| Arkadaşım olmaman çok kötü. Eğer olsaydın, bana yardım edebilirdin. | Open Subtitles | مؤسف أنك لست صديقي لو كنت صديقي لكان بإمكانك مساعدتي |
| Bu yıl ki tek sevgili şansımı kaybetmem ne kötü. | Open Subtitles | أمر مؤسف أني أضعت فرصتي مع صديق حميم هذه السنة |
| Duruşman esnasında kendini savunmak için burada olmaman ne kötü! | Open Subtitles | مؤسف لأنك لم تكن هنا وقت محاكمتك للدفاع عن نفسك |
| Tanrım! Ne kadar üzücü. Eyalet şampiyonasını hiç bir zaman kazanamayacağız. | Open Subtitles | يا إلهي , هذا مؤسف جداً , لن نربح البطولة الرسمية |
| Beş para etmez bir miktar için gelmiş olması kötü. | Open Subtitles | هذا مؤسف , فأنتَ تملك مبلغاً قليلاً كي تراهن به |
| - Bu çok kötü olmuş. Orası tam da katilimizin | Open Subtitles | مؤسف جداً، وهذا بالضبط المكان الذي أستقل منه قاتلنا العبّارة |
| Çok kötü ama en azından şimdi gerçekten birlikte olabileceğiz. | Open Subtitles | هذا مؤسف عالأقل, ذلك يعني أنه يمكننا البقاء معا الآن |
| Büyükbabasının uzakta olması kötü. | Open Subtitles | مؤسف ان والده يغيب عن المنزل كثير اتمنى ان يكون لبناتك |
| Prens Phillip'in burada olmayıp, kutlamaları kaçırması ne kadar kötü. | Open Subtitles | يا له من شيء مؤسف أن الأمير فيليب ليس معنا ليستمتع بالحفل |
| Sanatın kişisel erdemlere bağlı olmaması ne kötü. | Open Subtitles | كم هو مؤسف أن الفن لا يكترث بالقيم الشخصية |
| Çok kötü. Ona bir şey söylemeyi unuttum. | Open Subtitles | هذا مؤسف جداً , لقد نسيت أن أخبرها شيئاً |
| Bizle yemeyecekmiş. Ne kötü. | Open Subtitles | لن تستطيع تناول العشاء معنا، هذا مؤسف حقا. |
| Çok kötü, biz bu çiftlikte daha fazla yaşayamayız. hadi gidelim. | Open Subtitles | أمر مؤسف أننا لا نعيش على مزرعة، هيا بنا |
| Ne üzücü. Muhtemelen bu onların ilk ve son fotoğraflarıdır. | Open Subtitles | مؤسف جدّاً, لعلّها كانت المرّة الوحيدة التي التقطوا بها صوراً. |
| Hedefine giderken göründüğün şu durum ne üzücü, bu mu kader? | Open Subtitles | هذا مؤسف لأنه لم يسرى بإتجاه جيد لا يزال هناك وقت |
| Tuhaf fikirleri vardı. Fakat yine de olanlar çok üzücü. | Open Subtitles | كانت أفكاره غريبةٌ جدًا، و لكن ما حدث كان مؤسف. |
| Böyle güzel bir günde evde kalmak utanç verici. | Open Subtitles | يبدو شيء مؤسف للذهاب في الداخل على مثل هذا اليوم الجميل. |
| -Bu büyük bir talihsizlik. -Bizim de hoşumuza gitmiyor. | Open Subtitles | نحن نعلم أنه أمر مؤسف ونحن لا ترغب في ذلك الأمر |
| Sana göre bu beni bağnaz yapıyorsa, Ne yazık ki öyleyim. | Open Subtitles | اذا كانت هذه تجعلني متحفظة جدا بالنسبة اليك , فهذا مؤسف |
| Gelinin kendi düğününden kaçması ne kadar büyük bir ayıp. | Open Subtitles | يالـه من شيء مؤسف أن تفـر العروس مـن زفافها |
| Sürekli liseyi okumak berbat bir durum olmali. | Open Subtitles | هذا أمر مؤسف , تكرار الثانوية مراراً وتكراراً |
| Tüh be. Listeye adımı yazar mısın peki? | Open Subtitles | ذلك مؤسف حسنا , هلا وضعتِ اسمي في القائمة ؟ |
| - üzüldüm çünkü iyi bir dişçiydin. - Hastalarım öksürmemden hoşlanmadı. | Open Subtitles | ذلك مؤسف ، كنت طبيب اسنان بارعاً لم يعجب المرضى سعالى |
| Hepsinin boşa gitmesi yazık oldu. - Ücretinin yarısı hesabına aktarıldı. | Open Subtitles | مؤسف جدًّا أن عرضك راح سدىً، تم تحويل نصف أجرك لحسابك. |
| Onu sadece bir kere öldürebilecek olmamız ne acı. | Open Subtitles | أمر مؤسف أننا لا نستطيع قتله إلا مرة واحدة |
| yazık olmuş. 100 papel kazanabilirdin. | Open Subtitles | هذا أمر مؤسف كان يمكن أن تكسبي مائة دولار |
| Bu talihsiz kurbanlar için, hayat okyanusa girmeye karar verdiklerinde biter. | Open Subtitles | لهذا مؤسف الضحية , والحياة انتهت عندما قرر أن يدخل المحيط. |
| Eğer Lord Vorborton ondan sıkıldıysa bu ayrı bir şeydir ve çok yazık. | Open Subtitles | إذا الرب اربورتون ببساطة تعب الطفل، هذا هو شيء واحد، وأنه لأمر مؤسف. |
| Ancak bu çok büyük şanssızlık, çünkü tapirler bulundukları habitatlar için çok önemliler. | TED | وكما ترون هذا شيء مؤسف للغاية لأن حيوانات التابير مهمة للغاية لصالح المستنقعات التي توجد بها |