Kara koyunların diğerlerine göre daha otoriter oldukları söylenir. kanıtla. | Open Subtitles | يقال أن للخروف الأسود سلطة على زملائه أثبت لي هذا |
kanıtla o zaman. Evini aramamıza izin ver. Eğer silah bulamazsak özür dileriz. | Open Subtitles | إذاً أثبت ذلك، دعنا نفتّش منزلك وإن لم نعثر على مسدّس، فسأعتذر لك |
Tabii ki kanıtladın. Eğer bana kalsaydı, o burada olmazdı. | Open Subtitles | بالطبع أثبت , وإذا الأمر مُنوط بي فلن يكون هُنا |
- İlacı ona sattığını kanıtlayabilirim. - Beraber çalışıyor bunlar. | Open Subtitles | أستطيع أن أثبت أنه باع لها الدواء، إنهم يعملان سوياً |
Dinle, Senin aklında ne olduğunu biliyorum. Bunu sana kanıtlayacağım. | Open Subtitles | اسمع, أنا أعرف كيف يعمل رأسك سوف أثبت لك هذا |
Daha iyi. Çünkü vergi teklifi üzerinde çalışırken, yanlışlıkla Tanrı'nın olmadığını kanıtladım. | Open Subtitles | كنت أعمل على تسديد الضرائب، وبشكل عرضي أثبت أن لا وجود لرب |
"Neden ona ispat etmem gerekiyor?" Bilirsiniz, kameram vardı ve kendimi fotoğrafçılıkta bir fark yaratacağıma inandırmam gerektiğini biliyordum. | TED | كان لدي آلة تصوير، وكنت أعرف أني أريد أن أثبت لنفسي أنني أستطيع أن أصنع فرقًا في التصوير. |
Kasetlerdeki çocuklar gibi olmadığımı kanıtlamam için bana bir şans ver. | Open Subtitles | امنحني فرصة كي أثبت لك أنني لست مثل الآخرين على الأشرطة |
Gerçekten bize yardım etmek istiyorsan kanıtla. Şu kahrolası parmaklıkları aç. | Open Subtitles | إذا كنت تودّ مساعدتنا فعلاً أثبت ذلك وافتح هذه القضبان اللعينة |
Senin için geçici bir heves değil bu. İnancın ve tutkunla bunu ona kanıtla. | Open Subtitles | ليست نزوة بالنسبة لك، أثبت ذلك له يإيمانك و بعاطفتك |
Tanrının bizim beraberliğimizi kutsayacağını bana kanıtla bizim birbirimizden yaratıldığımızı söyle, Meir. | Open Subtitles | دعني أثبت لك أن الله يبارك ارتباطنا, الذي يجمعنا معاً, مائير. |
O zaman yap. Sana olan inancımı, kanıtla. | Open Subtitles | إفعلها إذن أثبت أن ثقتي التامة بك لها مايبررها |
Ama yine de sen en etkileyici aday olduğunu kanıtladın. | Open Subtitles | لكنك لاتزال قد أثبت نفسك كأكثر مرشح مثير للإعجاب |
Bana arkadaşlığını kanıtladın. | Open Subtitles | يجب أن أقول يا .. ناتالي أنك أثبت صداقتك لي |
Ama bakın, onların düz olduğunu kanıtlayabilirim. Çünkü bu doğrulardan herhangi birini alıp, katlayabilirim. | TED | لكن أنظروا، يمكنني أن أثبت لكم أنها مستقيمة لأنني أستطيع أخذ أي واحد من تلك الخطوط، ويمكنني بتمديدها هكذا .. |
Eğer dikkatle seyredersen bunun tersini kanıtlayacağım sana. | Open Subtitles | وأنا سوف أثبت يا أرشيمدس لوأنت تهتم شاهد |
Bence kendimi kanıtladım ve o 10 dakikayı hak ediyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنني أثبت نفسي وأعتقد أنني أستحق تلك العشرة دقائق |
Ve bu nedenle, tarihin de ispat ettiği gibi, aşk ölümsüzdür. | Open Subtitles | ، وبالتالي كما أثبت التاريخ ، الحب الأبدي |
Karıma, bir erkek gibi davranabileceğimi kanıtlamam gerekiyor. Ve konu seks değil. | Open Subtitles | أريد أن أثبت لزوجتي أنّه يمكنني التصرف كرجل |
Ve size, uslu duracağımı göstermek adına yanımda sadece iki adam getireceğim. | Open Subtitles | وكي أثبت لك، أنني سأكون رجلاً لطيفاً سآتي مع اثنين من رجالي |
Widmore'un, söylediğin şeyi yaptığını ispatla. | Open Subtitles | أثبت أن الشخص المدعو ويدمور فعل ماتدعي منذ قليل |
Merak etme, onbaşı, arkadaşın kendisini tam bir muhafız olarak gösterdi. | Open Subtitles | لا تقلق أيها العريف صاحبك أثبت نفسه بأنه حارس حقيقي اليوم |
O ofise sahibim. Çünkü kendimi yıllarca, yıllarca kanıtlamaya çalıştım. | Open Subtitles | أنا لدي هذا المكتب الكبير لأنني أثبت كفاءتي , سنة بعد سنةبعد سنة |
Bir yerde buluşalım ve sana söylediğim her şeyin doğru olduğunu kanıtlayayım. | Open Subtitles | سأخبرك ما سيحدث ، دعنا نتقابل في مكان ما وسوف أثبت لك أن كل ما قلتُه لك صحيح |
- Demek oluyor ki, babasının olayında olduğu gibi artık yasaları kendi başına belirleyen serseri olmadığımı ona kanıtlamalıyım. | Open Subtitles | يعني أنه يجب أن أثبت لها أني لست نفس المغفل الذي أخذ على عاتقه تطبيق القانون بيديه مع والدها |
O yüzden ben de bana verdiğin bu şansı hak ettiğimi ispatlamak istiyorum. | Open Subtitles | لذا أريد أن أثبت لك أنّي أستحقّ تلك الفرصة الثانية التي منحتني إيّاها. |
Fare kullanılan bilimsel deneylerde, bu yaklaşımın umut verici olduğu kanıtlandı. | TED | وقد أثبت هذا النهج نتائج طيبة في التجارب العلمية على الفئران. |