Bu makale hakkında ilginç olan şey, okurların, hakkında yorum yapmasıydı. | TED | هو أن الناس بدأوا في التعليق حول المقال ، أي القراء |
Benim bildiğim bir gerçek sıfır değere sahip olabilir eğer onunla gerçekten iyi bir şeyler yapabilecek kişi ben değilsem. | TED | ما أعرفه هو أن الشيء يصبح غير ذي قيمة إن لم أكن الشخص المناسب الذي يستطيع صنع شيء أفضل باستعماله. |
Tabi ki de bunun avantajı kaynak malzemede sıfır kayıp potansiyeline sahip olmasıdır. | TED | الفائدة من هذا بالطبع، هو أن لديك احتمال فقدان صفر من الموارد المادية. |
en tatlı intikamın, mutlu ve özgür bir hayat sürmeniz olduğunu görebilir misiniz? | TED | هل يمكنكم رؤية أن أحلى انتقام هو أن تعيش حياة سعيدة وكاملة وحرة؟ |
Ya da öğretmenlerimizin bize aktardığı o soğuk istatistiklere ne oldu? | TED | ما كان قد يحدث هو أن يرمي معلِّمنا تلك الإحصائيات البالية. |
bunun sebebi tarihsel kayıtların büyük bir hızla dijital ortama geçiyor olması. | TED | والسبب في ذلك هو أن السجل التاريخي يتم تحويله رقمياً بسرعة كبيرة. |
Konuşma hakkında ilginç olan şu ki, konuşma tek boyutlu. | TED | المثير للاهتمام في التخاطب هو أن التخاطب له بعٌد واحد |
onun amacı soruların cevaplarını hesaplayan ciddi bir bilgi motoru olmaktır. | TED | هدفه هو أن يكون محرك بحث جدي يقوم بحساب إجابات للأسئلة. |
Yapmanız gereken ilk şey kendiniz ile olan ilişkinizi değiştirmektir. | TED | أول شيء يجب فعله هو أن تغيروا علاقتكم مع أنفسكم. |
Bu onları daha az mutlu yapmadı, sadece pek bir şey katmadı. | TED | والشيء الآخر الذي وجدناه هو أن المبلغ المالي لم يكن ذا أهمية |
Aslında burada gerçekleşen şey alevin alkol ve hava moleküllerinin karışımını yakarak cam kabın içinde baştan sona kadar ilerlemesiydi.. | TED | ما حدث هو أن الشعلة انتقلت عبر الوعاء الزجاجي من الأعلى إلى الأسفل، و حرقت خليط الجزيئات في الهواء والكحول. |
Beklemediğim şey ise, giderek artan bir hızla yukarı gitmesidir. | TED | ما لا أتوٌّقعه هو أن تتجّه نحو الأعلى بسرعة متسارعة. |
Bulurum bir tane. Senin tek yapman gereken Benim için gitar çalmak. | Open Subtitles | سأجد واحد ، كل ما عليك فعله هو أن تعزف القيثار لي |
Benim bütün söylediğim şu; belki de çocuğun tüm istediği biraz sevgidir. | Open Subtitles | كل ما أقوله هو ربما كل مايُريده الولد هو أن يكون محبوباً |
Şimdi, mesele şu ki, bu farklı bir tür büyü. | TED | إذاً الآن، الأمر هو أن هذا نوع مختلف من التهجئة. |
Bana ümit vermesinin sebebi, ilk yapmamız gerekenin, bir problemimiz olduğunu kabul etmek. | TED | والسبب الذي يعطيني الأمل هو أن أول شيء هو الاعتراف بأن لدينا مشكلة. |
o şeyi, hakkında bir şeyler yapmayı göze alacak kadar önemsemek. | TED | بل هو أن تهتم بفكرة ما بالشكل الكاف لعمل شيء تجاهها. |
Ve aslında, şekildeki beyin kurdelasının dışında kalan bu kırmızı bölgeler tamamen kapanana dek giderek daha da mavileşiyor. | TED | و بالفعل، ما نراه هو أن هذه المناطق باللون الأحمر حول الشريط الخارجي للدماغ تزرق تدريجياً حتى تنطفئ تماماً |
Nöronlar çok fazla enerji harcadığı için vücut büyüklüğü ile nöron sayısı arasında bir seçim olması gerektiğini bulduk. | TED | و الذي وجدناه هو أن بسبب تكلفة الخلايا العصبية المرتفعة، هناك تقايض بين حجم الجسم و عدد الخلايا العصبية. |
Ve söyleyeceğim diğer bir şey olarak, kızların ve kadın sesini çıkarması güzel, varlıklarını gösteriyorlar, ama bunu tek başımıza yapamayız. | TED | وهناك شيء آخر أودّ أن أقوله هو أن أصوات الفتيات وأصوات النساء جميلة إنهن هناك ولكن لا يمكننا فعل هذا لوحدنا |
onun örtüsü her zaman masum bir kadındır. Birini bırakır, birini bulur. | Open Subtitles | اسلوبه هو أن يستخدم نساء غير مشكوك بهن يفقد واحدة فيجد الأخرة |
Yapmanız gereken insanların gerçekten ne istediğini bulmak ve bunu onlara vermek. | TED | ما ينبغي عليك هو أن تعرف ما يريده الناس حقاً وتعطيه لهم. |
Ve bunun hakkında düşündüğüm, sağlık hizmetinin herhangi başka bir sistem gibi olduğu. | TED | والطريقة التي أفكر بها بذلك هو أن الرعاية الصحية مثل أي نظام آخر. |
Yapmam gereken tek şey ünlü olmak. İnsanlar beni izliyorlar. | Open Subtitles | كل ما عليّ فعله هو أن أصبح مشهورة يشاهدني الناس |