| Bağışıklık sistemini zayıflatarak iyileşme yeteneğine darbe vurmuş ve organlarına zarar vermeye başlamış. | Open Subtitles | إلى حساسية خطيرة؟ يضعف جهازها المناعي، يمنع قدرتها على الشفاء و تهدئة أجهزتها |
| Bu basit bir işlemdir çok yüksek bir iyileşme oranı . | Open Subtitles | هذه العمليه واضحت الخطوات غير ان معدل الشفاء بعدها عالى جدا |
| İyileşme süreci hastalar için sinir bozucu olabiliyor, cesaretlendirilmeye ihtiyacı olacak. | Open Subtitles | يمكن أن يثير الشفاء الحنق لدى المرضى لذلك هو بحاجة للتشجيع |
| Obez olan bir kişinin iyileşme süreci, gün geçtikçe daha zorlayıcı hâle gelir. | TED | متى أصبح شخص ما سمينا، يصبح طريق التعافي وعراً أكثر، بمرور الوقت. |
| Eğer ben normal bir hayat her türlü yol olacak, bizim için herhangi bir iyileşme olacaktır. | Open Subtitles | لا ، حقا ، إذا كنت سأعيش أى نوع من الحياة الطبيعية سيكون لا يوجد شفاء لأى أحدٍ منا |
| Kendi iyileşme hikâyemde yararlı bulduğum şeylerden biri, kendimi cinsel şiddet konusunda eğitmekti. | TED | واحدة من الأشياء المفيدة التي وجدتها أثناء رحلتي للشفاء هو تثقيف نفسي عن العنف الجنسي. |
| Hayır, görev sırasında aldığın hasarlardan ötürü iyileşme sürecindeydin. | Open Subtitles | لا انت كنت تتعافى من اصابات حدثت لك اثناء خدمتك |
| En beğendiğim sözlerden biri şöyle söylüyor: İyileşme, gerçekleşme aşamalarında inancımızı yeniler. | TED | واحدة من اقتباساتي المفضلة تقول بأن: الشفاء يجدد إيماننا في عملية التطوير القادمة. |
| Bu oyun kesinlikle semptomlarımı tetikleyebilecek bir şeydi parlak ışıklar, kalabalık mekanlar gibi şeyler, iyileşme sürecimi yavaşlatabilirdi. | TED | وهم أي شيء يمكن أن يتسبب في ظهور أعراضي وبالتالي إبطاء عملية الشفاء وهي أشياء مثل الأضواء الساطعة والأماكن المزدحمة. |
| Bir doz sağlıklı insan dışkısı enjekte ediliyor. Bu işlem sonucu iyileşme oranı yüzde 94. | TED | و تحصل على جرعة صحية من البراز البشري ونسبة الشفاء لهذه العملية هي 94 في المائة. |
| Bu harika bir şey çünkü çok daha az enfeksiyon riski, daha az acı var ve iyileşme süreci daha kısa. | TED | هذا شيء متميز , لأنه يتسبب في إنقاص نسبة حدوث تلوث واقل ألماً بالإضافة إلى سرعة الشفاء |
| Onun yerine,onun için kendimi en iyi şekilde verebilmem ve kendisini en iyi şekilde bana verebilmesi için beni ortak iyileşme alanına davet ediyor. | TED | بالمقابل، فقد دعاني إلى فضائه حيث الشفاء المشترك لأعطيه أفضل ما لدي، وبالنسبة له ليعطيني أفضل ما لديه. |
| Şimdi de bilim, beynin travmatik bir yarayı kaydeden kısmının, aynı zamanda iyileşme sürecinin de bulunduğu yer olduğunu gösteriyor. | TED | العلم الآن يوضح لنا أن جزء العقل الذي يسجل فيه الجرح النفسي المؤلم يمكن أن يكون الجزء ذاته الذي يحدث فيه الشفاء أيضا. |
| Ve belki bu iyileşme alanları haritaya çiselenir, küçük noktalar olur. | TED | وربما مناطق التعافي هذه يمكن أن ترسم على خارطة، نقاط صغيرة على الخارطة. |
| Belki bu iyileşme alanları büyümeye başlayabilir, ve kim bilir örtüşebilir ve iyi şeyler olur. | TED | وربما تبدأ مناطق التعافي هذه في الإزدياد، وربما تتقاطع، وتحدث الأشياء الجيدة. |
| Yaranın iyileşme karakteristiği, sonuncunun cinayet saatinden iki saat önce meydana geldiğini gösteriyor. | Open Subtitles | واحدة فوق الأخرى على خلفية كتفه الأيمن خصائص شفاء الجرح تشير إلى أن الأخير حدث |
| Fakat merak ediyorum... kırılma olmazsa, iyileşme de olmaz. | Open Subtitles | لكنني أتسآل إذا لم تحطم القلوب فلن يكون هنالك شفاء |
| Jonas, onları onun bizimle iyileşme şansının daha fazla olduğu konusunda ikna etti. | Open Subtitles | جوناس أقنعهم أنه لديه فرصة أفضل للشفاء معنا |
| Hayır, görev sırasında aldığın hasarlardan ötürü iyileşme sürecindeydin. | Open Subtitles | لا انت كنت تتعافى من اصابات حدثت لك اثناء خدمتك |
| Kendisi hâlâ iyileşme döneminde ve diyetine devam etse iyi olur. | Open Subtitles | انه ما زال يتعافى ، ولا بد انه يتبع نظام غذائي. |
| yaşam süresinde bir iyileşme olduğunu gösteriyor. | TED | فقد كان هناك تحسن في متوسط الأعمار المتوقع. |
| Şimdi, eğer bunların hepsini atlatırsan, tam bir iyileşme için mükemmel şansınız var. | Open Subtitles | الآن, بما اني اخبرتك بكل شيء, فرصتك للحصول على تعافي كامل هي رائعة. |
| - Güzel bir yara izin olacak ama iyileşme sürecin harika. | Open Subtitles | ضرر دائم ؟ سيكون لديك ندب جميل و لكن تعافيك مذهل |
| Kolunda kısmi yanık var. İyileşme sürecinde sürekli pansuman yapılması gerek. | Open Subtitles | ذراعك محروقة جزئيا ، عليك أن تتعلم كيف تضمدها حتى تشفى |
| Eğer ameliyat başarılı olursa, ...uzun bir iyileşme dönemi ve fizik tedavi süreci olacak. | Open Subtitles | فسوف يكون هناك فترة نقاهة طويلة وفترة طويلة من العلاج الجسدي |
| Kendi kahrolası dokunu kullanacak olursak iyileşme süreci daha acılı ve uzun olacaktır. | Open Subtitles | حسناً، استعمال نسيجكَ أنت سيتطلّب فترةً أطول و أكثر إيلاماً للتعافي |
| Çocuklar 11 yaşına geldiğinde onların %50'si eğitimde çok geri kalıyor ve iyileşme umutları yok. | TED | عند بلوغ الأطفال سن 11، يكون 50 بالمئة منهم قد تراجعوا للوراء في تعليمهم بشكل يفقدهم الأمل في التحسن. |
| Ve yetişkinlik döneminde de hiç iyileşme görülmüyor. | Open Subtitles | وهو لا يتحسن كثيراً خلال عقود عديدة من سن رشدك. |
| Daha çabuk iyileşme sağlıyor, daha iyi hareket alınına sahip. | Open Subtitles | تعلم، تعافٍ أسرع، مدى حركة أوسع. |