| belge bir anlaşma olduğunu öne sürmüyor. Bu anlaşmayı kanıtlıyor. | Open Subtitles | الوثيقة لا توحي بوجود علاقة هي تثبت وجودها بشكل مطلق |
| Ve bu belge de dünya çapındaki komisyonun imzaladığı ve dünyadan silinen ilk hastalığı doğrulayan sertfikadır. | TED | وهذه الوثيقة هي شهادة وقعتها المفوضية الدولية تشهد العالم أنها قضت على أول مرض في التاريخ. |
| Buradan diğer irtibat yollarından da yapabileceğiniz gibi belge yükleyebilir veya bilgi gönderebilirsiniz. | TED | ومن هناك، يمكنك تحميل الوثائق أو إرسال المعلومات بالضبط كباقي أشكال الاتصال الأخرى. |
| Ve ne masada ne de çekmecelerde veya üst tarafta daktiloda yazılmış hiçbir belge bulunmuyordu. | Open Subtitles | ولا وثائق على المكتب وفي الدرج وفي الأعلى |
| Bu da Eğitim Dairesince değerlendirmeye tâbi tutulan Hae Won Okullarına ilişkin belge. | Open Subtitles | وهذه هي أوراق تقييم مدرسة هاي وون بالإدارة التعليمية |
| belge 10'daki bu silah için balistik testini siz mi yaptınız? | Open Subtitles | وهل أجريتَ اختبار القذائف على هذا السلاح، المستند القانوني رقم ١٠؟ |
| Soldaki Nancy ve bir belge üzerinde çalışıyor John da sağda | TED | نانسي على اليسار وهي تعمل على مستند ما، وجون على اليمين |
| Bir kural gereği müşteriler tarafından verilen, ne çeşit bir belge olursa olsun belgeleri açamıyor ve inceleyemiyoruz. | Open Subtitles | إنه أمر لايمكننا فتح مستندات عملائنا ورؤيتها |
| Bu da çocuk için hazırladığım... boyuna uygun, daha küçük bir belge. | Open Subtitles | و ها هي الوثيقة الأصغر التي قمت بإعدادها للطفل ملائمة لحجمه |
| Bir devlet adamı olarak çalınan belge konusunda pek üzgün görünmüyordu. | Open Subtitles | هو رجل دولة قد يجد نفسه في موقع ليس له للآسف لرؤية مثل هذه الوثيقة محطمة عرضياً |
| - Bu belge doğrudan- - Doğrudan İstanbul'dan geliyor. | Open Subtitles | هذة الوثيقة تاتى مباشرة مباشرة من اسطنبول |
| BG: Bir kaç hafta önce herkesin, temel olarak anahtar kelime ile arama yapabileceği, açık bir veri tabanı halinde, bir çok belge yayınladınız. | TED | برونو: وبعدها بأسبوعين أو نحو ذلك، نشرتَ الكثير من الوثائق كقاعدة بيانات مفتوحة للجميع للبحث من خلال كلمة رئيسية خاصة. |
| Bu Rembrandt'ın kendisi tarafından yazılıp imzalanmış gerçek belge, huh? | Open Subtitles | تلك هى الوثائق الاصليه التى خطها الفتى العجوز بنفسه , هه |
| Yüzlerce belge bu komployu kanıtlamaya yardımcı olabilir. | Open Subtitles | يمكن لمئات الوثائق المساعدة في إثبات هذه المؤامرة |
| -Herhangi bir belge yakmadık ki. | Open Subtitles | نحن لم نحرق أية وثائق حسنا, أنا متأكد أننا فعلنا |
| Sahte fatura ve belge düzenlemekten içeri girmiş. | Open Subtitles | قضى فترى في السجن بسبب تزوير فواتير و وثائق رسمية |
| Kimsenin böyle bir direktif vermediği, benim elimde bunu ispatlayacak bir belge olmadığı ve bu suçlamalardan zararlı çıkacağım tarzında bir cevap vereceksiniz. | Open Subtitles | سوف تجيب، لم يستلم أحد مثل هذه التعليمات وأنه لا يوجد معي أوراق لإثبات هذا التعارض وأن كل هذا سوف ينقلب ضدي |
| Bu belge sizi vatandaş,bu da sizi birleşmiş orduda asker yapar. | Open Subtitles | هذا المستند يجعلك مواطنا وهذا يجعلك جنديا فى جيش الإتحاد |
| Elinizde gerçek belge anlamında bu belgeyi çürütebilecek, hatta iddialarınızı destekleyecek herhangi bir şey var mı acaba? | Open Subtitles | هل لديك بالإضافة لهذه الورقة أي مستند فعلي والتي يمكن أن تدحض هذه الورقة والتي بالتالي تدعم مزاعمك؟ |
| Başarılı belge takibini severim. Meditasyon gibi gelir. | Open Subtitles | أحب مستندات الأدلة الجيدة أجدها مفيدة للتأمل |
| Tarihi bir belge gösterirseniz, eşyalarımızı toplayıp buradan gideriz. | Open Subtitles | عرضته علي على شكل وثيقه تاريخيه, سنحزم اغراضنا الى المنزل. |
| Ne zaman yeni bir belge eklese içindeki belgeleri kaydırırdı ve yeni belgeyi kutunun soluna eklerdi. | TED | وكلّما أضاف ملفّا جديدا يضع الملفات الموجودة جانبا ويضيف الملف الجديد الى اليسار. |
| Onlar büyüdüler. Bir kimlik, bir belge peşinde olduklarında, aşağılanmamalılar. | Open Subtitles | لا أريدهم يشعرون بالخزي حينما يتقدمون بوثيقة أو ورقة من نوعٍ ما |
| - Ben de imza atarım. Özeldir. - O sahte belge gibilere mi? | Open Subtitles | ـ أنا أوقّع على أوراق أيضاً فى السّر ـ مثل المستندات المزيّفة؟ |
| Ama "İIk" hakkında hiçbir şey öğrenemedik. Hiçbir belge yok. | Open Subtitles | ولكننا لم نجد أيَّة معلومات عن الأول , ولا وثيقة |
| Hepsinin belge ve ruhsatları arkadaki bavulda kırmızı defterin arasında. | Open Subtitles | الآن كل اوراق تجارية واوراق المعاملات فيما يخص كل هذا هنا فى هذا الكتاب الاحمر فى هذا القماش |
| Ancak ne yazık ki, bu Budalarla ilgili detaylı herhangi bir belge yoktu. | TED | وللأسف، لم يكن هناك أي توثيق مفصّل لتمثالا بوذا هذان. |
| Size itiraf etmeliyim ki, Mike'ın mekanına daldığımda, ...bir şey bulacağımı sanmıyordum, ...sonra lavabonun altında bulduğum bu belge karşıma çıktı. | Open Subtitles | كنت سأُخبرْكم، مع ذلك، أنه عندما قُبض علي في بيت مايك، أنا لَمْ أَعْرفْ إن كُنْتُ سأَجِدُ أيّ شيء، وبعد ذلك وجدت هذه الوثيقةِ هناك |