"الصندوق" - Translation from Arabic to Turkish

    • kutu
        
    • kutuda
        
    • sandığı
        
    • sandık
        
    • Bagajı
        
    • kutudan
        
    • kutusu
        
    • kutusunu
        
    • bagaja
        
    • Kutuya
        
    • sandığın
        
    • kasayı
        
    • kutunun
        
    • bagajda
        
    • kutudaki
        
    Ancak kutu açıldığı zaman tek bir belirli durum gözlenir. TED فقط عندما يتم فتح الصندوق يمكننا رؤية حالة واحدة محددة.
    Tıbbi kayıtlarımızın ve doğum sertifikalarımızın olduğu kutu sende, değil mi? Open Subtitles لديك الصندوق الذي فيه بطاقاتنا الصحية و شهادات ميلادنا، أليس كذلك؟
    Ben de aynı anda sizin evreninizi içeren bir kutu yarattım. Open Subtitles بينما أنا قمت بحماقة مماثلة و خَلقتُ الصندوق الذي يحتوي عالمك
    Tamam. Birkaç gün sonra görüşürüz. Ne var o kutuda? Open Subtitles أراك خلال عدة أيام ماذا يوجد في هذا الصندوق ؟
    Ne pahasına olursa olsun o sandığı satın almak istiyorum. Open Subtitles والآن أريد أن أشترى هذا الصندوق تقريبا بأى ثمن تريدنه
    İçinde geldiği sandık yanlış etiketlenmişti. Onu birkaç gün önce buldum. Open Subtitles ذلك الصندوق صُنِف عندنا أتى و لقد وجدته منذ بضع أيام
    Evet, taksici ve kapıcı da cesedi Bagajı koymasına yardım etmiştir. Open Subtitles ربّما سائق سيّارة أجرة والبوّاب ساعداه على وضع الجثة في الصندوق.
    Uçuş planlarını kutudan çıkarıp yanındaki boş koltuğa yaymış olabilir. Open Subtitles ربما أخرج الصندوق وألقى به على مقعد مساعد الطيار الشاغر
    kutu gitti ama hala mantığa aykırı bir umudumuz var. Open Subtitles الصندوق قد اختفى لكن لا يزال لدينا بصيص أمل أخير
    Ve sonra geri kutu almak için isteyeceksiniz, acılarını geri koymak. Open Subtitles و بعدها سترغبين بإستعادة الصندوق . و أن تعيدي كل الحزن
    O küçük siyah kutu bütün radarlardan çok daha öte. Open Subtitles هذ الصندوق الأسود الصغير يذهب وراء موجات أى رادار مألوف
    Bu tuhaf küçük kutu sihirli aynayı kontrol ediyor galiba. Open Subtitles يبدو أن هذا الصندوق الصغير الغريب يتحكم بهذه المرآة السحرية
    Benim barmeni bulup bu bir kutu dolusu tabure üstünü teslim etmem lazım. Open Subtitles يجب أن أجد النادل و أوصل له هذا الصندوق من منعم كراسى البار
    kutu, evrenin hatırasını içeriyor, ...ışık ise bu hatırayı iletiyor. Open Subtitles الصندوق يحتوي على ذكرى للكون ليقوم الضوء بإرسال تلك الذكرى
    Üstteki kutuda otopsi raporu var. Gerisi suç mahallinden toplananlar. Open Subtitles الصندوق الأعلى، آه العينة والباقي أدلة تم جمعها من المسرح
    Bayan Kittredge, o kilitli kutuda hiç eşyanız var mıydı? Open Subtitles مسز كييتردج , أي من ممتلكاتك في ذلك الصندوق ؟
    Diğer her şeyle birlikte sahilde şu lanet sandığı yaktığını da sanıyordum. Open Subtitles ظننته حرق هذا الصندوق اللعين على حافة الشاطئ مع كل شيء آخر
    Şu sandık parlak birkaç kuruştan çok daha değerli galiba. Open Subtitles ذلك الصندوق يجب أن يكون يساوي أكثر من بنس لامع
    Neye ihtiyacın varsa veririm. Sadece şu lanet Bagajı aç lütfen. Open Subtitles سأعطيك مالاً، سأعطيك ما تشاء إفتح هذا الصندوق اللعين وحسب، رجاءاً
    Bir kutudan kırmızı renkli birşey çıktığı için, hepimizin ödü mü patlıyor? Open Subtitles تعرضنا للخلخلة قليلاً مادة حمراء ما، خرجت من الصندوق والآن نشعر بالخوف؟
    Bu ses kutusu dışında kimsenin benim adıma konuşmasına ihtiyacım yok. Open Subtitles لا أريد أن يتحدث أحداً نيابة عني، باستثناء هذا الصندوق الناطق
    Kök hücreleri gerçekten bize hastalıkların kara kutusunu verdi ve bu eşsiz bir pencere. TED وفي الواقع أن الخلايا الجذعية قد أعطتنا الصندوق الاسود للأمراض، وهي نافذة لم يسبق لها مثيل.
    Eğer bu pis bagaja gireceğimi düşünüyorsan aklını kaçırmış olmalısın. Open Subtitles لابد أنك جننت لو أعتقدت اني سأدخل هذا الصندوق القذر
    Bu Kutuya hakkında üçten fazla şikâyet gelen herkes seminere gelmek zorunda. Open Subtitles أي أحد سيحصل علي ثلاثة شكاوي في هذا الصندوق سيتوجب عليه الحضور
    Kara Pençe sandığın bizde olduğunu bilmiyor ve bulması için gönderilen adamlar öldü. Open Subtitles المخلب الاسود لا يعرف اننا نملك الصندوق والرجال الذين ارسلوهم للعثور عليه ماتوا
    İşi bozan, Ruth'un trene o koca kasayı getirmesi oldu. Open Subtitles كان يلعب على روث ,وجرها الى المحطة وبصحبتها الصندوق اللعين
    Tekrardan, mavi kutunun anısını yeniden canlandırdık ve bu sırada hafif bir ayak şoku verildi ve hayvan birden dondu. TED من جديد، لقد نشطنا ذاكرة الصندوق الأزرق بينما تعرض الحيوان إلى بضع صعقات خفيفة للأقدام، و الآن يتجمد الحيوان فجأة.
    - Tornavida gerek. - bagajda vardır belki. Open Subtitles ـ أحتاج مفكا ـ ربما هناك واحدا فى الصندوق
    Dün gece biraz içtim, ve pembe kutudaki bütün şeyleri denedim. Open Subtitles شربت قليلا الليلة الماضية وأنا أجرب كل المنتجات من الصندوق الوردي

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more