| Yani sırf yaşlı diye beynini kesmekte sorun yok mu? | Open Subtitles | وهل ترى أنه لا مشكلة في فرم دماغه لأنّه مسنّ؟ |
| Baban da benzin istasyonunda dolaplar çevirirdi, Çünkü o da kancıktı. | Open Subtitles | وأبوك كان يمارس الدعارة في محطّة وقود لأنّه كان عاهراً أيضاً |
| Ama onu saklıyoruz. Çünkü kullandıktan hemen sonra ondan haberleri olacak. | Open Subtitles | لكنّنا نحافظ عليها، لأنّه ما إن نستخدمها مرّةً سيعلمون أنّنا نملكها. |
| - Çünkü... Şu anda bacaklarımı birine dolamak istememe rağmen erkekler berbat. | Open Subtitles | لأنّه على الرغم من حقيقة أنني أحبّ أن تكون ساقي ملفوفة حول أحدهم الآن، |
| Mecbur olduğu için değil, gerçekten istediği için benimle beraber olup olmayacağını görmek istedim. | Open Subtitles | أردتُ أن أعرف إن كان يريد ملازمتي لأنّه يريد ذلك وليس لأنّه يتوجّب عليه ذلك |
| Trende, gazetedense kitap okumayı yeğlerim tek sebebi de gazeteye göre az yer kaplaması değil. | Open Subtitles | في القطار، أُفضّل قراءة كتاب بدلًا من جريدة ليس فقط لأنّه أقل تعقيدًا. |
| Okulu bitirdikten sonra yapacaklarım için bir planım yok diye çok sinirleniyordu. | Open Subtitles | توتّرت كثيراً عندما كنتُ أتخرّج من الكلّية لأنّه لم يكن لديّ خطّة |
| O doğru olduğunu düşünüyor diye doğru olduğu anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | فقط لأنّه يعتقد أنّ ذلك، صحيح لا يعني أنّه كذلك |
| Sırf siyahız diye elinde beş bin dolarla barda adam aramana gerek yok. | Open Subtitles | انصت، لا يمكنك الذهاب إلى حانة ودفع 5 آلاف دولار لشخص لأنّه أسود. |
| Basitçe söylemek gerekirse Stan zayıflar üzerinden besleniyor, Çünkü o bir serseri. | Open Subtitles | سوف يكون سهل جدّاً لستان أن يتنمر على الضعفاء ببساطة لأنّه ضعيف |
| Çünkü o buzdolabı mıknatısı ve Kanada parası yutmadığı müddetçe mıknatıs çekmez. | Open Subtitles | هذا لأنّه مغناطيس ثلاجة وما لم تبتلع دايم كنديّ فلن ينجذب للمغناطيس |
| Önce beni bıraktı Çünkü o bir centilmen ve pantolonunu giymesi gerekiyordu. | Open Subtitles | أجل، لقد أنزلني أوّلاً، لأنّه راقي، وأيضًا كان عليه أن يلبس سرواله. |
| Sanırım ondan nefret etmemin tek nedeni, seni çıplak görmüş olması. | Open Subtitles | أعتقد أنّني أكرهه فقط لأنّه رآك عاريةً فيما سبق |
| - Sana neden inanayım? Çünkü ondan uzaklaşmak için bir şansımız var. | Open Subtitles | لأنّه لدينا فرصة حقيقيّة للابتعاد جدّاً عنه |
| - Çünkü aynı odaya iki kabadayıyı koyduğun zaman, ...işler normalde iyi gitmiyor. | Open Subtitles | لأنّه عندما تضع متنمّريْن معا في غرفة ، الأشياء لا تسير جيّدا بشكل عام |
| Sizden biri olduğu için bu kadar kırıldın. | Open Subtitles | تشعرون جميعكم بالإساءة لأنّه كان واحداً منكم |
| Hiçbir değeri olmayan bir arazi ve kafasında saçı var bunun sebebi de geçinmek için hiç çalışmamış olması. | Open Subtitles | لديه قطعة أرض لاتساوي شيئاً وأجل بعض الشعر كل ذلك لأنّه لم يجتهد لتحصيل لقمة عيشه |
| Çünkü bir yabancı için hayatını tehlikeye atmasının hastalık dışında bir nedeni var. | Open Subtitles | لأنّه لا سبب آخر لجانب كونه مريض كي يخاطر بحياته لأجل شخص غريب |
| Çünkü evrende yaşanılabilir olduğundan emin olduğumuz tek gezegen o. | TED | لأنّه الكوكب الوحيد في الكون الذي نحن متأكدين أنّه صالح للحياة. |
| Warren Komisyonu ikinci bir yemeğe dair kalıntı bulamadı belki de doktorların odasından çalındığı içindir. | Open Subtitles | لم تجد سلطات المنطقة دليلاً على وجودِ غداءٍ آخر وذلك غالباً لأنّه كان قد سرق من غرفة الأطباء |
| Kocasının öldüğünü öğrendiği için mi yoksa yakalandığı için mi? | Open Subtitles | هل هذا لأنّها إكتشفت بأنّه قد توفي أو لأنّه ألقي القبض عليها؟ |
| Bunu hiç anlamadım, bunu hiç anlamadım çünkü; herkes bilir ki; eğer çiftçilik yapıyorsan, ekinleri Temmuz ve Ağustos'ta ekmezsin. | TED | لم أتمكّن أبدا من فهم ذلك، لأنّه من المنطقيّ إن كنت مزارعا، لا تقوم بزراعة المحاصيل شهر يوليو و أغسطس. |
| Bu iyi haber, çünkü bunun anlamı ne savaş ne de düşmanlık kaçınılmaz bir sonuç değil. | TED | وهذا خبر سارّ لأنّه يعني أنّ ما من عداوة أو صداقة ستكون دائما طبيعة العلاقة بينهما. |
| çünkü bu bir kitap olsaydı ameliyatı hâlâ anlayamamış olurdum. | Open Subtitles | لأنّه إذا كان هذا كتاب فلا أزال لا أفهم العمليّة |