| akıllı lambalar, akıllı kilitler, akıllı tuvaletler, akıllı oyuncaklar, akıllı seks oyuncakları. | TED | هنالك أضواء ذكية، أقفال ذكية، مراحيض ذكية، ألعاب ذكية، ألعاب جنسيّة ذكية. |
| ERVIS, okyanus yüzeyindeki atığı emen ve temizleyen akıllı bir gemi. | TED | إيرفيس هي سفينة ذكية تمتص المخلفات من على سطح المحيط وتنظفه. |
| Ve akıllı informasyon teknolojilerini kullanarak trafiği serbestçe akar hale getirebiliriz. | TED | و يمكننا استخدام التكنولوجيا الذكية لجعل حركة السير خالية من الإزدحام. |
| Seçenekler: kapsayıcı yeşil büyüme, akıllı büyüme, dirençli büyüme, dengeli büyüme. | TED | يمكن أن تحقق النمو الأخضر، النمو الشامل، النمو الذكي والمرن والمتوازن. |
| İkincisi; benlik kavramı, her ne kadar akıllı veya ileri teknoloji olursa olsun, robottaki bir yazılım programına indirgenemez veya yüklenemez. | TED | ثانياً: ما أكونه لا يمكن أن يُختزل أو يتم تحميله إلى برنامج يعمل على إنسان آلي، مهما كان ذكياً أو متطوراً. |
| Senden daha fazlasını bekliyordum. Bundan daha akıllı olduğunu sanıyordum. | Open Subtitles | توقعت أن تكونى أكثر تفهمأ ظننت لأنك أذكى من هذا |
| Biz bu yapay zekâyı alıyoruz ve daha da akıllı hale getiriyoruz. | TED | وما نقوم به هو أخذ ذلك الذكاء الاصطناعي ونجعله أكثر فأكثر ذكاء. |
| Bu aslında bu hastayı tedavi etmekte kullandığımız akıllı bir bio-malzeme. | TED | هذه في الواقع مادة حيوية ذكية استخدمت بالفعل لعلاج هذا المريض. |
| Güzel ya da çok akıllı değilim, lütfen beni yalnız bırakma. | Open Subtitles | أنا لست جميلة و لست ذكية أرجوك لا تدعنى وحيدة ثانيةً |
| Pekâlâ. Kız kardeşiniz gibi akıllı olacak mısınız bir bakalım. | Open Subtitles | حسنٌ، لنرَ إذا كان هذا المصل سيجعلكِ ذكية كما أختك |
| Bu akıllı bir plan değildi. Gerçekten bizi öldürmek istemiyordu sürece. | Open Subtitles | لم تكن خطة ذكية إلا إذا لم تكن تريد أن تقتلنا |
| Kendisi inanılmaz güzel, eğlenceli umursamaz, akıllı, süprizlerle dolu biri. | Open Subtitles | إنها جميلة للغايه, مرحه سعيدة و ذكية و مليئة بالمفاجئات |
| Eğer akıllı biomateryalleri kullanamıyorsak sizin kendi hücrelerinizi kullanmayı tercih ediyoruz. | TED | ولو لم نستطع استخدام المواد العضوية الذكية فنفضل إستخدام خلاياك الخاصة |
| Bunlara "akıllı telefon" diyorlar ama sadece aptallar dersimde kullanır. | Open Subtitles | يدعونهم الهواتف الذكية ولكن الحمقى فقط من يستخدمونهم في صفي |
| akıllı bir oyuncu her zaman sağlam bir el tutmayı başarır ve önündeki her fişe baktıkça aklını kaybeder. | Open Subtitles | اللاعب الذكي بامكانه أن يكسر قوة أوراق منافسه ثم يقوم بالهجوم و يفقد عقله مع كل فيش يظهر أمامه |
| Çok akıllı biri değil ama işin o kısmında fena sayılmaz. | Open Subtitles | نعم، إنه ليس بذلك الذكي ولكنه جار جيد في الشقة المجاورة |
| Sadece tanrının seni yarattığı kadar akıllı olabilirsin. Yada olamazsın. | Open Subtitles | تستطيع أن تكون ذكياً بقدر ما خلقك الله, أو بدون |
| Şu anda en akıllı, duygulu, hasta, konuşan maymuna bakıyorsun. | Open Subtitles | انت تنظر الى أذكى الأكثر لؤما, الأكثر مرضا قرد متكلم |
| Mimarlar daha çevreci, daha akıllı ve daha rahat binaları yapmayı zaten biliyorlar. | TED | يعرف المهندسون مسبقا كيف يبنون بنايات صديقة للبيئة أكثر ذكاء وأسهل في الاستخدام. |
| Şimdi dinle beni, oğlum. Her zaman düşündüğün kadar akıllı değilsin. | Open Subtitles | اسمعنى يا ولدى, انت لست ذكيا فى شتى الأمور كما تعتقد |
| akıllı bir polisin benim için yapabileceği çok şey var. | Open Subtitles | هناك العديد من الأشياء يمكن لشرطى ذكى ان يقدّمها لى |
| Ayrıca kızı telefonunun wi-fi'ını ve bluetooth'unu kapatacak kadar akıllı. | Open Subtitles | وهي ذكيّة بما يكفي لإبقاء شبكتها اللاسلكيّة والبلوتوث بهاتفها مُقفل. |
| Eskiden herkes, gereğinden fazla akıllı olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | حسناً, لطالما الجميع قال بانك ذكيّ جداً من أجل مصلحة نفسك |
| Yani, bırakmış olabileceği her hangi bir dijital izden kurtulacak kadar akıllı olmalı. | Open Subtitles | اعتقد انها ذكيه بما الكفايه لتخلص من اي بيانات اذا تركتها سيتم تعقبها |
| Oranın en önemli insanıydı. akıllı ve yeteneklidir, güçlü bir etkisi vardır. | Open Subtitles | كان أهم رجل هناك انه قدير ، حكيم ، له تأثير قوى |
| Bunu yaparak oldukça fazla eğleneceğiz ve bu bize risk almanın ve gerçektenin akıllı riskler almanın önemini öğretti. | TED | سنحصل على الكثير من المتعة بالقيام به ، ولقد علمنا أهمية المجازفة ، المجازفة بذكاء |
| akıllı bir adam suyu geçmeyi öğrenene kadar köprüleri atmaz. | Open Subtitles | الرجل الحكيم لا يحرق جسوره حتى يتأكد من عبوره الماء |