| Bir ileri bir geri gittikten sonraki adım, son dönüm noktası olayların gelişmesidir. ki her sunumda sonda olması gerekendir. | TED | إذًا، بعد تحركك بين الموجود وما يمكن، آخر شيء هو دعوة للعمل. والتي توجد بكل عرض تقديمي، ولكن في نهايته. |
| Evet, bayılırdım onlara. (Gülüşmeler) Neyse, orada her zaman zevk, ilişkiler ve tabii ki seks üzerine yazılar olurdu. | TED | نعم، أحبها حقا. على كل حال، دائما ما كان هناك مقال عن المتعة و العلاقات و بكل تأكيد الجنس. |
| Uğruna her şeyi riske attığı beynini tutmak için elini alnına götürür. | TED | وضع يده على جبهته ليحافظ على عقله الذي به غامر بكل شيء. |
| tüm varlığımız alıp, kazandığımız o yeni bilgi etrafına sarmalı ve aralarında bağlar kurmalıyız, böylece daha anlamlı hale gelir. | TED | نريد ان ناخذ وجودنا ككل و نضعه حول تلك المعرفة الجديدة و نقوم بكل تلك الارتباطات و سيصبح ذو معنى |
| bütün bunları içimde tutuyorum... bu adamın ölümüne yemin ediyorum. | Open Subtitles | بكل ما هو مقدس أقسم لك على قتل هذا الرجل |
| Şimdi, dünyadaki her şey üzerinde derinlemesine kontrolünüz olduğunu düşünün. | TED | تخيل الآن وجود تحكم دقيق بكل شيء موجود في العالم. |
| her şeyi kontrol edemem ve bunu tek başıma yapamam. | TED | لا أستطيع التحكم بكل شيء، ولا أستطيع القيام بهذا لوحدي. |
| Siyah beyaz fotoğraftaki her bir piksel basitçe sıfır ve birlerden oluşur. | TED | فكل بيكسل في صورة بيضاء وسوداء هي بكل بساطة صفر أو واحد. |
| Emeklilik listesindeki her şeyi yapmak bir buçuk hafta kadar sürecek. | TED | وسوف يستغرق الأمر أسبوع ونصف ليقوم بكل الأشياء في قائمة التقاعد. |
| Bu gizli saklı da değil çünkü her yerde böyle büyük levhalar var. | TED | وليس شيء من هذا بمثابة سر، فيوجد مثل تلك اللافتات الكبيرة بكل مكان. |
| Mesela, her boyuttan Haiti tereyağı kapları, Jamaika su şişeleri. | TED | مثل هذه الحاويات الهايتية بكل الأشكال والأحجام. قارورات ماء جامايكية |
| her açıdan öylesine başarılıydı ki 70 milyon izlenme aldı. | TED | كان ناجحًا بشكل كبير بكل المقاييس الممكنة، 70 مليون مشاهدة. |
| Ya evlen onunla ya da açıkla her şeyi ona. | Open Subtitles | عليكِ أن تختاري إما أن تتزوجينه أو تصارحينه بكل شيء |
| her odaya bir tane. ve kitaplıklar. Etrafta kitap olmasını severim. | Open Subtitles | سيكون هناك واحدة بكل حجرة ومكتبات ، احب الكتب بكل مكان |
| Yapılması gereken tüm işler kendisine kaldığı için kaynanam öfkeli. | TED | وحماتي تغضب بشدة، لأنها اعتنت بكل شيء يحتاج إلى عناية. |
| Kimlik politikalarını aşarak tüm insanlığı birleştirirler. ve bu da iyi haber. | TED | فالقصص تترتبط بكل البشر, مهما تكن هويتهم السياسية. وهذا هو الخبر الْسَّار. |
| Buna göre tam bir skandal. tüm yarımada silah başında. | Open Subtitles | .فضيحة بكل إطلاق, تبعاً لهذا شبه الجزيرة كلها مليئة بالأسلحة |
| bütün kadınların aptal olduğunu sanıyorsun, ama öyle olmadığımı bilesin diye. | Open Subtitles | لأنني أردتك ان تعرف اني لست بالغباء الذي تظنه بكل النساء |
| - bütün hayatın söz konusu! - Evet, onu indir, Rocko. Bitir unu! | Open Subtitles | لكى تربح حاول لكمه بكل قوتك اقوى من اى شىء لاكمته حتى الان |
| Onlara yasaklanan etkinlikte kadınlar, gökkuşağı tonunda kaplanana kadar durmuyorlar. | TED | ولا تتوقفن حتى تتغطين بالكامل بكل ألوان الطيف المحرمة عليهن. |
| Bu verilerle birçok çıkarımda bulunabilir ve çok şey öğrenebiliriz. | TED | يمكننا القيام بكل أنواع الاستنتاجات والتعلم من خلال مجموعة البيانات. |
| Herneyse, O bunların hepsini yapmak zorundaydı çünkü babam sonuçlarla tamamiyle kafayı bozmuştu. | TED | في الحقيقة قام بكل ذلك وكان يقوم به لانه كان مهووساً بالنتائج المرجوة |
| ve asıl önemli olan bunları çok dikkatli şekilde kurutmanız, düşük bir sıcaklıkta. | TED | والشئ الرئيسي هو أنك يجب أن تجففها بكل حرص، في درجات حرارة منخفضة. |
| ve Batılı yaşam tarzım boyunca sanki hiç gerçek potansiyelimi ortaya çıkaramamıştım. | TED | و كأنها بمعايير حياتي في الغرب، التي لم أعيشها بكل إمكانياتي وطاقتي. |
| Tarifler orada. Evde çekilmiş videolarımız var. Siz de kendinizinkileri çekip yükleyebilirsiniz. | TED | لدينا ملفات فيديو .. يمكنكم ان تستخدموها لكي تقوم بكل هذا بأنفسكم |
| Böylece size çekinmeden bir şeyi açıklayacağım, benim için güzel bir şey. | TED | لذا سوف اعرض لكم بكل خجل شيء اعده جميل جداً بالنسبة لي |
| Buna rağmen, öldüğü gün binlerce kişi, onun yerine seve seve canını verirdi. | Open Subtitles | وعلى اليوم الذي مات فيه الآلآف والآلآف يتقبلون الموت مكانه بكل رحابة صدر |
| Ancak halkı rahatlatmak ve katili yakalamak için elinden geleni yapıyor... | Open Subtitles | ولكنهم يطمئنون الجمهور بأنهم يقومون بكل ما يمكنهم فعله للامساك بالقاتل |
| Peki babanın çaldığı parayı ne yaptığı ortaya çıktı mı? | Open Subtitles | هل إكتشفوا بما فعله أبيك بكل هذه الأموال التي سُرقت؟ |
| ve Necmettin orada kalıyor, herşeyi hallediyor ve hastaları bana rapor ediyordu. | TED | ونجم الدين كان قابعا هناك قائما بكل شيء وكاتبا تقارير عن المرضى. |