Neyse, seni neşelendirmek için yapabileceğimiz bir şey varsa söyle Niles. | Open Subtitles | بأي حال إن كان هناك أي شيء يبهجك ؟ فقط أخبرنا |
Özel olan her şey bu duvarların arkasında kaldı. Hadi durma, söyle bize. | Open Subtitles | لا يوجد أيّ شيء شخصي بعد أن أحاطت بنا هذه الجدران، هيا أخبرنا. |
Lütfen Buy More'da kontrolü eline almak için döndüğünü söyle. | Open Subtitles | رجاءً أخبرنا بأنك عدت لتكون المسؤول في باي مور ؟ |
Olayı nasıl eline yüzüne bulaştırıp Penny'i sevgilisiyle barıştırdığını tekrar anlat. | Open Subtitles | أخبرنا ثانية كيف أفسدت الأمور و جعلت بيني تعود إلى صديقها |
Durun, durun. Bize sadece bisikletlilerin babama nasıl tuzak kurduğunu anlat. | Open Subtitles | اسمع يا صاحبي فقط أخبرنا كيف أوقع أولئك المسلحين بأبي، حسنا؟ |
Eski bir sınıf arkadaşıma iyilik olarak lütfen bu adamın kim olabileceğini söyleyin. | Open Subtitles | كخدمة إلى زميل قديم فى صفك أرجوك أخبرنا من يكون هذا الرجل |
Yardımcınızla irtibata geçmemeniz ne acınası. Burada olduğunuzu söylemişti. | Open Subtitles | آلم تتصل بمساعدك ، لقد أخبرنا بأنك كنت هنا. |
Tamam o zaman, Bo söyle bize, Montana nın tadı nasıl? | Open Subtitles | إذن , بو , أخبرنا , كيف هو طعم مونتانا ؟ |
İşleri daha kötü hale getirme. Korra'yı nerede tuttuğunu söyle. | Open Subtitles | لا تجعل الأمور تسوء لنفسك . أخبرنا أين تخفى كورا |
Ee, Peter, söyle bize, hayatında özel biri var mı? | Open Subtitles | أذن بيتر أخبرنا هل هناك شخص مميز في حياتك ؟ |
Ben yumruğumdan başka bir şey kullanmadan önce buraya neden geldiğini söyle. | Open Subtitles | و الآن أخبرنا لما أنتَ هنا قبل أنْ أستخدم شيئاً غير قبضتي |
Eğer bize bir saat veremiyorsan hiç değilse tedarikçinle problemlerin olduğunu söyle bari. | Open Subtitles | إذا لم تعطنا وقتاً محدداً على الأقل أخبرنا أن لديك مشكلة مع الموزع |
IMF paralarının nereye gittiğini söyle ve sakın kuyulara deme. | Open Subtitles | أخبرنا اين تذهب هذه الاموال ؟ ويال أن تخبرنا بأكاذيب |
Gerçekten iyi bir arkadaş olmak istiyorsan, bize bildiklerini anlat. | Open Subtitles | هل تود أن تكون صديق جيد حقًا أخبرنا بما تعرفه |
Çavuş Steel ve adamlarının bir macerasını anlat. | Open Subtitles | أخبرنا قصة عن العريف ستيل ورقبته الجلدية المحاربة |
Otur ve bize Yahudi yemeklerini anlat. | Open Subtitles | اجلس أخبرنا عن الأطعمة المحرّمة والمباحة |
- Bakın cesetlere, bildiklerinizi söyleyin. | Open Subtitles | تعاون ، إنظر إلى الجثث و أخبرنا هل تعرفهم أم لا |
Gökkuşağının uçlarında bir küp altın olduğunu söylemişti... ama o da bir yalandı. | Open Subtitles | لقد أخبرنا أن هناك كنز في نهاية قوس قزح إنه كاذب |
Rahip bize vaiz olmakla ilgili komik bir hikâye anlattı. | Open Subtitles | حسناً ، الكاهن أخبرنا قصة مضحكة حول أنت تكون واعظاً |
CA: Peki bir ülkede polise malzeme değişikliği yapmanın ne kadara mal olduğunu anlatın, örneğin -- Biliyorum, bu sadece bir parçası. | TED | CA: حسنًا، أخبرنا في الدولة الواحدة كم هي تكلفة تأهيل الموارد لقطاع الشرطة مثلًا؟ مع العلم أن هذا فقط جزء من العملية. |
Bazı arkadaşlarımız dedi ki dükkanınızda şehirdeki en iyi nişan yüzükleri varmış. | Open Subtitles | أخبرنا بعض الأصدقاء أنّ محلّك هو أفضل من يبيع خواتم الخطوبة بالمدينة. |
"Müteveffa Bay Futterman'ın Debbie'yi kaçırdığını söylediği şef o. | Open Subtitles | و هو الذي أخبرنا السيد فاترمان الراحل ان ديبي بحوزته |
Ve bunu söyleyen doktorlar değildi; beraber kaldığımız köylülerdi. | TED | ولم يكن الأطباء هم من أخبرنا بهذا إنما الفلاحين الذين مكثنا معهم. |
Tabii, Leela yengeye gidebilirsin, ama önce Söylesene Ranjaar'dan gittin... | Open Subtitles | عليك الذهاب فعلا لزوجتك ليلا ، لكن في البداية أخبرنا |
Biz de öyle düşündük. Ama ardından babam satın aldığın limon koruluğundan bahsetti... | Open Subtitles | هذا ماعتقدناه، ولكن أبي أخبرنا بمزرعة الليمون التي قمت بشرائها |
O soğuk kahve dolu fincan bana, telefon edildiği sırada bürosunda olamayacağını söylüyor. | Open Subtitles | ذلك الكوب من القهوة أخبرنا أنه لم يكن في مكتبه وقت إجراء الاتصال |
Ee, Blackadder, anlatsana, üst düzey ünlülerle vakit geçirdin mi? | Open Subtitles | إذاً يابلاكادر, أخبرنا, هل التقيت ببعض المشاهير من الزمن الماضي؟ |
birçoğu bize terapiye yöneldiklerini yazdı. Sadece oyunumuzu oynadıkları ve kendi mücadelelerinin üstesinden gelmek için umutlu hissettiklerini ifade ettiler. | TED | كما أخبرنا آخرون بأنهم لجأوا للعلاج أخيرًا، فقط لأنهم لعبوا لُعبتنا وأصبح لديهم أملٌ في التغلُّب على مُعاناتهم. |
Yapımcı bize şirin, masum, güzel ve yeni bir yüz aradıklarını söyledi. | TED | وقد أخبرنا المنتج بأنهم يبحثون عن بعض الأبرياء اللطيفات ووجوه جميلة وشابة |