"يجلب" - Traduction Arabe en Turc

    • getirir
        
    • getirecek
        
    • getirdi
        
    • getirsin
        
    • getirmesini
        
    • getireceğini
        
    • getirmek
        
    • getirebilir
        
    • getirmedi
        
    • getirdiğini
        
    • getirmiş
        
    • getirmesi
        
    • getirirdi
        
    • getirmez
        
    • getiriyordu
        
    Bana sadece ölüm sunabilirsin, ve ölüm nadiren mutluluk getirir. Open Subtitles إنك لا تقدم لي سوي الموت، والموت لا يجلب السعادة
    Eskilerin 'bir evlilik diğer bir evliliği getirir' dediklerini duymadınız mı Madam? Open Subtitles ألم تسمعي المقولة القديمة، سيدتي، التي تقول بأن العرس الواحد يجلب الآخر؟
    Neden bu eve hayat getirecek bir çocuk veya birşey isteyeyim? Open Subtitles لماذا سأريد طفل أو أى شئ يجلب الحياة لهذا المنزل ؟
    Ben onun bu olayda gerçeği söylediğini sanıyorum. O ilk önce silahları Texas'a getirdi. Open Subtitles اعتقد انه يقول الحقيقة حول شيء واحد انه أول مرة يجلب أسلحة الى تكساس
    Hala o yeşil eşarbı giyiyor. Umalım ki ona şans getirsin. Open Subtitles لازالمرتدياللوشاحالأخضر، لنتمنى أن يجلب له الحظ
    Ben kocamın ateş etmesini, tuzak kurmasını ve eve balık ve eğlence getirmesini isterim. Open Subtitles أريد زوجي هناك يرمي ويصيد يجلب الأسماك للبيت واللعبة
    Yani kimsenin laptop getireceğini düşüneceğin türde bir yer değil. Open Subtitles أعني، ليس المكان الذي يتوقع أن يجلب أحدهم حاسوب إليه.
    Çünkü başaramazlarsa, Aguila geçidi canavarlardan oluşan bir orduyu buraya getirmek için kullanacak ve dünya yok olacak. Open Subtitles إن لم يحصل ذلك، فإنّ أغيلة سيستخدم المدخل لكي يجلب جيشًا شرّيرًا، وسيتمّ فقدان العالم.
    İşte bu bir sürü karmaşayı beraberinde getirir. Hiç sorma. Open Subtitles حسنا ، من شأنه أن يجلب لي كثير من المضاعفات
    ayrıca birinin özel müziğini davetsiz dinlemekte kötü şans getirir biliyor musun? Open Subtitles أتعلمي أيضاً بأن الأستماع لموسيقة شخصاً ما دون أذنه يجلب الحظ السيء؟
    İnşa etmek için gerekli olan kum ve çakılları nehire getirir. TED يجلب لنا التراب والحصى للنهر التي نحتاج لأستخدامها في البناء
    Karakteri genelde sevdiğiniz insanlar için ayırdığınız bir alan olan kişisel alanınıza getirir. TED إقتراب يجلب شخصيته داخل نطاقك الشخصي، النطاق الذي نحتفظ به عادة للناس الذين نحبهم.
    Sancılı adaletsizlik zamanlarında oyun, nefes alabilmemiz için gereken hafifliği getirir. TED في أوقات الظلم المؤلم. اللعب يجلب الخفة التي نحتاجها كي نقدر على التنفس
    Mutlu yıllar...demesi için sekiz tane adamınız var ama eşime lanet bir salata getirecek kimse yok. Open Subtitles لديك تسع رجال يقولون عيد ميلاد سعيد ولا احد يستطيع ان يجلب لزوجتي سلطه
    Gelişiniz ümit bile edemediğim bir mutluluk getirdi bana. Open Subtitles قدومك يجلب لى سعادة لم أجرؤ على تمنيها أبدا
    ne olduysa ben degistiremem beraberliginiz size mutluluk getirsin Open Subtitles لا يمكنني تغيير ما جرى دع الحاضر يجلب لك السعادة
    Ve ona bir kaç kürek getirmesini söyle,efendim. Open Subtitles ـ واخبره ان يجلب جواريف للحفر ـ نعم سيدي
    Gemide kadın bulunmasının kötü şans getireceğini söyleyen tarih öncesi batıl inanç artık ispatlanmış oldu. Open Subtitles الخرافة القديمة أن وجود امرأة على متن السفينة يجلب سوء الطالع. ‏. ‏.
    Kalbim toz ve kumla dolu, ama bilmen gerekir ki, onun kaderi Dünya'ya yıkımı getirmek. Open Subtitles إن قلبي مليء بالتراب والرمال ولكنكِ يجب أن تعرف أنه قدره أن يجلب الدمار للأرض
    Belki de Kaptan gelecek sefer dönüşünde bir öğretmen getirebilir. Open Subtitles ربما القبطان يستطيع ان يجلب لنا شخصاً في رحلته القادمة؟
    Neyse Loki, Odin ve grubuna utançtan başka bir şey getirmedi. Open Subtitles على أي حال لوكي لم يجلب لأودين وجنسه سوى العار
    Babam, çift yönlü okunan bir ismim olmasının şans getirdiğini söylerdi. Open Subtitles . . لقد قال أبي الأسم الذي يقرأ على الوجهين يجلب الحظ
    Yaz mevsimi, ısırgan sinek kümelerini getirmiş, ancak her ne kadar, dinozorların sert derileri olsa da, yumuşak bölgeleri de bulunmakta. Open Subtitles يجلب الصيف معه أسراب من الذباب القارص ورغم أن الديناصورات مغطاة بقشرة جلدية كثيفة إلا أن لديهم مناطق ضعف
    California'dan sorunlu bir adamı yeni bir hayata başlaması için buraya getirmesi gerekiyordu. Open Subtitles كان من المفترض أن يجلب صاحب مشكلة من كاليفورنيا, ليبدأ حياة جديدة هنا
    Kendi için bir fincan kahve alıyorsa, illa ki bana da getirirdi. Open Subtitles كما تعلمين، اذا حصل لنفسه على كوب قهوة هو يجلب واحد لي
    Ölü bir adamın gözlerinin içine bakmak kötü şans getirmez mi? Open Subtitles ألا يجلب هذا، الحظ السئ، أن رجلاً ميتاً يحدق إلى عيونك
    İnanılmaz bir insanlık anlayışına sahip bir adam, bölünmüş ve şiddet dolu Güney Afrika'ya barış getiriyordu. TED لقد كان يجلب السلام لجنوب إفريقيا التي كانت مقسمة وعنيفة رجل واحد ذو روح إنسانية لا تصدق.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus