"في الحقيقة" - Traduction Arabe en Turc

    • Aslında
        
    • İşin aslı
        
    • Gerçek şu
        
    • hatta
        
    • gerçekten
        
    • gerçekte
        
    • İşin doğrusu
        
    • aslına
        
    • açıkçası
        
    • konusunda
        
    PJ: Evet, sen bir tanesini işaret ederken ben Aslında sana diğerini verdim. TED ب.ج: أجل، لقد كنت تشير إلى واحدة منهم، لكنني في الحقيقة أعطيتك الأخرى.
    Bu salonda 600 kişi varmış gibi görünebilir; ama Aslında çok daha fazla kişi var burada çünkü her birimizin çok sayıda farklı kişiliği var. TED تبدو هذه الغرفة وكأنها تحوي 600 شخص ولكن في الحقيقة يوجد اكثر من هذا العدد لان كل واحد منا يملك عدة شخصيات في نفسه ..
    Bu da sizi değişik bir kariyer yapmaya zorlayabilir, ama Aslında büyük de bir avantajı vardır: iş rekabeti yok. TED ربما هذا .. صادم قليلاً .. اقصد هذا التخصص ولكن في الحقيقة انه تخصص مميز اذ لا أحد ينافسك به
    Watson Aslında doğa tarafından oluşan çok düşük frekanslı radyo yayınlarını dinliyordu. TED في الحقيقة, كان واتسون يستمع إلى موجات راديو قليلة التردد سببتها الطبيعة.
    Bu Aslında Notre Dame'ın doğru bir şekilde kaydedilen bir posteri. TED هذا في الحقيقة ملصق لكاتدرائية نوتردام الذي تم تسجيله بشكل صحيح
    Aslında, tarihin akışını değiştiren pek çok liderimiz içe dönüktü. TED في الحقيقة أن كل القادة الذين غيروا تاريخنا كانوا انطوائيون.
    Fakat halk tarafından makbule geçmeyen şey şu ki Aslında, deneyler gitgide daha iyi oluyor ve bunun sonucunda, gitgide daha hızlı yapılıyor. TED و لكن هناك شيء لا يستطيع عامة الناس تقديره في الحقيقة ، ان التجارب في تحسن مستمر و عليه ، فقد اصبحت اسرع
    Bunu yaptığım için bir yıl hapsedildim bir değerlendirme merkezinde. Aslında bir gözaltı merkeziydi. Gerçek bir hapishaneydi gençler için. TED لأني قمت بذلك، تم سجني لعام في مركز التقييم، والذي في الحقيقة كان مركز الحبس الاحتياطي. كان سجن ظاهري للشباب.
    Ve Robert Aslında sınırların yaratıcılığı nasıl arttıracağı konusunda ilk örnektir. TED و روبرت في الحقيقة المثال الأول لكيفية عمل القيود كدافع للإبداع
    İnsanlar Aslında işadamlarına hükümetlere ve liderlere güvendiklerinden daha fazla güveniyorlar. TED فالناس في الحقيقة يثقون برجال الأعمال أكثر من ثقتهم بالحكومات والسياسيين
    Bu anketten anladığımız bazı insanlar, bazı Amerikalılar bu tarz fotoğrafların Obama'nın Aslında nasıl göründüğünü en iyi şekilde yansıttığını düşünüyor. TED ووجدنا في هذا الاستطلاع أن بعض الأمريكيين، يعتقدون أن صورًا مثل هذه هي أفضل توضيح، لما يبدو عليه أوباما في الحقيقة.
    Aslında onu hacklemek zorunda kaldım ve bunu başka bir konuşmamda tartışabiliriz. TED في الحقيقة اضطررت لأختراقه، وهو مجال آخر للحديث عنه في حديث آخر.
    İlişkide Aslında bir tür sevgi, bir sevgi unsuru var. TED في الحقيقة هناك نوع من الحب، عنصر للحب في العلاقة.
    Geçmişte olmak istediğim şey bir arkeolojist, bir bilgi kaşifi, bir kırbaçsız Indiana Jones olmaktı-- ya da Aslında kırbaçlı. TED ما أردت أن اكونه هو عالم آثار مختص بالماضي مكتشفا للأدب، إنديانا جونز بدون السوط أو في الحقيقة مع السوط.
    Gördüğünüz gibi, yalan söylemek Aslında gelişme sürecinde tipik bir adım TED وهكذا كما ترون، الكذب هو في الحقيقة جزء تقليدي للنمو والتطور.
    Aslında kamera tuzağı olarak adlandırdığımız bir şekilde kendi fotoğrafını çekiyor. TED في الحقيقة هو يأخذ صور لنفسه صُور بما يسمى الكاميرا الفخ
    Ancak içlerindeki gökadalar Aslında aşırı yüksek süratlerde hareket ediyorlar. TED ولكن في الحقيقة فإن هذه المجرات تتحرك بسرعة هائلة جدا.
    Aslında iki olgu var: acı deneyimi ve nosisepsiyon denen biyolojik bir süreç. TED هناك في الحقيقة ظاهرتان في المشهد: الشعور بالألم، وعملية حيوية تسمى إدراك الألم.
    Katlanma süreci, rastgele görünse de Aslında çok belli bir yol izler. TED عملية الالتئام، بينما تبدو عشوائية، في الحقيقة هي غاية في الدقة والإحكام.
    Hayır, işin aslı buraya gelene kadar çoktan buhar oldular. Open Subtitles لا، في الحقيقة لقد تبخرت بينما وصلت أنت إلى هنا
    Gerçek şu ki, sizin bir fanınızım. Ama sanırım bunu anladınız. Open Subtitles في الحقيقة انا من معجبيك، لكن أعتقد أنك اكتشفت هذا سلفًا
    hatta daha da kızgın olmalısınız. Siz dünyadaki en iyi anne gibisiniz. Open Subtitles في الحقيقة عليك أن تكوني أكثر غضبـا فأنت أفضـل أم في العـالم
    Bu harekete nasıl eriştiği konusunda gerçekten hiçbir fikrimiz yok. TED نحن في الحقيقة لا نملك اي فكرة عن كيفية حركتها
    Çünkü erkeklerin kadınların işe alınmasını desteklemeleriyle, gerçekte kaç kadının profesyonel iş sahalarında işe alınmasının bir bağlantısı olduğunu keşfettik. TED لأننا اكتشفنا رابطا بين دعم الرجال لعمل المرأة وكم تُشغّل في الحقيقة من إمرأة في المجالات المهنية في تلك الدولة.
    Fakat işin doğrusu, siz 15 yaşında liseli bir kızla evlisiniz değil mi? Open Subtitles لكن في الحقيقة أنت متزوّج من بنت طالبة بعمر 15 سنة، اليس كذلك؟
    aslına bakarsan, yeteneğinden çok etkilendim sana bir iş teklif etmek istiyorum. Open Subtitles في الحقيقة ، أنا معجب جداً بموهبتك وأريد أن أعرض عليك وظيفة
    Daha sonra da açıkçası baş belasının tekine ve son olarak da dürüst olmak gerekirse vazgeçenin önde gidenine. Open Subtitles ثم إلى حد ما مصدر إزعاج , في الحقيقة إذا نستطيع أن نكون صادقين تماما وفي الأخير إلى مستقيل

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus