| Buraya bir adli tabip gelene kadar tuvaletler kapalı kalıyor. | Open Subtitles | غرف الإستراحة تظل مغلقة حتى يصل طبيب شرعي إلى هنا |
| Bay Bennet, Bay Bingley geldiğinde onu ziyarete gitmeyeceğini söylüyor. | Open Subtitles | أخبرنى السيد بنيت أنه لن يزور السيد بنجلى عندما يصل |
| Afedersin ama beni dinle doktor şu AIDS dalgası henüz buralara gelmedi. | Open Subtitles | عفواً إسمع يا طبيب أمر الإيدز هذا لم يصل الى هنا بعد |
| Dagnine buraya gelmeden önce, dışarıya çıkmanın bir yolunu bulmalıyız. | Open Subtitles | يجب أن نجد مخرجاً قبل أن يصل داجنين إلى هنا |
| Ve açık sularda 2 aylık yolculuktan sonra somonlar kıyıya geliyor. | Open Subtitles | وبعد شهرين من الهجرة عبر المحيط المفتوح يصل السلمون إلى الساحل |
| Sürücülerden biri... elinde çenesine kadar gelen bir şey tutuyordu. | Open Subtitles | واحد من السائقين كان يمسك شيئا ما يصل إلى فمه |
| Bu bizim anlaştığımız değil ki. Yarısı bile yok burada. | Open Subtitles | ليس هذا ما إتفقنا عليه لا يصل حتى إلى النصف |
| Batıdaki bütün dostlar, silahlanıp buraya gelene kadar, gitsen iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل أن نرحل من هنا قبل أن يصل أولئك الأوغاد الى هنا |
| Düzenli birlikler gelene kadar bilgi toplayabiliriz. | Open Subtitles | يمكننا جمع المعلومات حتى يصل الجُنود النظاميون |
| Polis gelene kadar orada bekleyin. | Open Subtitles | من الأفضل أن تبقي هناك إلى أن يصل رجال الشرطة |
| Ve o buraya geldiğinde, gözlüğünü o herifin beynine gömeceğim. | Open Subtitles | , بعد أن يصل هنا سوف أقوم بتهشيم جمجمته بنظارته |
| Belki de radyo geldiğinde, etrafına toplanıp bir çay molası veririz. | Open Subtitles | و عندما يصل, يمكننا جميعاً الإستماع إليه نأخذ إستراحة لشرب الشاي |
| Xbox'ı gelmedi diye yeri göğü inleten o olacak işte. | Open Subtitles | سوف يكون الشخص المستاء لأن الأكس بوكس خاصته لم يصل |
| Erken geldiniz. Konuklarınız henüz gelmedi. | Open Subtitles | لقد وصلت مبكراً، لا تقلق لم يصل جميع الضيوف حتى الآن |
| Niçin? Benim evime gelmeden önce nereye gittiğini görmek istiyorum. | Open Subtitles | اريد ان اعرف اين ذهب قبل ان يصل الى بيتي |
| Ben sudan çıkarken, Solly derin bir kesitten geliyor, aramızdaki bir kanaldan. | TED | وبينما أنا أخرج من الماء، يصل سولي إلى الشطر العميق من النهر، إلى قناة بيننا. |
| Sabah ilk gelen, aksam son çikan... - ...hep sen olurdun. | Open Subtitles | كنت أول من يصل في الصباح و آخر من يغادر مساء |
| imparator yakında burada olacak.. ve burayı düzenli bulmayı umut ediyor. | Open Subtitles | قريباً سوف يصل الإمبراطور إلى هنا، ويتوقع وجود النظام في الأرجاء. |
| - Bay Thomas, sürünüzü yarın Brackettville'den uzmanlarımız gelir gelmez seçeriz. | Open Subtitles | سنقوم بأختبار قطيعك غدا، سيد, توماس حالما يصل المختصون من براكيتفيل |
| Bir isme ve numaraya ihtiyacım olacak sipariş gelince haber verebilmek için. | Open Subtitles | هل يمكنني أخذ اسمك ورقم هاتفك حتى أتصل بك حينما يصل الطلب؟ |
| Burke ve Serano geldiği zaman herkesin hazır olmasını istiyorum. | Open Subtitles | عندما يصل بيرك وسيرانو أريد من الجميع أن يكون مستعداً |
| Cinayet masası olay mahalline ulaşmadan devriye ekipleri harekete geçemez. | Open Subtitles | لا يحقّ للدوريّة التحرّك حتّى يصل القسم الجنائيّ إلى الموقع |
| Şimdi kalk ve o yaz okulu öğrencilerine senin gibi yazmayı öğret bakalım. | Open Subtitles | الآن، الحصول على ما يصل وتعليم هؤلاء الصيف أطفال المدارس كيفية كتابة مثلك. |
| Bu da demek oluyor ki, gelecek nesi dedektiflerin iyi olmalarına ihtiyacım var. | Open Subtitles | وهذا يعني بأنني بحاجة إلى أن يصل الجيل التالي من المحققين للمعيار المطلوب |
| Küçük bir zıpkın gibi bir aletle kafatasını delip, beynine ulaşması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان عليه أن يثقب الجمجمة و يصل للدماغ بشيء مثل رمح صغير |