| - Kadın huzuru bozuyor, dostum! - Hoş geldin, prenses. | Open Subtitles | ـ إنَّهُا تتحدث عن السلام اللعين ـ مرحباً أيتها الأميرة |
| Yeraltı ruhlarını avlarken onların yaşamda buldukları huzuru yok ettiklerini fark etmiştim. | Open Subtitles | أدرك ان اذيتي لارواح العالم السفلي سيحطم السلام الذي وجدوه في حياتهم. |
| Aslında, bu, Amerikan tarihindeki, hükümetin düşmanın tüm istediklerini kabul etmek zorunda kalarak barış müzakere ettiği tek savaştır. | TED | في الحقيقة، هذه الحرب الوحيدة في التاريخ الأمريكي التي فاوضت فيها الحكومة السلام عن طريق تلبية كل طلبات العدو. |
| Zafer bizim olduktan sonra, ama, gerçek zafer barışın olacak. | Open Subtitles | بعد أن رأيت مجد الإنتصار إن مجد السلام يعرف نفسه |
| "Selamün aleyküm" yerine "Merhaba ve Selam" "Elhamdülillâh" yerine "Tanrı sağ olsun" "İnşallah" yerine "Tanrı izin verirse" diyorlar. | Open Subtitles | السلام عليكم استبدلت بهالو و هاي و الحمد لله اُستبدلت بشكراً للرب و إن شاء الله اُستبدلت بمشيئة الرب |
| Savaşın parçaladığı Libya'nın barışa ulaşmak için umutsuzca ihtiyacı olan idealler bunlar olmalı. | TED | هذة هي المثل التي مزقتها الحرب في ليبيا في حاجة ماسة لتحقيق السلام. |
| Ruhunu kurtarıp ebedi huzura kavuşturmak için... o kabuğu tümüyle yok etmeliyiz! | Open Subtitles | لكى احرر روحها واعطيها السلام.. ..لابد من تحطيم هذا الظل كل الوقت |
| - Kadın huzuru bozuyor, dostum! - Hoş geldin, prenses. | Open Subtitles | ـ إنَّهُا تتحدث عن السلام اللعين ـ مرحباً أيتها الأميرة |
| Bu, huzuru sağlamakta daha önce gördüğüm tüm korkutma tekniklerinden çok daha etkiliydi. | TED | كانت هذه الطريقة أكثر فاعلية في الحفاظ على السلام من أي أسلوب ترهيبي رأيته حتى تلك اللحظة. |
| Ve onlar sol yarıkürelerinden sağ tarafa geçmeyi bilerek seçiyor ve bu huzuru buluyorlar. Ve sonra bu yaşadıklarımın | TED | وأنه يمكنهم اختيار التقدم نحو نصف مخهم الأيسر والعثور على هذا السلام. |
| Nihai huzuru veya üstünlüğü bulmuş oldukları için değil, ama onlar hayatlarının neye dönüşmüş olduğu yüzünden itildiler -- bir kelimeyle, koparılmış veya kötü olarak. | TED | ليس لأنهم وجدوا السلام أو السمو لكن لأنهم مهزومين مما أصبحت عليه حياتهم في كلمة ,معزولة أو بشعة |
| barış ve istikrarın sağlanmasında sahip olduğumuz en önemli aletlerden biri de silahtır. | TED | إن السلاح هو أهم اداة تُستخدم لأجل السلام والاستقرار نملكها في هذا العالم |
| İç savaşa maruz kalanlara hizmet için barış birlikleri göndermeliyiz. | TED | علينا إرسال قوات حفظ السلام ليخدموا من يواجهون حرباً أهلية. |
| barışın nesi var? Neden uzun süre dayanamıyor ki? .. | Open Subtitles | ما خطب هذا السلام الذي لا يلبث إلهامه أن ينمحي |
| Neredeyse 1000 sene geçmesine rağmen, "Cennet Krallığı"nda barışın yakalanması hâlâ çok zordur! | Open Subtitles | وبعد حوالى ألف عام, لا يزال السلام فى مملكة الجنة يبدو بعيد المنال |
| Selam sana, Tanrı'nın en sevgili kulu Meryem, Tanrı seninledir. | Open Subtitles | السلام عليكِ يا مريم، يا ممتلئة نعمة إن الرب معكِ |
| Ve "Selam" bir çok Etiyopya dilinde "barış" anlamına gelir. | TED | وسلام تعني السلام في العديد من اللغات الأثيوبية. |
| Merhaba hayvan dostlarım. barış içinde yaşayın. | Open Subtitles | أهلاً يا أصدقائي الحيوانات ليكون السلام مرافقاً لكم |
| Dünyanın uzun süredir kesintisiz bir barışa sahip olduğunu söylemiyorum. | Open Subtitles | لا أقول بأنّ العالم في تلك الفترة المتواصله من السلام |
| Ve kendilerini ifade edip seslerini duyurduklarında nihayet huzura kavuşabildiler. | Open Subtitles | وحين قدموا وجهة نظرهم وتم سماع أصواتهم وجدوا السلام أخيراً |
| Bakalım hangisi bize, bir başka huzurlu bir yıl getirecekler. | Open Subtitles | لنري من الذي منهم سجلب لنا سنة آخري من السلام |
| Pekala, umarım artık barışçıl birisi olduğundan dolayı içindeki ramboyu kaybetmemişsindir. | Open Subtitles | حسنا، اتمنى انك لم تخسر مهارتك الآن وبما انك صانع السلام |
| Yaşamın değerini ve iç barışı uygulama sanatını öğrenmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | وأحاول أن أتعلم كيف أقدَر الحياة وأمارس فن السلام الداخلي |
| Tanrıya karşı gelemezsin, yüce Tanrı, sonsuz babamız, huzurun Prensi. | Open Subtitles | لا يمكننا ان نتحدى الله الله العظيم ، الاب الابدي وامير السلام |
| Diğerleri huzur ve güven konusunda endişelidir, dünyadaki istikrar konusunda. | TED | البعض الآخر قلق على السلام والأمن، والاستقرار في هذا العالم. |
| Yaptıklarının başka yönleri de var, örneğin yakın tarihlerde Greenpeace'in Washington ofisindeydin. | TED | هناك أجزاء أخرى لما تقومون به، مثلكِ حالياً في مكاتب السلام الأخضر في واشنطن. |
| Sizlere bahsetmek istediğim World Peace Game, | TED | و أود أن أحدثكم عن لعبة السلام العالمي هذه. |