Evrim yoluyla maddenin rekabetine izin veren itici bir güç var mı? | TED | هل ثمة قوة دافعة من خلال التطور تسمح للمادة أن تتنافس ؟ |
Bunu küçük prefabrik parçalarla inşa ediyoruz bunlar hava ve ışığın kontrolü bir şekilde içeri girmesine izin veren pencereler. | TED | ونحن بصدد بناءه مع هذه القطع الجاهزة الصغيرة وهي النوافذ التي تسمح بدخول الهواء والضوء بطريقة متحكم بها داخل المبنى |
Çoklu evrenin çoğunda hiçbir şey yoktur ve biz fizik kanunlarının bir şeylerin olmasına izin verdiği birkaç yerden birinde yaşıyoruz. | TED | في غالب الكون المتعدد لا يوجد شئ، ونحن نعيش في واحد من الأماكن القليلة حيث تسمح قوانين الفيزياء بوجود شئ ما. |
Belki de paradoks bu: Sınırlar sınırlamıyor, mükemmel özgürlüğe izin veriyor. | TED | ربما هذا هو التناقض: القيود لا تُحد، تسمح بحريّة كاملة ومثالية. |
Aksine aslında tenimizden, kaslarımızdan ve kan damarlarımızdan biraz ışığın geçmesine izin veriyor. | TED | وعوضًا عن ذلك، فإنها تسمح بمرور بعض الضوء عبر جِـلدنا، وعضلاتنا وأوعيتنا الدموية. |
Yeryüzünde izin vereceğin her şeye cennette de izin verilecek. | Open Subtitles | ومهما تسمح له على الأرض يكون مسموح لك في الجنة |
Bu adamların benimle böyle çalışmalarına nasıl izin verdiğini anlamıyorum. | Open Subtitles | لا أفهم كيف تسمح لهؤلاء الشباب بإذلالى بمثل هذا الشكل؟ |
Birisinin yerini 10 ya da 20 dakikalığına kullanmamıza izin verir misiniz? | Open Subtitles | هل تسمح لنا باستخدام مكان شخص ما فقط ل 10أو 20 دقيقة؟ |
Hep bir cerrah olmak istemişimdir ama heyet bana izin vermedi. | Open Subtitles | أردت دائماً أن أكون جراحاً و لكن السلطات لم تسمح لي |
Kızları vurmalarına izin verme. Bu kadarı çok fazla. Nişan almışlar. | Open Subtitles | لا تسمح لهم بقتلهما، هذا مُبالغ به، إنهم يوجّهون المدافع نحوهما. |
Eğer söyleseydim gelmeme izin vermezdi. O zaman buraya gelemezsin demektir. | Open Subtitles | إذا أخبرتها فلن تسمح لي بالقدوم هذا بسيط، لن تستطيع القدوم |
Korunmak için yukarıya kadar uzanan bir başka hileye izin vermez. | Open Subtitles | لتحمي نفسها لن تسمح بإحتمال وصول خداع آخر إلى مناصب عالية |
lütfen buna izin vermeyin. Yapabileceğiniz bir şey olmalı. lütfen. | Open Subtitles | أرجوك, لا تسمح بهذا حتماً هناك ما يمكنك فعله, أرجوك |
Kimsenin onu görmesine izin vermiyordu... fakat ben yine de gittim. | Open Subtitles | إنها لن تسمح لأى أحد بمقابلتها ولكننى دخلت على أية حال |
Kimsenin onu görmesine izin vermiyordu... fakat ben yine de gittim. | Open Subtitles | إنها لن تسمح لأى أحد بمقابلتها ولكننى دخلت على أية حال |
- Bana burada müziği öğretmek için müsaade edilmeyeceği söylendi. | Open Subtitles | لقد اُخبرت سيدي انك لن تسمح لي بتعليم الموسيقى هنا |
İyi günler memur bey. Bir şey söyleyebilir miyim acaba? | Open Subtitles | صباح الخير أيها الشرطي لو تسمح لي أن أتدخل للحظة. |
Acaba, efendim, bu bandajı ötekiyle karşılaştırmak için Alabilir miyim? | Open Subtitles | هل تسمح أن آخذ هذه الرزمة لأقارنها مع غيرها ؟ |
Bu, sıradan mühendisliğin üretmemize imkan verdiğinden çok daha karmaşık şeyler üretmemize imkan sağlıyor. | TED | وتسمح لنا بالقيام بأُمور أكثر تعقيداً بكثير مما تسمح لنا الهندسة الاعتيادية بانتاجه. |
Şehir planlama normlarını açıkça ihlal eden, karanlığımıza mucizevi bir ışık demeti saçmamızı sağlayan bağımsız, düzensiz, biraz ufak pencereler var. | Open Subtitles | في انتهاك واضح لقواعد التخطيط المدني، هناك نوافذ قليلة غير منظمة و غير مسؤولة، تسمح لأشعة معجزات قليلة أن تخرج للضوء |
Uzun vadeli hafızamızdaki bilgilere ulaşmamızı sağlar ve ihtiyacımız doğrultusunda bazılarını ortaya çıkarıp, mevcut hedefimiz ışığında, karıştırır ve işleme alır. | TED | و تسمح لنا بالوصول الى ذاكرتنا طويلة المدى و سحب جزء منها عندما نحتاج, تخلطه و تعالجه على ضوء اهدافنا الحالية. |
Mahkeme ev sahibinin eski mağduriyetlerini kanıt olarak kabul etmiyor. | Open Subtitles | المحكمة لا تسمح بأن تكون شكوى المالك السابق ضمن الادلة |
Çocuğun kendine güveni yerine gelince yol göstericiliği biter ve yok olur. | Open Subtitles | و تسمح للطفل بتخطي الأمر بثقة حينما لا يكون الحامي ضروريًا بعدها |
Bunun yerine, diğer birçok insanın da hikayelerini anlatabilmelerini sağlayacak araçlar ortaya atmayla ilgileniyorum, dünya üzerindeki tüm insanlar yani. | TED | بدلاً عن ذلك، أنا مهتم ببناء أدوات تسمح لعدد كبير من الناس الآخرين ليرووا قصصهم، ناس من كل أنحاء العالم. |