Şimdi yapmamız gereken zihnimizde bu iki resmi biraraya koymak-- işte böyle birşey. | TED | وماعلينا ان نفعله الآن هو ان ندمج هاتين الصورتين في مخيلتنا لتبدو هكذا |
bu şekilde piyano çalabildiği sayesinde. bu, beynine gelen bir vahiydi. | TED | وحقيقة أنه يمكن العزف على البيانو هكذا هي شهادة على دماغه. |
bu ekonomik güçle başlar, bu her daim böyle başlar. | TED | الآن هذا يبدأ بسلطة اقتصادية، لكن هكذا يبدأ الأمر دائما. |
İşte her şey böyle başladı, ancak hijyenik pedi yaptıktan sonra, nasıl karşılaştıracaktım? | TED | هكذا كانت البدايه ، ولكن بعد صنع الفوط الصحيه اين يمكن ان اختبرها |
Ve her şeyin eskisi gibi olduğunu düşünüyorum. Orada öylece duruyorum. | Open Subtitles | وأتخيل أن كل شئ كما كان من قبل أقف هناك هكذا |
Eğer bu iki deniz suyundan birer damla alıp mikroskopta inceleyecek olursak bakteri ve virüs toplulukları böyle görünürdü. | TED | ولو كنا سنأخذ قطرة واحدة من مياه البحر من كل عينة ووضعناها تحت المجهر، هكذا ستظهر المجتمعات البكتيرية والفيروسية. |
Böylelikle 18 ay önce hayatımı değiştiren bu maili aldım. | TED | هكذا قبل 18 شهرا وصلت هذه الرسالة التي غيرت حياتي. |
Ama önce, neden bu kadar cahiliz ona bir bakalım. Hepsi burada başlıyor. | TED | لكن أولاً، لنرى لماذا نحن هكذا جاهلون، وكل شيء بدأ في هذا المكان. |
Biz de belki bu planı ters yüz etmeliyiz diye düşündük. | TED | هكذا اعتقدنا أنّه ربّما علينا قلبُ هذا الغلاف رأسا على عقب. |
demediler. Daha sonra bu veri "İnsan Hakları İzleme Örgütü" tarafından bu gibi operasyonlar üzerine yapılan son raporunda kullanıldı. | TED | هكذا بدأ استخدام البيانات من طرف جماعات مثل هيومن رايتس ووتش في تقريرها الأخير حول هذه الأنواع من العمليات الإستباقية |
Normal bir öğrenci makale yazarken, iş yükünü genelde bu şekilde dağıtır. | TED | الآن عندما يكتب أي طالب عادي ورقة يبدو جدول عمله هكذا تقريبا.. |
yani, örneğin, eğer dünya görüşünüzün küçük bir bileşeni yavru kedilerin çok sevilesi olduğu düşüncesiyse, bunu gördüğünüzde bu şekilde tepki verirsiniz. | TED | فمثلا، إن كانت إحدى أفكارك المفردة عن العالم هي أن جميع القطط جميلة ولطيفه فعندما تنظر إلى هذا ستكون ردة فعلك هكذا. |
yani asıl ekonomik temeli düzeltmek, bu partizan kimlikleri aşmak anlamına geliyor. çünkü kutuplaşmamıza neden olan nihayet bu temeldir. | TED | و هكذا بالإتيان بالمادة بالشكل الصحيح هو أن نقوم بسحق الهويات الحزبية. لأن المادة هي ما تشكل استقطابنا في النهاية. |
bu sayede bir şeylerin iyi olmasını sağlıyoruz, iyi olmadığında bile. | TED | هكذا يكون الأمر لا بأس به، حتى عندما لا يكون كذلك. |
bu tüm proje özgün oldu-- yani, dünyada başka hiçbir ülke bu kadar detaylı şekilde çocuk nesillerini takip etmiyor. | TED | وأصبح هذا المشروع فريد من نوعه، لذلك، لا يوجد بلد آخر في العالم يتتبع أجيال من الأطفال بشكل مفصل هكذا. |
Sonra kendi kendime, beynin için girebilsek ve o mide bulandırıcı hissi o kişinin anısını da bozmadan çıkarabilsek nasıl olurdu diye soruverdim. | TED | و هكذا فكرت، ماذا لو استطعنا أن ندخل الدماغ و نتخلص من ذلك الشعور المثير للغثيان بينما نترك ذكرى ذلك الشخص دون مساس؟ |
Annen seni böyle kir pas içinde nasıl sokağa salıyor? | Open Subtitles | أمك تتركك تركض في الأرجاءِ هكذا , بهذه القذارة ؟ |
Sizi ele vermeyeceğimden nasıl bu kadar emin olduğunuzu söyler misiniz? | Open Subtitles | الأن, هل تخبرنى لم كنت متأكد هكذا بأنى لن أسلمك ؟ |
İnsanların canlarının yanacağını bile bile öylece oturmak çok korkakça geliyor. | Open Subtitles | من الجبن الجلوس هكذا مع معرفة ان هناك ناس سوف يتأذون |
Hayır, bu kılıç bir ölüm tuzağı! Onu öylece teslim edemeyiz! | Open Subtitles | لا، هذا السلاح مصدر للموت لا يمكن أن نسلمهم إياه هكذا. |
Ve böylece Walt Disney ve sanatçı arkadaşları onun sözüne uydular. | Open Subtitles | و هكذا سار على دربه و الت ديزني ، و فنانيه |
Aynı yıl, 2004 yılında ülkenin bir diğer ucunda başka bir kütüphane inşa edildi ve görünüşü şu şekilde. | TED | في تلك السنة نفسها، 2004، في الجانب الآخر من البلاد، تم الانتهاء من بناء مكتبة أخرى. كانت تبدو هكذا. |
3 zorlu sezondan sonra alan böyle bir görüntü aldı. | TED | وبعد ثلاث مواسم صعبة وقاسية جداً، بدأ المحجر ليبدو هكذا. |
Çünkü çoğu insan için okyanus böyledir. | TED | لأنه بالنسبة لمعظم الناس، فالمحيط يبدو هكذا. |
Orada aynen şöyle oturuyorum, 14 saniye boyunca ve repliklerim de oluyor. | Open Subtitles | أجلس هكذا لمدة 14 ثانية تقريبا و يجب أن أتحدث قليلا أيضا |
Sen pantolonu giydirirsin, o ceketi çıkartır ve böyle devam eder. | Open Subtitles | ،عندما تلبسينه البنطال يقوم هو بخلع المعطف و يستمر الوضع هكذا |
Yemek yiyemem. Seninki de onlardan biriydi, hileli olduğunu öyle anladım. | Open Subtitles | و إدعاءك واحد منهم يا جورلوبيس هكذا عرفت أن ادعائك باطل |
yani yarın da böyle mi hissedeceğim onu bile bilmiyorum. | Open Subtitles | أعني، أنا لا أعلم حتى إذا كنت سأشعر هكذا غداً |