| Kimliğinizi korumak için birisine fiziksel şiddet uygulamanız gerekti mi hiç? | Open Subtitles | هل توجب عليكِ إيذاء أحداً ما جسدياً من أجل حماية هويتكِ؟ |
| Alabilmek için gazete bayiindeki ihtiyar adamlardan birine vermek zorunda kaldım. | Open Subtitles | توجب على الذهاب لآخر الطريق لأحد أكشاك صحف العجائز للحصول عليها |
| Peki, bir imzanızı isteyeceğim. Bina için malzeme gerekirse diye. | Open Subtitles | لتوقيعك في حالة إذا توجب عليّ جلب بعض الأجزاء لإستبداله. |
| Ve bu, atlatmam gereken utanç verici, aşağılayıcı yeni bir badireydi. | TED | وكانت بمثابة مرحلة إضافية محرجة و مهينة توجب على المرور بها |
| Ben yapmam gerekeni yaptım çünkü doğrusu buydu. | Open Subtitles | فعلت ما توجب علي فعله لانه كان الشيء الصحيح للقيام به |
| 2 buçuk yıl önce doğdu, oldukça zorlu bir hamilelik geçirdim öyle ki, yaklaşık 8 ay boyunca yatakta sakince beklemek zorundaydım. | TED | ابننا لقد وُلد قبل عامين ونصف وقد مررت بفترة حمل صعبة لأنه توجب علي البقاء على الفراش لحوالي 8 اشهر. |
| O andaki işini yapabilmesi için kim olması gerekiyorsa oydu. | Open Subtitles | لقد كان اي شخص توجب عليه ان يكون لينهي عمله |
| Yani benimkinden çok farklı dünyalardan iletişime geçtiğim insanlar olmak zorundaydı, yoksa yeni akımları takip edemezdim. | TED | لذلك، توجب عليّ ان يكون لدي اتصالات بعالم مختلف جداً عن عالمي، وإلا ما استطعتُ تغطية التوجُهات المختلفة |
| Simülasyonda da o kadar başarılı oldum ki yeni bir yazılım geliştirmeleri gerekti. | Open Subtitles | قمت بعمل جيد في المحاكي، لدرجة أنه توجب عليهم كتابة شيفرة جديدة له. |
| Sekiz manevra yapmamız gerekti, görüyorsunuz bazıları gerçekten büyük. | TED | توجب علينا القيام بثماني مناورات. وكما ترون هنا، كان بعضها ضخمًا بالفعل. |
| O yüzden, bu küçük parçaları biraraya toplayıp tüm hataları giderecek yeni bir metot yaratmamız gerekti. | TED | لذا فقد توجب علينا إقتراح طريقة جديدة لوضع هذه القطع الصغيرة سوياً وتصحيح كل الأخطاء |
| Bu saatte bulabilmek için bütün şehri dolaşmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | توجب علي تمشيط المدينة بحثاً عن هذا في هذه الساعة |
| Kardeşime kıyafet almak için düğün bütçemden 30.000 dolar kesmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | توجب عليّ نزع 30 ألف دولار من ميزانية زفافي لأشتري لأختي فستانا |
| Peki, bir imzanızı isteyeceğim. Bina için malzeme gerekirse diye. | Open Subtitles | لتوقيعك في حالة إذا توجب عليّ جلب بعض الأجزاء لإستبداله. |
| Normalde beş ay sürmesi gereken deneme sürecini üç haftaya sıkıştırdılar. | Open Subtitles | لقد استعجلوا الاختبار الذي توجب أن يكون 5 اشهر لـ3 أسابيع |
| Yapmam gerekeni yapıp çoraplarını çıkarttırsaydım, parmağını görür vakayı günlerce önce çözerdim. | Open Subtitles | لو جعلتها تخلعها وهذا ما توجب عليّ لكنت رأيت إصبع القدم وحللت الحالة قبل عدة أيام |
| İki ağabeyimden birisine ders kitaplarımı bana okumalarını talep etmek zorundaydım, ve kendi kitaplarım için körler alfabesini (Braille) yaratmak zorunda kaldım. | TED | لذلك كان يتوجب على الطلب من أحد إخوتي الإثنين قراءة الكتب، كما توجب على عمل كتبي الخاصة بلغة برايل. |
| Benim dünyamın yaşaması için bu dünyanın ölmesi gerekiyorsa... öyle olsun. | Open Subtitles | إذا توجب على هذا العالم الموت لكي يعيش عالمي, ليكن اذاً |
| Kelly arkasından ona boruyla vurup sonra itmek zorundaydı. | Open Subtitles | توجب على كيلي أن تضربه بالأنبوب من الخلف و بعدها تدفعه من النافذة |
| Yazı körlüğü var, o yüzden her şeyi ezberlemek zorunda. | Open Subtitles | لديه صعوبة في القراءة, لذلك توجب عليه حفظ كل شي. |
| Altta olması gerekiyordu. Güneş doğarken, gökyüzü kızıldır, öyleyse güneş altta olmalı. | Open Subtitles | عند الفجر تكون السماء حمراء لذا توجب أن تكون الشمس تحت |
| Bu elementlerin her birini, hangilerinin bilimsel olarak doğru olması gerektiğini ve hangilerinin hikâyeye ve ruh hâline uyması için itilip çekilebileceğini göz önüne aldık. | TED | أخذنا بالاعتبار كلاً من هذه العناصر وأيها توجب أن يكون دقيقاًً علمياً وأيها يمكن التلاعب بها لتناسب القصة والمزاج. |
| Geniş bataklıkları ve yolu olmayan yerleri aşmak zorunda kaldık. | Open Subtitles | توجب علينا مرور مخاطر جسيمة و أصقاع لا طرق فيها |
| Ve yapmanız gereken şey -- eğer ortak olmak isterseniz, bilgi paketleri paylaşmanız gerekirdi. | TED | وما توجب عليك فعله كان، اذا أردت المشاركة في هذا، يتوجب عليك تقاسم حزم من المعلومات. |
| Ne yazık ki problem, bundan faydalanabilmeniz için Alexandria'ya gitmeniz gerekiyordu. | TED | المشكلة كانت أنه توجب عليك الذهاب فعلاً الى الاسكندرية للذهاب للمكتبة. |
| Karısı ikinci işe başlamak zorunda kaldı, yine de yakaları bir araya gelmiyor. | Open Subtitles | توجب على الزوجة اخذ وظيفة ثانية و لا يزال لا يمكنها تلبية احتياجاتهم |