Hayır kaltak, dostum Horn'la konuşmaya geldim ama buraya kadar gelmişken daha sonra sana hızlıca bir posta atar öyle giderim. | Open Subtitles | كلا أيتها العاهرة لقد أتيت لأتحدث مع صديقى بولهورن وحيث انى سأكون هنا بعد ذلك ربما سأقوم بإستثناء فى حالتك سريعا |
İşten sonra oraya bir uğrarım. Onunla konuşmaya çalışayım bakalım. | Open Subtitles | حسناً ، سأذهب لأتحدث معه لأري . ما يُمكنه فعله |
Burada olup şehirlerin geleceği hakkında konuşmak, Şehirler hakkında konuşmak büyük bir onurdur. | TED | انه لشرف كبير أن أتواجد هنا لأتحدث عن المدن لأتحدث عن مستقبل المدن |
İlgili bir bakış açısı hakkında konuşmak için buradayım, fosil yakıt yakmaktan oluşan sera gazı emisyonlarının yiyeceklerimizin besin kalitesini nasıl azalttığı hakkında konuşacağım. | TED | أنا هنا لأتحدث عن أحد الجوانب المتعلقة بذلك؛ عن كيف أن انبعاثات الغازات الدفيئة الناجمة عن حرق الوقود الأحفوري تقلل من القيمة الغذائية لطعامنا. |
konuşacak biri, gidecek bir yer, yapacak bir şey yoktu. Sadece.. | Open Subtitles | دون أحد لأتحدث إليه لا مكان أذهب إليه و لا شئ عدا |
Evet, bu, geçen gece konuşmam için ücret aldığım yaşlı adam. | Open Subtitles | أجل،هذا الرجل المسن الذي تم الدفع لي لأتحدث معه الليلة الماضية |
Bugün buraya yalancılar, davalar ve kahkahalar hakkında konuşmaya geldim. | TED | قدمتُ اليوم لأتحدث عن الكذّابين، الدعاوي القضائية، والضحك. |
Ben buraya iş konuşmaya gelmedim. Karımla dışarı çıktım. | Open Subtitles | أنا لم آتي الى هنا لأتحدث عن العمل انا مع زوجتي |
Belki de adamlarla konuşmaya gitmeliyim, neler olduğunu açıklamalıyım. | Open Subtitles | ربما يجب أن أذهب لأتحدث مع هؤلاء القوم أشرح لهم ما حدث |
Ben polis teşkilatından geliyorum bayım. Kızınızla konuşmaya geldim. | Open Subtitles | سيدى ,أنا من مركز الشرطة وأنا هنا لأتحدث مع إبنتك |
İşte aynı bu davranışlar yüzünden seninle konuşmaya buraya geldim. | Open Subtitles | هذا بالضبط مثل الموقف الذي جئتُ لأتحدث به معكم |
Kendimle konuşmak için baya bi manyak olmam lazım değil mi? | Open Subtitles | عليّ أن أكون مجنونـا لأتحدث مـع نفسي ، أليس كذلك ؟ |
O kadar hızlıydın ki konuşmak için fırsat bile bulamadım. | Open Subtitles | لقد خرجت من هناك بسرعة لم تأت فرصة لأتحدث لك |
Bugün buraya kendi kendine çalışan uçan plaj topları hakkında konuşmak için geldim. | TED | أنا هنا اليوم لأتحدث عن كرات الطائرة الشاطئية ذاتية التحكم. |
Geceleyin etrafta çakallar dolaşıyor konuşacağım bir komşu yok Her zaman yanımda değilsin. | Open Subtitles | في الليل يطُفن بنات آوى بالجوار وليس هنالك جيران لأتحدث معهم وأنت لست هنا دائما و أشعر بالاكتئاب احيانا |
Tüm lise boyunca onu izledim, onunla konuşacağım o mükemmel anı bekledim, ama o an hiç gelmedi. | Open Subtitles | شاهدتها في كل الثانوية منتظراً تلك اللحظة المناسبة لأتحدث معها تلك اللحظة لم تأتي ابداً |
Benimle konuşacak zamanınız var mı acaba? | Open Subtitles | كنت أتسائل إذا كان لديك دقيقة لأتحدث معك |
Bak, bir kadınla konuşacak durumda değilim. | Open Subtitles | إسمع, أنا لست في المزاج المناسب لأتحدث مع إمرأة, إتفقنا؟ |
Şimdi izninle, konuşmam gereken daha mühim biri var. | Open Subtitles | والآن، أعذرني، ثمّة شخص أكثر أهمّية لأتحدث معه |
Bak, seninle Abed hakkında konuşmalıyım. | Open Subtitles | اسمع ، أنا فعلا بحاجة لأتحدث معك عن عبيد |
Babamı biraz yalnız bırakıp gelip annemle konuşayım dedim. | Open Subtitles | أردت أن أمنحه بعض الوقت وحده، وجئت لأتحدث مع أمي |
- Karısıyla ben konuşurum. - Hayır, o benim hastamdı. | Open Subtitles | سوف أذهب لأتحدث مع زوجته لا , لقد كان مريضي |
Mükemmel taktik. Ben onunla konuşma şansı bulamadan onu şutla. | Open Subtitles | خطة رائعة, تطرده قبل أن أحظى بفرصة لأتحدث معه حتى |
Tabii ki yalnız olduğumdan, kendimle konuşup duruyorum. | Open Subtitles | بالطبـع كنت لوحدي لذا كنت لأتحدث مـع نفسي |
Seni, bunu Anlatacak kadar iyi tanımıyorum. 300 dolar Iütfen. | Open Subtitles | لا أعرفكِ كفايةً لأتحدث معكِ في هذا, 300 دولار من فضلكِ |
En azından ben karar vermeden önce gelip seninle konuşuyorum. | Open Subtitles | على الأقل أنا أتيت لأتحدث معك عن هذا قبل أن أتخذ القرار |
Ben olsam savunmamın bel kemiğiyle öyle konuşmazdım. | Open Subtitles | ما كنت لأتحدث مع حارس طيوري بهذه الطريقة. |
Senin gibi yürümek, senin gibi konuşabilmek için her şeyi yapardım. | Open Subtitles | كنت لأفعل أي شيء لأسير مثلكن، لأتحدث مثلكن |
Cedric hakkında konuşmayacağım. Bunun için geldiyseniz hemen gidin. | Open Subtitles | أنا لم آت لأتحدث عن سيدريك، إن كان هذا هو سبب وجودكم هنا، فسأخرج الآن |