| Büyük bir salonda sıraya dizilmiş ve salonun hemen orda | Open Subtitles | داخل مجموعة من الشلالات موجودة بقاعة كبيرة وخارج هذه القاعة |
| Karanlık salonun sonunda bekleyen bir başka öcünün olması korkusu. | Open Subtitles | الخوف أن هناك بعبع آخر ينتظر في نهاية القاعة المظلمة |
| Anayasayı yazdıklarında, odaklanabilmeleri için salonun dışındaki parke taşlarının üzerine toprak koymuşlar. | TED | عندما كتبوا دستور البلاد فقاموا وضع طين حول كل البحص الذي يحيط القاعة من اجل ان يحافظوا على تركيزهم .. |
| O salonun akustiği berbattı. | Open Subtitles | حسناً , انا لاأريد العمل تحت كل تلك الشروط هندسة الصوت بتلك الصالة شنيعة |
| Aynı gün, ilerleyen saatlerde bir çalışan, resmin çerçevesini kare salonun altındaki küçük depoda bulmuştu. | Open Subtitles | وقد حدث مؤخرا فى هذا اليوم, ان عامل قد وجد الأطار فى مخزن صغير تحت الصالون. |
| Şans eseri salonun penceresinden gördüm. | Open Subtitles | كنت فقط محظوظا فرأيتها من خلال نافذة غرفة المعيشة |
| Bu salonun etrafına bir göz atın. Size göre en az ilginç olan kişiye bakın ve onunla bir sonraki kahve molasında ilişki kurun. | TED | أريدكم أن تنظروا حولكم في هذه الغرفة وأريدكم أن تتعرفوا على شخص واحد على الاقل مثير للاهتمام وأريدكم أن تتواصلوا معهم في الاستراحة القادمة |
| Mobil cihazları da. İnternet ve mobil cihazlar bu salonun ötesinde pekçok kişinin bu konuşmayı izleyebilmesi anlamına geldiği için seviyorum. | TED | أحب هذه الحقيقة التي تعني أياً كان سيكون قادراً على مشاهدة هذه المحادثة بعيداً عن هذه القاعة. |
| Aslında bu salonun dışında bahsinin bile geçmemesi lazım. | TED | في الواقع ينبغي ألا يشار إلى هذه النتائج خارج هذه القاعة حتى. |
| Bu büyük salonun hemen disinda 10 büyük arastirma laboratuvari vardi. | Open Subtitles | خارج هذه القاعة الكبيرة كانت هناك 10 مختبرات بحوث كبيرة. |
| 22 numara, salonun duvarını yapacak. | Open Subtitles | رقم. 22 سيعمل حائط القاعة لوحده هذا كلّ ما في الأمر |
| Onu salonun karşısına park ederdin. | Open Subtitles | انت كنت توقفها في الجانب الاخر من القاعة الرياضية |
| salonun solundan üst kata çık, yeşil renkli kapı. | Open Subtitles | إلى نهاية القاعة و إلى اليسار و اصعد الدرج , الباب الأخضر |
| salonun altındaki kattan ek güç alabiliriz. | Open Subtitles | إنّ بإمكاننا الحصول على تغطية تكميليّة من العُقدة الأخرى في القاعة. |
| Bilmiyorum, salonun yıkılacağı için düğünü ertelemenin aptallık olduğunu söyledim ve çıldırdı. | Open Subtitles | لا أعلم ،لقد أخبرتها بأنه من الغباء تأجيل الزفاف لأن الصالة هدمت فبدا أنها خرجت عن طورها |
| Bilmiyorum, salonun yıkılacağı için düğünü ertelemenin aptallık olduğunu söyledim ve çıldırdı. | Open Subtitles | لا أعلم، لقد أخبرتها بأنه من الغباء تأجيل الزفاف لأن الصالة هدمت فبدا أنها خرجت عن طورها |
| Demek istediğim, isimlerini ve resimlerini salonun duvarlarına asacağım. | Open Subtitles | حتى أني سأضع أسماءهم وصورهم على حائط الصالة |
| Ateş edildiği zaman salonun hemen dışındaymışsınız. | Open Subtitles | من قبل السماح لك بالدخول كنت خارج الصالون عندما وقع إطلاق النار |
| Sizi, salonun penceresinden içeri bakarken görür gibi oluyorum. | Open Subtitles | أنت تعرف سيدة أتربورن انت الذي كان يمكنك أن تنظري في الصالون من خلال النوافذ |
| Tam salonun burasına insanlar ve hayvanlar oynasınlar diye kum bahçesi koyacağız. | Open Subtitles | سوف نضع صندوق رملي كبير في وسط الصالون كي يستطيع الناس والحيوانات اللعب فليكن |
| Çamaşır sepetini salonun ortasına bırakmak istesem beni durduracak kimse yoktu. | Open Subtitles | لو أرت ترك سلة الغسيل في منتصف غرفة المعيشة ، لا أحد يوقفني |
| Şimdi, bu salonun içini dolduran temiz havayı içinize çekin. | TED | خذوا نفساً الآن .. من هذا الهواء النظيف في هذه الغرفة |
| Bir grup değil. - Gina, işe iyi tarafından bakalım. Kendi güzellik salonun var. | Open Subtitles | انظري إلى النعمة في الأمر يا ـ جينا ـ لقد حصلت على صالون التجميل الخاص بك |
| salonun karşısındaki tuttuğu oda buydu. | Open Subtitles | إذاً، الغُرفة الّتي حَجزها، هيَ عبرَ الصّالة. |
| salonun her yanına tüp yerleştirdik, yere yakınlar, çünkü karbondioksit havadan daha ağır. | TED | لقد قمنا بتثبيت أنابيب في كل أنحاء هذا المسرح. قريبا من الأرض لأن ثاني أكسيد الكربون أثقل من الهواء |