| Öyle olacak olursa, babanın yanından ayrılma hem de hiç. | Open Subtitles | إن حدث ذلك، ابقي قريبة من أبيك إبقي قريبة منه |
| Göl kenarındaki patikadan ayrılma. Tamam. | Open Subtitles | ـ ابق بالقرب من الآثار حول البحيرة ـ أجل, سأفعل |
| Tam orada barda kal ve polis seninle ilişki kuruncaya değin ayrılma. | Open Subtitles | ابقى مكانك ولا تتحرك حتى تتصل بك الشرطة هل فهمت ؟ |
| İhtiyar sana yoldan ayrılma demişti. | Open Subtitles | لقد أخبرك ذاك المسن ألا تترك الطريق الرئيسي |
| Artık hatıralarınızdan ve diğer şeylerden de ayrılma vakti. | Open Subtitles | الآن لدينا الإنفصال الصعب من الأشياء و الذكريات. |
| Bruce! Ne yaparsan yap... sakın ola yanımdan ayrılma, tamam mı? | Open Subtitles | بروس، بغض النظر عما تفعله لا تغادر بدوني، حسناً؟ |
| Bizden ayrılma. İyi bir müşterimizsin. Biz varken emin ellerdesin. | Open Subtitles | ، إبق معنا , إنك زبون ممتاز و أنت بين أيادى ترعاك |
| Çatıdan bir yere ayrılma. | Open Subtitles | إبقى على اللاسلكي , أخبرني إن رأيت العجوز بيل |
| Ama böyle bir ayrılma olmadığı doğru değil mi çünkü kız arkadaşı yoktu. | Open Subtitles | ولكن أليس صحيحا ان هو لم يكن هنالك انفصال بسبب ان هو لم يكن هناك أي صديقة لم يكن لدي معرفه |
| ayrılma korkusu. | Open Subtitles | انه خوف من الانفصال اضطررت للذهاب ذات مره لواشنطن |
| Kendimi gizlemek zorunda kaldım. Refakatsiz saraydan ayrılma iznim yok. | Open Subtitles | اضطررت إلى التنكر، فليس مسموحاً لي مغادرة القصر دون حراسة |
| Telefonun başından ayrılma. Ben buradan hâllederim. | Open Subtitles | ابقي جالسة قرب الهاتف، سأتولّى الأمر من هنا |
| Alan savunmasındayız küçük hanım, benden ayrılma. | Open Subtitles | هذا أمر جديّ يا سيدتي الصغيرة لذا ابقي قريبة |
| Bana bi iyilik yap..buralardan ayrılma | Open Subtitles | يمكنك أن تفعلي لي معروفا؟ فقط ابقي هنا , هذا أفضل |
| Birden yığıldı. Yanından ayrılma. Gidip yardım isteyeyim. | Open Subtitles | إنها منهارة، ابق معها سآتى ببعض المساعدة |
| Bu gün olabildiğince yanımdan ayrılma tatlım. | Open Subtitles | بقدر ما تسطيعي اليوم يا عزيزتى ابقى خلفي |
| Ne olursa olsun buradan ayrılma. Sana güveniyoruz. | Open Subtitles | مهما تفعل، لا تترك هذا المكان نحن نعتمد عليك |
| Ayrıntılar sağ olsun, ABD'den ayrılma hakkına sahibiz. | Open Subtitles | بفضل حق الفصل, نحن نملك حق الإنفصال عن الولايات المتحدة الأمريكية |
| Eğer çıkış noktasını göstermezsen ayrılma anı geldiğinde, ne olacağını nasıl bilebilirsin? | Open Subtitles | إذا لم تظهر في محطة الخروج في اللحظة التي من المفترض أن تغادر فيها من يدري ما قد يحدث؟ |
| Bizden ayrılma. İyi bir müşterimizsin. Biz varken emin ellerdesin. | Open Subtitles | ، إبق معنا , إنك زبون ممتاز و أنت بين أيادى ترعاك |
| Tamam, şimdi yeterince sıkı. Yanımda kal. Sakın yanımdan ayrılma. | Open Subtitles | إبقى بجانبى، وأعنى بجانبى تماماً |
| - Will'ın ondan ayrılmasını ve ondan ayrılma sebeplerini anlatıyordu ve ondan ayrılmasına sebep olan kişi, sensin, değil mi? | Open Subtitles | نعم أعرف. لقد كانت تتكلم حول انفصال ويل عنها, وعن السبب وراء ذلك. |
| ayrılma sırasında, gücü tersine çevirerek, sizin ayrılıp boşluğa çıkmanızı sağlayacağız. | Open Subtitles | عند الانفصال سنعكس القوة بقدر كافى ل.. للابتعاد عن الصحن بمسافة كافية |
| Bunun tehlikesi ise şu; öğrencilerim üniversiteden kendilerine oldukça benzeyen sadece birkaç arkadaşla ayrılma riski altındalar. | TED | الان الخطر هذا لطلابي في أنهم معرضون للخطر مغادرة الجامعة مع عدد قليل من الأفراد الذين يشبهونهم تمامًا. |
| evine git, şehirden ayrılma beni bir sonraki görüşünde, yanımda seni tutuklamak için ajanlar olacak. | Open Subtitles | وعودي للمنزل ولا تغادري المدينة وبالمرة المقبلة التي آراكِ بها سيكون بجواري عميل آخر |
| Sence bu geminin iskeleden ayrılma şansı var mıdır? | Open Subtitles | هل تعتقد ان هناك فرصة في ان تنفصل السفينة من المرفأ؟ |
| Şimdi cesaretin varsa kapsülden ayrılma zamanı. | TED | حان الوقت الآن لمغادرة كبسولة الفضاء إذا كنتَ تجرؤ على ذلك. |