"يحمل" - Translation from Arabic to Turkish

• taşıyor
• var
• elinde
• olan
• taşıyordu
• taşır
• tutan
• üzerinde
• taşıdığını
• vardı
• tutuyor
• sahip
• taşıyormuş
• da
• Bir

Her iki Cumartesi'de Bir, bu valizleri aşağıya evladının arabasına taşıyor, ve her iki Cumartesi'de Bir, tekrar geriye yukarı çıkartıp, açıyor.
كل ثانٍ سبت يحمل تلك الحقائب وصولاً إلى سيارة ابنه، وفي كل ثانِ سبت يحملهم عائداً إلى الطابق العلوي مرةً أخرى ويفرغهم.

İçinizde hiç çeken Bir cep telefonu olan var mı?
اى منكم يا رفاق يحمل تليفون محمول به خدمة ؟

Orada da elinde Bir bavulda... 75 kilo toz taşıyan...
الذى اصطدم بيه مستر تراهن هناك الذى كان يحمل شنطه

Ve bildiğim başka Bir şey söyleyeceğim. benimle olan Bir çocuk hakkında.
يتعلق بفتى يحمل المسدس جافلاً في أول مرة أتعرف على الأسلاك الشائكة

Bu adamı oldukça net hatırlıyorum... çünkü, kahverengi deri Bir bavul taşıyordu.
انا اتذكر هذا الرجل بهذا الوضوح لأنه كان يحمل حقيبة جلدية بنية

Bitki Bir şey elde eder, ve atmaca ağızlı polenleri başka yerlere taşır.
هو يأخذ من النبات الرحيق والمنقار يحمل بدوره حبوب اللقاح الى مكانها المطلوب

Peki içlerinden herhangi biri kartopu haricinde Bir şey taşıyor muydu?
واي منهم كان يحمل أي شيء ما عدا كرات الثلج ؟

Sizin de gördüğünüz gibi, fotoğraftaki adam patlayıcı Bir cihaz taşıyor.
كما ترون ، فإن الرجل في الصورة هو يحمل عبوة ناسفة.

Polislikten çok önce emekli olmasına rağmen silahını hâlâ taşıyor.
رغم انه متقاعد من سلك الشرطة ما زال يحمل مسدسه

Davalının 1989'da ölen babasının, elinde Bir 38'lik tutarken çekilmiş fotoğrafları var.
والد المتهم الذي توفي عام 1989 شوهد في الصور يحمل عيار 38

Silahı var ama dolu değil, O yüzden onu vurmayın.
يحمل بندقية لكنها ليست معبأة.. لذا لا تطلقوا عليه النار,

Neden erişim kartı olduğuyla ilgili Bir tahminin var mı?
هل يمكنكَ أن تفكر بأي سبب ليجعلهُ يحمل بطاقة مرور؟

"Henry Weinstein'ı elinde Something's Got to Give'in senaryosuyla gördüm.
حيث قال: كنت في المصعد و رأيت هنري واينشتاين يحمل

Bence elinde kamera olan kişi rehber. Tripodun üstündeki büyük kamerayı diyorum.
اعتقد ان المرشد هو ذلك الشخص الدي يحمل الكاميرا الكاميرا على الحامل

Demek istediğim, meşaleyi o taşıyordu, ...ama o meşale artık söndürüldü.
أعني بالتأكيد أنّه كان يحمل الشعلة لها لكن الشعلة تلك انطفأت

Bir insanın ruhunu kalbi taşır. Bu adam onu söküp toprağa atar.
أي قلب رجل يحمل روحه هذا رجل يحفره خارج ويرميه في الوسخ

Bu, belki de tüm bu koşulları Bir arada tutan etken.
ربما يكون هذا هو الغراء الذي يحمل كل هذه الشروط معًا

Ne tür Bir bağımlı değerli Bir şeyi üzerinde taşır.
أي نوع من مُدمني المخدرات يحمل مشاعر قليله قيَّمه ؟

Ve çoban daha da yaklaşır ve dev onun Bir asa taşıdığını görür.
ويقترب الراعي منه أكثر فأكثر، ويرى العملاق أنه يحمل شيئا.

Otları kim çaldıysa silahı vardı ve bodrum kapısına ateş etti.
من سرق الحشيش كان يحمل سلاحاً .. وأصاب قفل باب القبو

Uyum veya Ahenk de vatandaşlarını bağlayan, onları cumhuriyetin vatandaşı hâline getiren o teraziden çıkan Bir ipi tutuyor.
الوفاق أو التناغم، يحمل حبلًا ينبعث من ميزان العدالة ويربطها بالمواطنين، ويجعلهم جميعًا رفقاء في الجمهورية.

Büyük Bir seye sahip ki o sekilde SIKISmis olmali
نعم، لهذا يحمل العصى في كل مكان فيها كرته الأخرى

Parmak arası terliklerden öğrendiğim kadarıyla bu küçük ip orana burana bakteri taşıyormuş.
أحيانا نتعرف على العدوى بالطريقة الأصعب هذا الصغير يشبه خط قطار يحمل البكتيريا من المهبل إلى فتحة شرجك

Daha yeni, insanoğlunun sırlarını barındıran Bir topluluğun içinden geldim.
انا عائدة من مجتمع يحمل في طياته سر نجاة البشرية