| Acele edip Filozof taşı'nı bitirelim ve bu şehirden gidelim. | Open Subtitles | دعنا نسرع في إكمال حجر الفيلسوف وبعد ذلك نغادر المدينة |
| Orada hala, Felsefe taşı ile ilgili devam eden araştırmalar olduğunu duydum. | Open Subtitles | لقد سمعت أن أبحاثا كانت تجرى على حجر الفلاسفه في ذلك المكان |
| Sadece taşı bulmak isteyen, bulup ama kullanmayan kişi onu alabilecek tek insandı. | Open Subtitles | فقط من يريد العثور على الحجر العثور عليه، وليس استخدامه يمكنه الحصول عليه |
| Filozof taşı'nı arayanlar söylentiyi duyacak ve bu şehire akın edecekler. | Open Subtitles | جميع الذين يبحثون عن الحجر يأتون الى هنا بعدما يسمعون الإشاعات |
| Bu diğer bir sorunsa o taşı alıp kıçlarına sokmalısın. | Open Subtitles | اذا كانت المشكلة أخرى فلإنك غرزت تلك الصخرة في مؤخرتهم |
| Çok ilginç görünüyor, ama daha önce gümüş meteor taşı hiç görmedim. | Open Subtitles | ذلك يبدو مثيراً جداً، لكني لم أرى صخرة نيزك فضية من قبل |
| Sadece Filozof taşı'nı yapmak için tüm bir şehir halkının yaşamlarını kurban etmek seni insanların intikam almak isteyeceği biri yapacak. | Open Subtitles | التضحية بحياة جميع سكان هذه المدينة فقط من أجل صناعة حجر الفلاسفه سوف يجعلك الشخص الذي يريد الناس أن ينتقموا منه |
| Her zamankinden daha fazla zorladık ama meteor taşı kararsız hale geldi. | Open Subtitles | رفعنا الحرارة أكثر من أي وقت مضى لكن حجر النيزك فقد الثبات |
| Ruh taşı'nı kazandıktan sonra ne olduğunu gördünüz kertenkele ordusunda büyük kaçışlar oldu. | Open Subtitles | لقد رأيت ما الذي حدث عندما ربحنا حجر الروح الفوضى اجتاحت جيش السحالي |
| Sahte bir gerçeklikte sahte kardeşini kızdıracak bir şey yaptığın için mi? Cehennem taşı bana bir şey anlatmaya çalışıyor. | Open Subtitles | لأن نسخة وهميّة من أخيك غاضبة لشيء فعلته في واقع زائف؟ حجر الجحيم حاول إخباري بشيء، حاول إثبات مغزى معيّن. |
| Gelin size Çin'i anlamaya yönelik diğer bir yapı taşı vereyim, biraz da rahatsız edici olanını. | TED | دعوني اقدم لكم حجر اساس آخر لكي نحاول فهم الصين ربما هي حجر أساس غريبة قليلاً |
| Ve ben bunu yenilenmenin, onarmanın ve umudun temel taşı olarak görüyorum. | TED | وأرى أن هذا هو حجر الزاوية للتجديد، والعلاج، والأمل. |
| Üç numaralı taşı alakasız bir kazıda geçen hafta bulduk. | Open Subtitles | وجدنا الحجر الثالث في حفرية غير ذات صلة الأسبوع الماضي |
| Merkez taşı yerine oturan tek taş. Diğerlerinin hepsi etrafında hareket ediyor olmalı. | Open Subtitles | الحجر الأوسط هو الوحيد الذي يقفل في موضعه، أما البقية فإنهم يدورون حوله |
| Milyonlarca yıl boyunca, burası su altındaydı ve üzerinde kireç taşı tabakaları oluştu. | Open Subtitles | لملايين السنين، كانت هذه الأرض مغمورة، وتشكّلت طبقاتٌ من الحجر الجيري تحت الماء |
| İşte bu yüzden Kaldo onca zamandır Eclair'in ona taşı getirmesini bekledi. | Open Subtitles | لهذا قال كالدو بأنه ينتظر إكلريا طوال هذه الفترة لإحضار الحجر له |
| Planım değerli metaller piyasasında satma opsiyonları satın almak ve ondan sonra da gidip taşı bulup getirmek. | TED | وتقتضي خطتي .. ان اجد احدى هذه الصخور ومن ثم اعلن ذلك في سوق المعادن واقول انني سوف اذهب لكي احضر تلك الصخرة |
| Şimdi. Ölmeden önce, attığın her taşı ve söylediğin her şeyi düşünmeni istiyorum. | Open Subtitles | قبل مُوتُك،أُريدُك أَنْ تَفكر حول كُلّ صخرة رَميتها |
| Dünya'ya düşen bu ateş taşı... dağın karları içinde soğumuş ve demire dönüşmüştü. | Open Subtitles | حجارة النارَ التي سَقطتْ في الأرضِ بردت فى جليد الجبال وحتُوِلت إلى حديد |
| Eve attığın taşı görmezden geleceğim, ...çünkü yaptığın dans çok eğlenceliydi. | Open Subtitles | لن أنسى رميتك لهذه الحجارة و لكن رقصتك كان مضحكة للغاية |
| Buyur. Bir çeyrekliğe sürtelim taşı ve anında altın hazır. | Open Subtitles | حسنا، دلكي ربع جنيه بحجر الفيلسوف وستحصلين على ذهب فوري |
| Dünyanın en büyük beyinlerinin yönettiği, gücün dört temel taşı. | Open Subtitles | الأربعة من أحجار الزاوية للقوة يرأسها أعظم عقول فى العالم |
| Çocuklarının tek yaptığı seni utandırmak, karın da tacının en kıymetli taşı Mode'u elinden alıyor. | Open Subtitles | أبناءك كل واحد منهم يعمل على هواه وزوجتك أخذت المود الجوهرة الأثمن في تاجك |
| Hala çantada. Gidip taşı alalım. | Open Subtitles | ما زالت في الحقيبة دعنا نذهب ونحصل على الماسة |
| Bununla bir kişi, dört kişinin kaldırabildiği bir taşı kaldırabilir. | Open Subtitles | معها، رجلٌ واحد يرفع حجراً بإمكانه فعل عمل أربعة رجال |
| Tek yapmam gereken şey ayağımı şuraya koymak bu taşı tutmak ve kendimi yukarı doğru çekmem. | Open Subtitles | الأن , كل مايجب عليك فعله ان تنزل قدمك هنا إمسك هذه الصخره و أرفع نفسك |
| Öyleyse arkadaşını taşı, ona kendi suyunu ver. İstersen kanını ver, umurumda değil! | Open Subtitles | احمل صديقك إذاً أعطه ماءك و دمك فلا يهمني ذلك |
| İyi bir vaat tıpkı bir sapana tutturulmuş bir çakıl taşı gibi sizi hikayenin başından sonuna kadar sürükler. | TED | وعد مصرح عنه جيدا هو مثل حصاة يجري سحبها من مقلاع ويدفع بك تقدما في القصة إلى النهاية. |
| Şu anda bakmakta olduğunuz taş, inanışa göre, dünyanın ilk mezar taşı. | Open Subtitles | أنتم تنظرون لِما يظنّها البشر أوّل بلاطة ضريح قطّ. |