Bu aslında bir konuşmacının bir konuşmadan sonra yapabileceği en korkunç şey. | TED | هذا بالظبط أكثر شئ مفزع يمكن أن يفعله متحدث بعد إلقائهم خطاب. |
Paranın yapabileceği şeyleri biliyorum ama daha önemlisi, yapamayacağı şeyleri de biliyorum. | Open Subtitles | أعرف ما يفعله المال والأهم، أعرف ما لا يمكن للمال أن يفعله |
Benim gibi aslan kalpli olan herkesin yapabileceği bir şeydi. | Open Subtitles | لم يكن شيئاً بالنسبة لأي شخص بقلب أسد أن يفعله |
Kendi gözlerimizle gördük ve yapabileceği şeyleri de gördük. Evet, gördük. | Open Subtitles | و قد رأينا ما هو قادر عليه نعم ، لقد فعلنا |
Gitmeliyiz. O şeyin neler yapabileceği hakkında bir fikrin yok. | Open Subtitles | علينا أن نذهب،لــيس عندي فكرة ما ذلك الشيء يستطيع فعله |
Yüzü bandajlı bir adamın yapabileceği fazla bir şey yok. | Open Subtitles | رجل مثلي بضمّادات على وجهه لا يوجد ما يمكنه فعله |
Orada yapabileceği en kötü şey, bir insanı tekrar canlandırmak olabilir. | Open Subtitles | فاسوا شيء يمكن ان يفعله هو ان يعيد أحد الي الحياه |
Madem Zero'sun... Hayır, bu sadece Zero'nun yapabileceği bir şey. | Open Subtitles | لا , هذا الشيئ لا يستطيع الا زيرو أن يفعله |
Bu gençlerin benim için neler yapabileceği hakkında hiçbir fikriniz yok. | Open Subtitles | ليس لديك فكرة عما قد يفعله هذا الشاب اليافع لأجلي,أليس كذلك؟ |
İşini hakkıyla yapan profesyonel bir terapistin yapabileceği her şeyi yaptım. | Open Subtitles | فعلت كل ما يستطيع المعالج المحترف أن يفعله ليحلل لقمة عيشه.. |
Onun ne tür kötülükler yapabileceği hakkında hiç bir fikrin yok. | Open Subtitles | ليس لديك أي فكرة عن نوع الشر الذي قادر أن يفعله |
Ve bir sloganımız var: Bir çocuğun bir oyuncakla yapabileceği en iyi şey onu kırmaktır. | TED | ولدينا شعار أن أحسن ما يمكن أن يفعله الطفل باللعبة هو تكسيرها. |
Öyle değil mi? Böylece, etkili bir şekilde elimizde Brad Pitt'in yüzünün yapabileceği her şeyin 3 boyutlu bir veritabanı elimize geçerdi. | TED | حسناً ؟ إذاً ، وبكل فاعلية ، انتهينا بقاعدة بيانات ثلاثية الأبعاد بكل شيء وجه براد بت قادر على القيام به . |
- yapabileceği bir şey yoktu. - Evet ama beni buradan çıkarabilirdi. | Open Subtitles | هو عاد ورأى الشرطي لم يكن هنالك شيء يستطيع فعله. |
Ne yazık ki, onun da bu sefer Albay O'Neill için yapabileceği hiç bir şey yok. | Open Subtitles | للأسف , لايوجد شيء يمكنه فعله للكولونيل أونيل هذه المرة |
Ama 10 yaşındaki bir çocuğun... bu konuda yapabileceği bir şey yoktu. | Open Subtitles | و لم يكن هناك شيء بوسع طفل عمره 10 سنوات فعله |
Bu tür şeylerden öte bir tıp doktorunun yapabileceği pek birşey yoktu. | TED | تتجاوز هذه الأنواع من الأمور، لم يكن لدى طبيب كثير الذي يمكن القيام به. |
Bu yüzden diyeceğim şudur ki, bu devletlerin yapabileceği değil yapamayacakları bir şeydir. | TED | ما أودّ قوله أن الأمر لا يتعلق بما تستطيع الحكومات فعله بل بما لا تستطيع فعله. |
Ben bir sosyopatım. Benim için yapabileceği fazla bir şey yok. | Open Subtitles | أنا مضطرب لااجتماعيّ لا يوجد الكثير ليفعله لي |
yapabileceği tek şey, hiçbir şey yapmadan durmak ve insanları sevmekmiş. | Open Subtitles | كل ما يقوم به, هو ان يقف امام الجمهور لينال اعجابهم |
Mesela uşak. yapabileceği hiç bir şey yok. | Open Subtitles | خادم المسرح لن يستطيع فعل شيء على أية حال |
Tek yapabileceği değişimi getirmesi için güneşi beklemek. | Open Subtitles | حالياً، كلّ ما يمكنها فعله هو انتظار الشمس أن تُحدث تغييراً |
Senin yada başka birinin yapabileceği bir şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد شيء أنت أو أي شخص آخر يمكنه القيام به |
- Kafesteyken yapabileceği pek bir şey yok. | Open Subtitles | أجل، لا يمكنه فعل الكثير وهو داخل الصندوق |
Ve kapıyı açık bırakmak bir işçinin yapabileceği en büyük hatadır, çünkü... | Open Subtitles | وترك الباب مفتوحاً هو أسوأ خطأ يرتكبه موظف، لأن |