Orası benim mutfağımdı ve içeri girip yağımı atmaya hiç hakkın yoktu. | Open Subtitles | كان ذلك مطبخي لا يحق لك أن تدخله وترمي لي الدهن خاصتي |
Hayır. Senin kızmaya hakkın yok. Benim kızmaya hakkım var. | Open Subtitles | لا يحق لك ان تكون منزعجا انا يحق لي الانزعاج |
Kamuya hizmet etmeyi reddeden birisinin, varolmaya hakkı var mıdır? | Open Subtitles | هل يحق للأنسان أن يعيش إذا رفض أن يخدم مجتمعه؟ |
- Evet. Böyle yapmaya hiç hakkı yoktu. Bedava almadım. | Open Subtitles | لا يحق لها فعل ذلك أنا لم أحصل عليه بالمجان |
JR: Soru sorma hakkım -- K2: Nerede? Görmek istiyorum. | TED | راموس: نعم يحق لي حارس2: أين؟ أرني. راموس: إنّها هنا. |
Bunu yapamazsınız. Mektuplarımı okumaya hakkınız yok. | Open Subtitles | لا ينبغى أن تفعل ذلك لا يحق لك قراءة رسائلى |
Zengin ve önemli oldukları için küçük insanların üstüne basmayı hak sayarlar. | Open Subtitles | فقط لأنهم غنية ومهمة، يعتقدون يحق لهم خطوة على الرجل قليلا. |
Kralım, bir şey demek bana düşmez ama meclis şu an beni dinlemek istiyor. | Open Subtitles | مولاي لا يحق لي أن أقول أي شيئ سوى ما يريده مني هذا المجلس |
Sessiz kalma hakkına sahipsin ama avukat ücretini karşılaman gerekiyor. | Open Subtitles | لك الحق أن تبقى صامتاً يحق لك أن توكل محامي |
Birkaç dosya bırakmaya gelmiştim ama yasal olarak kendi muayenehaneni açma hakkın yok. | Open Subtitles | كنت فقط اسقط بعض الملفات ولكن قانونيا لا يحق لك افتتاح عيادتك الخاصه |
Orada bulunma gibi bir hakkın yok. Beni gözetliyor muydun? | Open Subtitles | لا يحق لكي أن تكوني هُناك هل كنتي تتجسسين عليَّ؟ |
- O halde "niye" diye sorma hakkın ve sana cevap verme zorunluluğum yok değil mi? | Open Subtitles | لذا لا يحق لك سؤالي لماذا و لست مجبرا على اجابتك صحيح؟ |
Ülkenize çok büyük hizmetler verdiniz ve kimsenin bunu sizden istemeye hakkı yok. | Open Subtitles | أعطيتم الكثير لهذه البلاد، ولا أحد يحق له طلب المزيد من أيّ منكم. |
Kendine göre kimin ölüp kimin yaşayacağına karar verme hakkı olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | وفقًا لرأيه يرى أنه يحق لي أن يقرر من يحيا ومن يمت |
Buna hakkı var diye düşünüyor, çünkü ben korkunç bir Anneydim. | Open Subtitles | إنها تعتقد أنه يحق لها ذلك لأنني كنت أماً فظيعة للغاية |
JR: Soru sorma hakkım -- DT: Univision'a geri dön. Soru şu: | TED | ترامب: لا، لاحق لك. راموس: بلا يحق لي أن أسأل ترامب: عد إلى يونيفيجن. |
Kimsenin yedeği olmaya hakkım yok, hele de sizin. | Open Subtitles | لا يحق لي أن أكون بديلة جاهزة لأحد، أقل منك. |
Seni daha fazla bu işin içine sürüklemeye hakkım yok. | Open Subtitles | لا يحق لى أن أجرفك فى هذا الأمر أكثر من ذلك |
- Burada olmaya hakkınız yok. | Open Subtitles | ليس لديك الحق في أن تكون في مقصورتي لا يحق للجميع |
Ondan sonra ürüne sahip olmaya hak kazanabilirsiniz ama başkalarına da yetecek kadar bıraktığınız sürece ve bu artanlar çürümediği sürece hiçbir şeyin ziyan olmasına izin vermiyorsanız, o zaman tamam. | Open Subtitles | يبدو هذا معقولاً، فعندما تعطي مجهودك للعالم يحق لك الحصول على المنتج وطالما قد بقي هناك ما يكفي للآخرين، |
Bu şeref bir gladyatör eğitmenine düşmez. | Open Subtitles | هذا الشرف لا يحق لمُروض المُجالدين فِعلة. |
Bana evlat demek hakkına sahip olan tek insan babamdı. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي يحق له أن يناديني بذلك هو أبي |
Roma yerel kanunlarına göre tamamen Yahudilere ait bir yerde çarmıha gerilme hakkımız var. | Open Subtitles | بموجب قوانين الأحتلال الروماني يحق لنا أن نصلب في منطقة يهوديه بحته |
Evli bir adamla ilişkiye girmek de senin haddine değildi. | Open Subtitles | لم يحق لكِ أن تكوني على علاقة غرامية برجل متزوج |
Örneğin, otobüs bileti almaya veya otel odası kiralamaya izin verilmiyor. Bu yüzden birçok aile sokaklarda yatıp kalkıyor. | TED | فمثلا، لا يحق لهم شراء تذكرة حافلة، أو استئجار غرفة في فندق، بالتالي يوجد العديد من العائلات تنام في الشوارع حرفيا. |