Etik, Güç Düğümünü güvende tutması için Hedge'e verdiğinde inanılmaz bir şey oluyor. | TED | حين أعطت إيثيك العقدة إلى هيدج ليحفظه بشكل آمن، حدث شيءٌ لا يصدق. |
Joo Goon geri döndüğümde sana söyleyeceğim önemli bir şey var. | Open Subtitles | ،أيها الرئيس عندما أعود، هناك شيءٌ مهم يجب أن أُخْـبرك بهِ |
- Yalnız bir şey var çocuklar beni tanımıyorsunuz, oldu mu? | Open Subtitles | شيءٌ واحد : أنتم يا جماعة لا أحد منكم يعرفني، إتّفقنا؟ |
Laboratuarında kendini sorunlar için suçlayan bir bilim kadını, her zaman bir şeyler ters gittiğinde nedenleri belgelemeye başladı. | TED | إحدى العالمات التي استمرت بلوم نفسها على المشاكل في مختبرها بدأت بتوثيق الأسباب في كل مرةٍ حدث شيءٌ خاطىء. |
Augustine, işlerimizi elimize yüzümüze bulaştırma kapasitemizin insanlık sisteminde bir çeşit utanç kaynağı olmadığını, ancak yok edebileceğimiz ve üstesinden gelebileceğimiz birşey olduğunu görmüş. | TED | لقد استوعب القديس اغسطين ان قدرتنا على ان نخطىء ليس امرٌ محرج ففي النفس البشرية شيءٌ يجلعنا نتجاوز الاخطاء حينما نكتشفها ونعيد بناء انفسنا |
Ve ihtiyacım olanın daha önce yapmadığım bir şey olduğuna karar verdim. | Open Subtitles | أعتقد أنّ ما أحتاجه هو شيءٌ لم أحظى به من قبل أبداً |
Memnuniyetsizlik şarkını mı dinleyeceğim yoksa sahiden bir şey mi oldu? | Open Subtitles | هل أنا أرفِّه عن استياءكِ أم هنالك شيءٌ حدث بالفعل ؟ |
Önce ben! İçimden bir ses iyi bir şey çıkacak diyor. | Open Subtitles | . سوف ألعب أولاً، لدي شعوراً جيداً بأن شيءٌ جيد سيأتي |
Bu operasyon yüzünden mi huzursuzsun yoksa başka bir şey mi vardı- | Open Subtitles | هل أنت قلق حول هذه العملية ؟ أم أنه شيءٌ أخر ؟ |
Kendine saklayıp da söylemediğin bir şey varsa hemen söylemen gerek. | Open Subtitles | ،إن كان لديكِ شيءٌ لتقوليه، شيءٌ كتمتِه .فيجب أن تقوليه الآن |
Sadece, sanırım bu tek başıma yapmam gereken bir şey. | Open Subtitles | فقط، أظن أن ذلك شيءٌ ما أريد أن أفعله بنفسي |
Umuyorum ki bu videoyu izleme nedeniniz inanılmaz bir şey başarmış olmamdır. | Open Subtitles | هذهِ أمنيتي، إن كُنت تُشاهد هذا الفيديو شيءٌ لا يُصدق قد حدث |
Eğer burada aradığınız türde bir şey yoksa bir arkadaşımın evi var. | Open Subtitles | إن كان هناك شيءٌ لم تعثر عليه هنا، صديقٌ لي يملك شقّة. |
Ölümden başka topluluğun mührünü kaldırabilecek bir şey var mı? | Open Subtitles | حسنٌ، هل هناك شيءٌ آخر غير الموت بإمكانها تفكيك الدائرة؟ |
Bayan Mortar Bayan Dobie'ye onunla ilgili garip şeyler olduğunu söylemiş. | Open Subtitles | سيدة مورتر وهي تخبر آنسة دوبي بأن هنالك شيءٌ غريب عنها |
Hayır, onu içmeyin. Size daha iyi bir şeyler vereyim. | Open Subtitles | لا، لا تشربي ذلك لديّ شيءٌ أفضل من ذلك بكثير |
Orada bu durumla savaşmama yardım edebilecek bir şeyler vardır diye umuyorum sadece. | Open Subtitles | أنا فقط آمل أن هناك شيءٌ ما هنا ليساعدني في محاربة هذا الشيء |
Belli birşey olacak zannediyoruz ve bunun yerine başka birşey oluveriyor. | TED | نحن على الدوام نتوقع ان يحدث شيئاً ما .. واذ يحدث شيءٌ آخر |
Şimdi, benim kaybedecek bir şeyim yok, ama sizin var. | Open Subtitles | الآن، أنا لم يبقَ لي شيءٌ لأخسرَهُ ولكن أنتم لديكم |
En azından annemin sevdiği bir şeyi yaparak ölürüm ama. | Open Subtitles | لكن على الأقل سأموت وأنا فالعةٌ شيءٌ أمّي كانت تحبّه. |
Ama bir şeyin gerçekten yapılması gerktiğinde, çıkıp olayı gerçekleştiren ben oluyorum. | Open Subtitles | لكن عندما يتطلب الأمر إنهاء شيءٌ ما أنا من يتقدم وينهي الأمر |
Evet soruyorum. ikinizin arasinda bir sey oldu mu olmadi mi? | Open Subtitles | أجل, انا اسأل. هل حدث شيءٌ بينكما أم لا؟ |
Bir kadın için üstüne silah doğrultulmuş olunması bambaşka bir şeydir. | Open Subtitles | بالنسبة لأمرأة, أن ترى مسدساً موجهاً إليها هو شيءٌ مختلف بالكامل. |
ya bilmediğimiz birşeyler varsa kafanın içinde? | Open Subtitles | ماذا لو كان هناك شيءٌ آخر؟ عالقاً في ذهنك؟ |
Hareket eden, insanı ısıtan, gözlerinin içine bakan bir şeye. | Open Subtitles | شيءٌ يتحرك، شيءٌ دافئ شيءٌ ينظر إلى عينيك |
Nesin sen, ressam falan mı? | Open Subtitles | من أنتَ إذاً؟ هل أنتَ فنأن أو شيءٌ من هذا القبيل؟ |
Ve bunu onlarla yaptım. Yapılan riskli bir şeydi, çünkü onlar sokak çocuklarıydı. | TED | وقد كان شيءٌ خطير قمت به .. لانهم كانوا أطفال شارع |