- Ben vampir olduktan sonra beni buldu. merak genlerinize işlemiş. | Open Subtitles | إنها من وجدتني بعدما تحوّلت، أظن أنـّه فضول متوارث بجينات الأسرة. |
Bir saat sonra geri geleceğim, çünkü bunun neye benzeyeceğini çok merak ediyorum. | Open Subtitles | سوف اعود خلال ساعة لإنني حقا لدي فضول لكي اعرف كيف سيكون حالك |
Amy belki de bu gökten gelen biseksüelliğe merak mesajı olabilir. | Open Subtitles | أيمي، هذه قد تكون إشارة فضول لاستثنائي ميول كبيرة في السماء. |
Aslında buna fizikte yapılmış en kötü tahmin denir ve bu sadece kuramsal bir meraktan daha fazlası. | TED | في الحقيقة، وصف ذلك بأنه أسوء تنبؤ في الفيزياء، وهذا أكثر من مجرد فضول نظري. |
Farkındayım, hiç meraklı olmayan ahmak bir kadın olduğumu düşünüyorsun, lâkin anlamıyorsun. | Open Subtitles | أنا أعلم إنك تعتقدين أنني امراة ..حمقاء بدون فضول لكنكِ لا تفهمين |
Açıkçası, insanları bu işe sokan şey, insanların merakı ve bilimsel keşif sürecinin bir parçası olma istekleri. | TED | لذا من الواضح أن ذلك يغذي فضول الناس ورغبتهم في أن يصبحوا جزءًا من عملية الاكتشاف العلمي. |
İtiraf edeyim, şu kutunun içinde ne olduğunu merak etmiyor da değilim. | Open Subtitles | أنا أعترف ، لدي فضول أن أعرف ما الذي بداخل هذا الصندوق |
İnsanları projeye katılmaya teşvik eden şey merak bence. | TED | اظن انه فضول الناس هو ما يحفزهم للحضور الى المشاريع. |
Bu tarihi bir merak olabilir lakin dünyanın büyük bir kısmında hâlâ gerçek bu. | TED | الآن، سيكون هذا مجرد فضول تاريخي، إلا أنه في أجزاء واسعة من العالم، ما زال حقيقة. |
Aynı zamanda Afrikalı filizoflara karşı derin bir merak besledim. | TED | كما انتابني فضول عميق حول الفلسفات الأفريقية. |
Bence Trump ahlaki bir ucube ve sanırım şu gerçeğin karşısında çözülecek, hiçbir konuda hiçbir şey bilmediği ve merak da etmediği gerçeği. | TED | أعتقد أنه مهووس أخلاقي، أعتقد أن الحقيقة ستداهمه، حقيقة أنه لا يفقه شيء في أي شيء ولديه فضول حيال ذلك. |
Günümüz mükemmeliyetçiliği zihnimde canlandığında bunların değişip değişmediğini merak ettim. | TED | ومع التشديد الحاصل اليوم على الكمالية في تفكيري كان لدي فضول لأرى إن كانت عناصر الكمالية هذه قد تغيرت |
Meraklılar. Kabilelerindeki insanları merak ediyorlar. Dışardakileri merak ediyorlar. Sorular soruyorlar. | TED | لديهم اهتمام وفضول بالاشخاص في قبيلتهم لديهم فضول واهتمام بغرباء عنهم باشخاص لديهم أسئلة |
Yargılamadığımda ve sadece akışına bıraktığımda daha fazla öğreniyorum, merak ve ilgi ile açık bir şekilde devam ettiğimde. | TED | تعلمت الكثير عندما تريثت وأرخيت قبضتي وانتظرت في فضول واستفهام. |
Sanmıyorum, sadece doğal merak Verdiğim cevaplardan memnun görünüyordu | Open Subtitles | لا أظن ، مجرد فضول طبيعي كانت تبدو مقتنعة بردي |
merak ediyorum sizi bu akşam buraya neyin getirdiğini söyler misiniz? | Open Subtitles | إنه مجرد فضول لكن هل لك أن تخبرنى ما الذى جاء بك هُنا الليلة ؟ |
Sadece meraktan soruyorum. Bana hâlâ silah doğrultuyor olmanızın bir sebebi var mı? | Open Subtitles | ومجرد فضول ، أهناك سبب أن السلاح مازال موجهًا صوبي ؟ |
Tamam. Bu, sadece meraktan ve gerçekleri öğrenmek için yapılmış bir şeydi. Dahası yok. | Open Subtitles | حسناً، كان مجرد فضول وجمعاً لحقائق، لا شيء أكثر. |
BJ: Ama bu küçük yavruyu gördüğüm zaman... ...koltuğumu terk ettim... ...ve bazı fotoğraf makinesi parçalarını almak için... ...arka tarafa geçtim. Araştırma ve incelemeye meraklı bir kediye benziyordu. | TED | بيفرلي : عندما رأى هذا الفهد انني اخليت مقعدي لكي احضر معدات تصوير قام بكل فضول لكي يستكشف |
İlgim, meraklı tip olarak yorumlanmamalı. | Open Subtitles | أنا خائف أن يتم إعتبار قلقى على انه فضول |
Neden? Sadece sağlıklı, cinsel bir merakı ifade ediyordum. | Open Subtitles | إنني لم أكن أفعل سوى التعبير عن فضول جنسى صحي |
Bak, medikal boklara. hasta bir merakım olduğunu kabul ederim ama o kadar da meraklı değilim. | Open Subtitles | أعترف بأن لدي فضول ناحيه الدواء والطب ولكنني لستُ بهذا الفضول |
Çocuk, ne başka çocuğun merakını anlar, ne de yetişkin birinin cahilliğini. | TED | وكوني طفلة، لم أستطع تفهم فضول الطفل الآخر. ولا تفهم تجاهل الكبار. |
Sadece merakımdan soruyorum, jakuziyi de kullandın mı? | Open Subtitles | فقط فضول , لم تقم باستخدام زر الشافطة , أليس كذلك؟ |
Sendeki madalyon bir portredeydi. İyice meraklandım. | Open Subtitles | لقد رأيت القلادة التي معك في تلك اللوحة، والآن كلّي فضول لمعرفة ما لديك |