض العائلات المحلية للخطر تلك التي تبقى في الظلام. |
Aşılama halk sağlığı alanında en kilit teknolojilerden birisi, muhteşem bir şey, | TED | اللقاح هو واحد من اساليب العلاج الأساسية في الصحة العامة, شئ رائع |
Şimdi bu yöntem düşük maliyetli bir çözümken, çevresel açıdan veya insan sağlığı ve güvenliği açısından kesinlikle uygun bir çözüm değildir. | TED | في حين قد يكون هذا حلاً ذا تكلفة إقتصادية منخفضة فهو بالتأكيد ليس منخفض التكلفة بيئياً أو على مستوى صحة وسلامة الإنسان |
Ama sağlığı kötü ve burada kalması gerektiği, aksi takdirde öleceği söylenmişti. | Open Subtitles | ولكن صحته سيئة ولقد تم إخباره بأن عليه المكوث هنا أو الموت |
Biliyorsunuz, çok uzun zamandır söylüyoruz, şehrinizdeki ekonomik toplumların sağlığı konusunda hassasız. | TED | تعلمون، كنا لوقت طويل نقول، أننا مهمون لمجتمعات الصحة والاقتصاد في مدينتك. |
Kamu sağlığı ve tarım teşviki arasındaki çatışma kurulda bitiyor. | Open Subtitles | هذا الصراع بين الصحة العامة والترويج للزراعة صراع خارج الحدود |
Burada Bakanlar Kurulu'ndaki herkesin akıl sağlığı raporları da olmalı. | Open Subtitles | يحتوي ذلك على سجلات الصحة العقلية لجميع أعضاء مجلس الوزراء |
İntihar, akıl sağlığı söz konusu olduğunda alışılmadık bir olay değil. | TED | الانتحار ليس حدثًا غير عادي في عالم الصحة العقلية. |
Toplum sağlığı çalışanlarının salgınları kaynağında önlemelerini, tespit etmelerini ve bunlara müdahale etmelerini sağlamaktır. | TED | حسنًا، إنه بتمكين العاملين في قطاع الصحة المجتمعية من منع تفشي المرض وكشفه والتصدي له من مصدره. |
RP: Toplum sağlığı çalışanları kendi toplumlarının sağlık sorunlarını ele almak üzere eğitilir. | TED | ر.ب: العاملون بقطاع الصحة مدربون على معالجة المشاكل الصحية في مجتمعهم. |
Kadınların sağlığı tıpkı eşit ücret politikası kadar önemli bir eşit hak konusudur. | TED | صحة المرأة هي مسألة متعلقة بالمساوة في الحقوق وبنفس أهمية المساواة في الأجر. |
O an, hatalı işleyen bir zihne sahip olmanın neler hissettirdiğini ilk öğrendiğim andı. Ve gerçekten zihin sağlığı savunucusu olduğum zamandı. | TED | هذا عندما أدركت مباشرةً ما يمكن أن تشعر به عندما يصيبك عطل في العقل. وهذا عندما أصبحت حقًا المدافع عن صحة الدماغ. |
Majesteleri'nin, uzun ve kutsal hükümranlığı ile, sağlığı için dua edelim. | Open Subtitles | لندعو من أجل بركة جلالتة وعهده الطويل ومن أجل سلامة صحته |
Ve topluca bu beyin bozuklukları zamanımızın en büyük halk sağlığı tehditlerinden biridir. | TED | وهذه الإضطرابات الدماغية مجتمعة تمثل أحد أكثر التهديدات الرئيسية للصحة في عصرنا. |
sağlığı iyi değilmiş ve emekli maaşıyla tek bir odada geçinmeye çalışıyormuş. | Open Subtitles | صحتها تدهورت، تعيش في غرفة واحدة وتنفق من معاشها التقاعدي |
Fakat ne yazık ki sağlığı bugün buraya gelmesine izin vermedi. | TED | ولكن للأسف، لم يُسمح لها أن تأتي اليوم نظراً لحالتها الصحية. |
Dünyamızın sağlığı denizlerdeki koşullara çok sıkı bir şekilde bağımlıdır öyle ki bu değişimlerin anlatılamayacak kadar çok fazla sonucu olacaktır. | Open Subtitles | سلامة كوكبنا مرتبطة ارتباطاً وثيقاً مع ظروف البحر بحيث أن هذه التغيرات قد تجلب عواقب لا تُعد ولا تحصى على العالم |
sağlığı arttırma henüz denenmedi, bu gerçekten de hiç yapmadığımız şeylerden biri. | Open Subtitles | لم يتم تجربة رفع الصحّة بعد، إنّها حقاً واحدة من اﻷشياء التي لم نقم بها. |
- Umarım ailenizin sağlığı yerindedir. - Evet yerinde, teşekkür ederim. | Open Subtitles | ـ أتمنى أن تكون أسرتك بصحة جيدة ـ شكرا لك,أنهم بخير |
İnsan sağlığı sorunları için büyük sonuçlar zamanla biriken çok fazla kanıt gerektirir. | TED | نتائج مهمّة تخصّ صحّة الإنسان تحتاج إلى إثباتات متراكمة على مرّ الزمن. |
sağlığı için duyduğu endişe beni izlemesi için yeterli ama ölümcül sokak zıkkımlarından uzak durması için yeterli değil. | Open Subtitles | مهتم بصحته كي يتتبعني بينما يتناول مخدرات الشوارع القاتلة |
Ve empati yapacak olursak sıcak iklimlerde yaşayan insanların sağlığı, refahı ve verimliliği için iyi bir şey. | TED | وهذا بالطبع، أمر جيد بالنسبة لصحة الناس الذين يعيشون في الأجواء الأكثر دفئًا، ولسلامتهم وإنتاجيتهم. |
Taşınabilir masaj aleti kadın sağlığı dergileri ve posta katalogları ile satıldı. | Open Subtitles | المدلك البيتي المحمول تم بيعه كمساعد صحي للنساء في المجلات وطلبات البريد |
Bu parçalar sosyal birlikteliği inşa ettiğimiz, sağlığı ve taze gıdayı olabildiğince dost, aile ve komşularımız için sağladığımız yerler. | TED | هذه المساحات هي أماكن نبني فيها التماسك الاجتماعي بالإضافة لتقديم طعام صحي طازج لأصدقائنا وعائلاتنا وجيراننا. |
Aldatanlar, ucubeler, nemfomanyaklar, diş sağlığı uzmanları. | Open Subtitles | العاهرات غريبى الاطوار و المرضى النفسيين صحه الاسنان |