Biz BMW'yi izlerken, çöp kamyonu parayı alıyor, sonra buluşuyorlar. | Open Subtitles | نحن نلحق المهاجمين و الشاحنة تأخذ النقود ويلتقون بعد ذلك |
Amber Alarm Programının bir parçası olarak kameralar 3 saniyede bir görüntü alıyor. | Open Subtitles | هذا كاميرا المرور تأخذ صورة كل 3 ثواني هذا جزء من برنامج الإنذار |
Bana yiyecek ve kıyafet alıyor ama şimdi gitmem gerektiğini söylüyor. | Open Subtitles | هو يشتري لي الطعام والملابس والان هو يقول يجب ان اذهب |
Kaptan, payının 2 mislini, mürettebattan herbiri 1 pay alıyor. | Open Subtitles | قائدك يحصل على حصة مضاعفه وباقي الطاقم الاربعه يتشاركون الباقي. |
Bilmem, ama biri Kevin'i benden alıyor olsaydı hayatımın sona erdiğini hissederdim. | Open Subtitles | لكن اذا حاول اي شخص أخذ كيفين مني ساشعر بانها نهاية العالم |
Seçim yapıyor ve bir saniye sonrasında dönüt alıyor. | TED | يقوم بالاختيار ثم يتلقى إفادة في ثانية واحدة |
O krediyi alıyor musun? Sigortan var mı? | TED | هل تحصل على ذاك القرض؟ هل تحصل على التأمين؟ |
Bu günlerde herhangi bir şey yapmak oldukça fazla zaman alıyor. | Open Subtitles | يبدوا أن عمل أي شئ هذه الأيام يتطلب الكثير من الوقت |
Bu da bir düşünce. Belki kadın canlılığını alıyor, bağışıklılığın yok oluyor. | Open Subtitles | , أنت تعلم , تأخذ القوة ربما الحصانة من الذهاب إلى الجحيم |
Lütfen. Bu işi tamamen ciddiye alıyor musun merak ediyorum bazen. | Open Subtitles | احياناً اتسائل إذا ما كنت تأخذ هذا العمل على محمل الجد |
Bir devriye kattaki öğrencilerin ifadelerini alıyor, ve oda oda arama yapıyor. | Open Subtitles | جعلتُ دورية تأخذ إفادات من الطلاب المُحتفلين، وتقوم بتفتيش من غرفة لغرفة. |
Bayağı da bir zaman alıyor ve epey bir yanıyorum. | Open Subtitles | و أيضاَ تأخذ فتره لذلك إلى أن أحترق من الشمس |
On iki aydır, onlardan kristal alıyor gramlarla alırken, çeyrek kilolara çıktı. | Open Subtitles | ظل لمده 12 شهر يشتري الميث منهم من الجرام حتي النصف باوند |
Bir çok kişi karşılayabileceği en büyük evi satın alıyor, aslında bundan biraz daha büyüğünü alıyor. | TED | يشتري الكثير من الناس أكبر منزل يقدرون على تحمل مصاريفه، وأكبر قليلا من ذلك في الواقع. |
En çok kurabiye satan bu güzel plaj sandalyesini ve şemsiye setini alıyor. | Open Subtitles | رأس البائع على متن الطائرة يحصل على هذا الكرسي الشواطئ الجميلة ومجموعة المظلة. |
Bir bebek gibi bezlenip şaplak yemekten cinsel haz alıyor. | Open Subtitles | يحصل على متعته الجنسيه من ارتدائه كالأطفال وضربه على مؤخرته |
Adı iRitim. Daha önce kullanılmakta olan teknolojinin yerini alıyor. Hem de çok daha ucuz ve çok daha da etkili. | TED | أخذ بشكل تام مكان التكنولوجيا السابقة بسعر أقل لكن بفعالية أكبر بكثير. |
Sahnede değilken, burada sipariş alıyor olacaksın. | Open Subtitles | عندما لا تكون على خشبة المسرح، أنت هنا يتلقى الاوامر. |
Bir avuç kadar yeterli.. Enerjisinin çoğunu Güneş'ten alıyor. | TED | تحتاج مقدار قبضة فقط. فهي تحصل على معظم طاقتها من الشمس. |
Buna rağmen evrenin küçük bir parçasının simülasyonunu tamamlamak aylar alıyor. | Open Subtitles | وبرغم هذا فالأمر يتطلب شهور لإكمال محاكاة جزء صغير من الكون |
Yani 100 dolar gönderdiğinde öbür taraftaki aile ancak 92 dolar alıyor. | TED | أي عندما ترسل 100 دولار تتلقى العائلة 92 دولار فقط |
Akbabaların neslinin tükendiği bölgelerde cesetlerin yok olması üç kat zaman alıyor. | TED | في المناطق المُهدد فيها النسور بالإنقراض. تستغرق الجُثَّث ثلاث مرات أطول لتتحلّل. |
Ve bu yüzden nüfusun yarıdan fazlası artık vitamin alıyor, doktorların çoğunun bunun gerçekten gerekli olmadığını söylemelerine rağmen. | Open Subtitles | و لهذا أكثر من نصف السكان اﻵن يأخذون الفيتامينات مع أن معظم اﻷطبّاء سيقولون بأن ذلك غير ضروري حقًا. |
Asya ve Afrika'da her saniyede 111 anne bu kalıbı ailelerini korumak için alıyor. | TED | كل ثانية في أسيا وأفريقيا، 111 أم سوف تشتري هذه القطعة لتحمي عائلتها. |
Tamam diyelim ki bir sorunu var... bizim bilmediğimiz. Haplarını alıyor olmalı. | Open Subtitles | اسمع، لنفرض أنه يعانى من مشكلة سيأخذ الأقراص ليتخلص منها بأية حال. |
Zaten kimseyle sevişmiyorsa, her gece iki Ambien alıyor. | Open Subtitles | إذا كانت لا تضاجع أحد، فإنها تتناول منومان كل ليلة |
Benim en trajik anımı alıyor ve tekrar tekrar oynatıyor. | Open Subtitles | رائع , انها تاخذ اكثر اخطاتي مأساة وتكررها مرار وتكرار |
Seni tanıyorum. Böyle şeyleri sindirmen zaman alıyor, biliyorum. | Open Subtitles | الآن، أنا أعرفك، وأعرف أنك ستأخذ وقتاً طويلاً للتكيَف مع الأمر |