| Onlar olması gerekiyordu yolu geri şeyleri açmak için sizin yardımınıza gerekir. | Open Subtitles | أنا أحتاج لمساعدتك لكي أعيد الأمور كما كانت كما يُفترض أن تكون |
| Hey, gözaltı merkezinin manifestosunu Komünikasyon'a göndermen gerekiyordu. Niye almış değiliz? | Open Subtitles | كان يُفترض أن ترسلى البيان من منشأة الحجز إلى قسم الإتصالات |
| Benim burada olmamam gerekiyor. Hey, orada kimse var mı? | Open Subtitles | لا يُفترض بي أن أكون هنا هل هناك أحد خارجاً؟ |
| Tabakların dizili olması gereken diğer raflarda ise zarflar vardı. | TED | وإن فتحت الأدراج الأخرى حيث يُفترض وجود أطباق، ستجد أظرُف. |
| Her an gelmesi gerek. | Open Subtitles | ساعدوني يا رفاق ، لقد وجدتها يُفترض أن تكون هنا في أي لحظة |
| Ayrıca, evet burada yeniyim belki ama sizin doğru adamı yakalamanız gerekmiyor mu? | Open Subtitles | بالإضافة، أعرف أنني جديد هنا، ولكن ألا يُفترض أن تقبضوا على القاتل الحقيقي؟ |
| Odada sana âşık olan tek kişinin ben olması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان يُفترض أن أكون الوحيد في هذه الغرفة الذي يحبّكِ |
| Çünkü senin güvenliği sağlaman gerekiyordu. Şimdiye kadar sağladığın tek güvenlik yemeğinki. | Open Subtitles | لأنّكَ يُفترض بكَ أن تؤمّننا، بينما بات شغلك الشاغل هو تأمين عشاءنا. |
| Formlarin yaz basinda taahhutlu posta ile evine gonderilmesi gerekiyordu. | Open Subtitles | يُفترض بأن الإستمارات قد أُرسِلَت لمنزلك ببدايةِ الصيف, بريدٌ تسجيل. |
| Kağıt doğramaktan başka bir işe yaraması mı gerekiyordu? | Open Subtitles | هل يُفترض أن يفعل شئ آخر بخلاف القصاصة ؟ |
| Okul işleri yapıyor olmam gerekiyor ama aslında sadece erteliyorum. | Open Subtitles | يُفترض بي أن أقوم بعمل واجباتي، لكنني أماطل ليس إلاّ. |
| Ve hiç kimsenin hidrojen hat frekansında yayın yapmaması gerekiyor. | Open Subtitles | و بالفعل لا يُفترض بأحدٍ أن يُرسل بتردد خط الهيدروجين, |
| Aslında sınavıma çalışmam için evde olmam gerekiyor, idare hukuku. | Open Subtitles | لديّ امتحانات بعد بضعة أسابيع يُفترض أني في البيت أدرس القانون المدني.. |
| Olmam gereken kişi olamadım çünkü bir insanı benden kopardın aldın. | Open Subtitles | لستُ الشخص الذي يُفترض بي أن أكونه لأنّك سلبت أحداً منّي |
| Ben istedim diye söylemen gereken şeyi söylemediğin ne vardı? | Open Subtitles | أراهن أنك ستقول شيئاً يُفترض أن تقوله.. لكنك لا تقوله |
| Ortadan toz olsan iyi olur tatlım. Burada olmaman gerek. | Open Subtitles | من الأفضل أن تغادري يا عزيزتي لا يُفترض بكِ التواجد هنا |
| Eğer acil müdahale ekibindeysen 30 dakika boyunca burada takılmak yerine itfaiyeci direğinden kayıyor olman gerekmiyor mu senin? | Open Subtitles | اسمعي، لو كنتِ رئيسة فريق الإستجابة السريع، ألا يُفترض بكِ التجهّز ووضع الخطط، بدلاً من التسكّع هنا لـ30 دقيقة؟ |
| İşe yaraması lazım ama hala sisteminize bir parça çavdarmahmuzu alacaksınız. | Open Subtitles | يُفترض بذلك أن ينجح، لكن ما زال بعض الأرغوت سيدخل لجسديكما. |
| Diğer tuşlara basmadan önce "Beklet"e basman gerekirdi. | Open Subtitles | كان يُفترض بكِ أن تضغطي زرّ الإنتظار قبل بقية الأزرار |
| Kendini kurtarmak için her şeyi söylersin. Sana neden şimdi inanalım? | Open Subtitles | قد تقول أيّ شيءٍ لإنقاذ نفسك لمَ يُفترض أنْ نصدّقكَ الآن؟ |
| Bence daha iyi soru bunu kime teslim etmesi gerektiği. | Open Subtitles | أعتقد أنّ السؤال الأفضل هو، من يُفترض أن يسلمه هذا؟ |
| Annem, yabancılarla konuşmamam gerektiğini söyledi. | Open Subtitles | أميّ أخبرتنيّ يُفترض بإن لا أتكلم مع الغُرباء. |
| Yarım milenyumdur bunu sana söylüyorum sadece benim olmam lazımdı. | Open Subtitles | وكما أخبرتكِ طوال 500 عام، كان يُفترض أن أكون الوحيد. |
| peki senin bildiğini biz nasıl bileceğiz eğer hepsi sen uyurken kafanda oluyorsa? | Open Subtitles | وكيف يُفترض بنا أن ندرك أنك وجدت الحل، إن كل شيء يقع في رأسك في خضم نومك؟ |
| Dostum olduğunu sanıyordum, bu gece bana yardım edecektin, unuttun mu? | Open Subtitles | يُفترض بك أن تكون رفيقَي الذي سيساعدني اللّيلة، ألا تتذكّرْ؟ |
| O iş bizim olmalı. Burası bizim bölgemiz. Sahibi biziz. | Open Subtitles | يُفترض أن يكون ذلك العمل لنا، هذه منطقتنا، نحن نمتلكها |