| Biz bu nüfusu doğrudan aşağı çekecek bir şey istiyoruz böylece hastalığı taşıyamayacaklar. | TED | نريد شيئًا يخفض من عدد البعوض بصورة كبيرة بحيث لا ينقل البعوض المرض. |
| Ve inanıyorum ki doğru işbirlikleri ile bizler bu korkunç hastalığı yeneceğiz. | TED | وأنا على ثقة أنه مع التعاون الصحيح، سوف نقهر هذا المرض المريع. |
| Çiçek hastalığı, geçen yüzyılda yarım milyardan fazla insanın ölümüne neden oldu ve artık aramızda yok, bu konuda en son ne zaman endişelendiniz? | TED | و لكن متى كانت آخر مرة أقلقك مرض الجدري, المرض الذي تسبب في وفاة نصف بليون فرد في القرن الماضي و قد إختفى الآن؟ |
| Bu Konzo hastalığı, Afrika'da açıklamasını yapmak için yirmi yılımı harcadım. | TED | هذا داء كونزو, الذي أمضيت 20 عاما في دراسته في أفريقيا |
| Daha önceki araştırmalar sağlıklı kolesterolleri doğal şekilde yüksek olan insanların kalp hastalığı oranlarının daha düşük olduğunu göstermiştir. | TED | وقد أظهر بحثٌ سابق أن الأشخاص ذوي المستويات المرتفعة طبيعيًا من الكوليسترول الصحي لديهم معدلات أقل من أمراض القلب. |
| Birkaç yıl önce gerçek bir deri hastalığı geçirmiş, skleroderma. | Open Subtitles | لأكون عادلة,كانت مصابة بمرض جلدي حقيقي قبل سنتين تصلب الجلد |
| Altı ay önce, 22 yaşındayken, kalp hastalığı nedeniyle vefat etti. | TED | قبل نصف سنة، توفّيت من مرض القلب في عمر 22 سنة. |
| Şehirdeki cam Kemik hastalığı olan erişkin erkek sayısı sıfır. | Open Subtitles | عدد الشباب المراهقين المصابين بهذا المرض في هذه المنطقة صفر |
| ağrıyı dindirmek, hastalığı yenmek, sağIıklı kalmak için insanlara yardım etmem gerekiyor. | Open Subtitles | أنا من المفترض أني أساعد الناس ليسيطروا على ألمهم لهزيمة المرض,للبقاء أصحاء |
| Geleceğin doktoru insan vücudunu ilaçla tedavi etmeyecek; hastalıktan beslenmeyle koruyacak ve hastalığı beslenmeyle iyileştirecek. – Thomas Edison | Open Subtitles | إن الطبيب في المستقبل سوف لن يعالج الجسد البشري بواسطة العقاقير بل إنّه سوف يشفي ويمنع المرض بواسطة الغذاء. |
| Ölüm miktarını sınırlamak için, hastalığı kontrol altında tutmanın bir yolu olmalı. | Open Subtitles | لا بدّ من وجود طريقةٍ للسيطرة على المرض للحدّ من أعداد الموتى. |
| Bu demektir ki, elimizdeki her şeyi mobilize edersek hastalığı frenleyebiliriz. | Open Subtitles | هذا يعني، يمكن احتواء المرض. لو عبأنا كل شيء حصلنا عليه. |
| Bilirsiniz, radyoda dediklerine göre enfeksiyon kapmış insanlar hastalığı vücut sıvıları yoluyla yayabilirlermiş. | Open Subtitles | يقولون في الراديو بأن الناس المصابين بالعدوى قد ينشرون المرض عبر سوائل الجسم |
| Evet, kedi tırmığı hastalığı olabilir ya da parazit olabilir. | Open Subtitles | أجل، قد يكونُ داء خرمشة القطط أو اليرقات الحشويّة المهاجرة |
| Öpüşme hastalığı için biraz fazla yaşlısın. Tabii bağışıklık sistemin tehlikede değilse. | Open Subtitles | أنتَ أكبر قليلاً على داء التقبيل، ما لم يكن جهازكَ المناعيّ معطوب |
