O bombayı sahiden de bu yaşlı adam mı yaptı? | Open Subtitles | أعني ، هل تعتقد فعلا أن هذا العجوز صنع قنبلة |
Sadece üç tane film yaptı ama aslında onlara film diyemem. | Open Subtitles | حسناً، لقد صنع 3 أفلام فحسب لكنّي لم أكن لأسمّيهم أفلاماً.. |
Bugün ondan ayrılmaya çalıştım ama bana karışık kaset yapmış. Supertramp mi? | Open Subtitles | و حاولت أن أنهي العلاقه معه اليوم , لكن صنع لي شريط |
"Burunda yaşayan bir adam vardı." "Kendine krepten elbiseler yapan." | Open Subtitles | كان هناك رجلاً عجوزاً، صنع لنفسه ثوباً من القماش الرقيق. |
Kağıt, odun parçaları selüloz, bitki dünyasına ait bir sürü ortak şeyden yapılmış. | Open Subtitles | لقد صنع من الورق، ألياف الخشب، السلولوز, وهي مكونات شائعة في النباتات المحليه |
Hakikaten, teknolojiyi kullanarak bir şeyler yapmak -- ve her ne kadar alaycı sesimi kullansam da bunda ciddiyim yapmaya -- durun biraz. | TED | في الواقع، صنع الأشياء باستخدام التكنولوجيا – و أنا جاد هنا، على الرغم من أنني استخدم نبرة ساخرة – أنا لن – انتظروا. |
Bu çok kötü. Büyükbaba uzun bir süre önce bunu yapmayı bıraktı. | Open Subtitles | هذا سيء جدا، جدي توقف عن صنع خبز بونغ منذ مدة طويلة |
Gross Mill Mutluluğunu yarattı böylece halkı hoşnut ve sadık kalsın diye. | Open Subtitles | لقد صنع ميزان السعاده القوميه الإجماليه لكي يكونوا قومه راضون ويبقون مخلصين |
Ama her bir davada, yürütme makamı gerekli değişikliği yaptı. Evet. | Open Subtitles | لكن فى كل قضيه , الفرع التنفيذى هو الذى صنع الفارق. |
Daha az tatlı püresi yapmaktan uzak. Çünkü o, desteklenebilirliği karışımın içine ekledi, o aslında önemli ölçüde kıyaslamayı daha iyi yaptı. | TED | بعيداً عن صنع حساء أقل لذة لأنه أضاف الاستدامة إلى هذا المزيج، تجاوز في الواقع أداء المؤشر بشكل ملحوظ. |
Kralın çocukları için, gerçekmiş gibi görünen, mekanik canlandırılmış oyuncaklar yaptı. | TED | فبالنسبة لأطفال الملك، صنع ألعابًا آلية متحركة تبدو حقيقية. |
Her şey yedi ay önce yapmış olduğum bir belgeselle başladı. | Open Subtitles | كل شيء بدأ قبل سبعة أشهر مع فيلم وثائقي كنت صنع. |
Tanrım yine o kendi rozetini kendi yapan marketçi aptal. | Open Subtitles | ياالهي، انه الغبي من متجر البقالة الذي صنع شارته بنفسه. |
Kolyeyi beğendiğini söylüyor. O kadar güzelmiş ki, cüceler tarafından yapılmış olmalıymış. | Open Subtitles | تقول أن القلادة جملية للغاية لدرجة أنها اعتقدت أنه من صنع الأقزام |
İş saat yapmaya gelince acele etmek diye bir şey yoktur. | Open Subtitles | حينما يكون العمل صنع الساعات يا أبتاه فلا يوجد مايسمى بالسرعة |
Çilek kasası ya da başka bir şeyle bomba yapmayı bilmem. | Open Subtitles | أنا لن أعرف صنع قنبلة بصندوق فراولة أو أي شيء آخر. |
Hollis Mulwray bir şehir yarattı ve bu şehri bana miras bıraktı. | Open Subtitles | صنع هوليس مولوراي هذه المدينة، وجعل مني ثري. |
Bu kuruşu, Carlsbad mağaralarına gittiğimizde babam benim için yapmıştı. | Open Subtitles | ابي صنع هذا القرش لي عندما ذهبنا الى كهف كارلسباد |
Ona affedilmez hatalar yaptığını ve çekilmesi gereken zamanın geldiğini söyleyeceğim... | Open Subtitles | سأقول أنه صنع بعض الأخطاء التى لا تُغتفر وحان الوقت ليتنَحّى |
Batı hint adalarının yakınındaki harika... bir deniz yaratığının kabuğundan yapıldı. | Open Subtitles | لقد صنع من قشور كائن بحرى فى جزيرة بعيده فى الهند |
Bana getirdiğin akide şekerli turtayı sen mi yaptın? | Open Subtitles | هل أنت من صنع فطيرة المارشملو التي أحضرتها لي؟ |
Lapa yaparsan macun gibi yapıp pankek yapabilirsin. | Open Subtitles | إذا قمت بعجنهم يمكنك صنع عجينة ومن ثم فطيرة |
Bu hiç bir öğretmen olmadan çocukların yaptığı bir şey. | TED | هذا من صنع اطفال من غير مساعدة اي معلم. |
Çünkü bal üretme işi, birçok arının birçok küçük işi yapmasını gerektirir. | Open Subtitles | لأن صنع العسل يتطلب الكثير من النحل يقوموا بالكثير من الوظائف الصغيرة |
İkiniz de iyi biliyorsunuz, yaban mersinli, enfes bir krepten daha fazlasını yapabilirim. | Open Subtitles | أعتقد أنّ كلاكما مدركان أنني قادر على أكثر من مجرد صنع نسيج البيض |