| Egzama değil, Sedef hastalığı, yani çok daha önemsiz bir deri hastalığı. | Open Subtitles | إنها ليست إكزيما إنها داء الصدفية والتي هي حالة جلدية أقل خطورة |
| Günümüzde, pek çok klinik deneylerde kalp hastalığı için farklı türde kök hücreleri kullanılıyor. | TED | اليوم، تستخدم تجارب إكلينيكية عديدة أنواعاً مختلفة من الخلايا الجذعية في علاج أمراض القلب. |
| Hastalık Kontrol Merkezi'ne göre 2000 yılından sonra doğan çocukların 3'te birinin şeker hastalığı olacak. | TED | ووفقا لمركز السيطرة على الأمراض، ثلث جميع الأطفال المولودين بعد عام 2000 سوف يصابون بمرض السكري. |
| Beslenme ve egzersiz tek başına koroner hastalığı geriletmede yeterli değildi. | TED | الحمية والتمارين الرياضية لم تكن كافية لتسهيل تراجع مرض القلب التاجي. |
| Beni bu sabah pazardayken aradı ve hastalığı nereden kaptığını öğrenmek istedi. | Open Subtitles | إتصل بي اليوم في سوق المزارعين. أراد معرفة أيّ موقع جعله مريض. |
| hastalığı genetik bu da, ailesinde de bulunması gerektiği anlamına geliyor. | Open Subtitles | إن مرضها وراثي، مما يعني أنهما لا بدّ مصابان به أيضاً |
| Astım, romatizma, pis bir kalp, bağırsak iltihabı, şeker hastalığı. | Open Subtitles | كان يعاني من الربو، الروماتيزم، قلب معطوب, التهاب القولون والسُكّري. |
| Mücahid'in şizoafektif bozukluk hastalığı vardı, gerçek ile hayal olanı ayırt etmekte zorluk yaşıyordu. | TED | ومجاهد كان يعاني من اضطراب فصامي عاطفي وقد واجه صعوبة في التمييز بين الواقع والخيال |
| Üçüncü dönem sifilis hastalığı uzun zaman önce kaptığın anlamına geliyor. | Open Subtitles | الزهري طويل الأمد يعني أنك أصبت بالمرض على الاقل لتلك الفترة |
| Kistik Fibroz hastalığı bunz güzel bir örnek, kötü bir malzeme var, ve hastalık ortaya çıkıyor, yani hastalıkla malzeme arasında direkt bir bağlantı kurabiliyoruz. | TED | التليف الكيسي هو مثال لمرض الذي يكون لديكم أحد المقادير السيئة التي تسبب المرض، و يمكن أن نكون علاقات مباشرة بين أحد المقادير و المرض. |
| hastalığı yavaşlatabilirsek, hastanın kalan yaşam süresi bu sürenin kalitesi ve hastaların nasıl hissetiği hakkında daha faydalı sonuçlar elde edebiliriz. | TED | و لكن إذا قمنا بإبطاء المرض قد نحصل على منفعة أكبر من ناحية نجاة المريض و نتائجه و كيف يشعر أكثر مما لو قلصنا المرض |
| Çocukken, kronik hastalığı olan bir yakının vardı muhtemelen kız kardeşin. | Open Subtitles | عندما كنتِ طفلة كان أحد أقربائك مصاب بداء مزمن غالباً أختك |
| Korkarım ki şarabını paylaşacak olursam eğer... sende olduğu anlaşılan iğrenç hastalığı kaparım. | Open Subtitles | أخشى أنّني إذا شاركتك في شرب النبيذ فقد الأًصاب بالأمراض التي تعاني منها |
| Ve bu dönüş sırasında başka on ülkeye daha hastalığı taşıyıp salgının yeniden alevlenmesine neden oldular. | TED | وعندما فعلت ذلك، أخذوا الجدري إلى 10 بلدان أخرى وتجدد هذا الوباء. |