| Ben bir etrafa bakmaya gidiyorum, belki bir ipucu bulurum. | Open Subtitles | سأذهب لألقى نظرة لأرى إن كان هناك أى دليل آخر |
| Ve sonra bulacağınız şey başka bir ipucu olacak. Anlamıyor musun Ben? | Open Subtitles | وهذا كل ما سوف تجده دليل آخر , ألا تفهم ذلك ؟ |
| Kahvaltı? Kimlik yok, hiçbir ipucu yok ama 200 dolar var. | Open Subtitles | الفطور ؟ لا يوجد بطاقة تعريف ، لا أدلة ، ولكن |
| Böyle bir ipucu sayesinde, bir yıl da sürse, Flint'in definesini bulacağız ! | Open Subtitles | مع وجود هذا الدليل بإمكاننا الحصول على كنز فلينت ولو استغرق منا عاما |
| Bunu çalan kişinin ardında ipucu bırakma ihtimali olabilir mi? | Open Subtitles | هل هناك فرصة أن الذي سرقه قد تركَ دليلاً ورائه |
| Tamam, hiçbiriniz beş toplu dokuyu bilmediğinize göre, Size bir küçük ipucu vereceğim. | TED | حيث انكم لم تفهمو نمط الكرات الخمس سـ اعطيكم تلميحاً بسيطاً |
| Herhangi bir şey bilen ya da bize ipucu veren ödüllendirilecektir. | Open Subtitles | لو يعلم أحد آي شيء أو يمنحنا دليل ، سيتم مكافأته |
| Kardeşlik örgütüne ne olduğu hakkında tek bir ipucu bile yok. | Open Subtitles | يبدو أن ليس هناك أي دليل على ما حدث لتنظيم الاخوة |
| Oklardan birini bulabilirsek nerede satın aldığına dair bir ipucu bulabiliriz. | Open Subtitles | لو حصلنا على سهم، سنحصل على دليل للمكان الذي يشتري منه. |
| Bart yaptığı işlerle ilgili tek bir ipucu bile bırakmayacak kadar dikkatliymiş. | Open Subtitles | بارت كان حريصا لكي لا يترك اي دليل عن التعاملات في الكتاب |
| Bende hiç ipucu ve kanıt olmayan bir cinayet var. | Open Subtitles | لدي قضية قتل هنا مع عدم وجود وصلات وأي دليل |
| Hasar da yoktu, nasıl kaçtığına dair bir ipucu da. | Open Subtitles | لم يكن هناك أثر لأي ضرر ولا أدلة على أثارك |
| Eğer elinde gerçek bir ipucu yoksa burada durup vaktimi boşa harcamamalısın. | Open Subtitles | لو كان لديك أية أدلة حقيقية لما كنت موجود هنا مضيعاً وقتي |
| Bütün çantanın ipucu olduğuna bakmamız gerekirken İpucu bulmak için çantaya bakıyorduk. | Open Subtitles | كنا نبحث عن دلائل في الحقيبة وأغفلنا النظر إليها باعتبارها هي الدليل |
| Bunun için gerekli ipucu, Vibrio fischeri adındaki başka bir deniz bakterisinden geldi. | TED | الدليل على هذا اتى من نوع آخر من البكتيريا البحريه وهذا النوع يدعى فيبريو فيشري |
| Bütün hayatını burada harcasan bile bir ipucu bulamazsın. | Open Subtitles | قضينا يوماً كاملاً هنا ولم نجد دليلاً واحداً |
| Naomi, eğer söylersem artık ipucu olmaz, dedi. | Open Subtitles | قالت ناعومي إن أخبرتكَ ما هو التلميح فإنه لن يكون تلميحاً على الإطلاق |
| Rodney orada insanlarına ne olduğu hakkında ipucu arayan takımlar kurdu. | Open Subtitles | رودني أخذ فريق إلى هناك لجمع الأدلة حول ما حدث لقومك |
| - Bana yeni bir ipucu lazım. - Tamam, bu seferki bakış açısı ne? | Open Subtitles | اريد دليلا جديدا ما هو المنظور هذه المرة |
| Sosyal hizmetli. Sanırım bir barınakta görüldüğüyle ilgili bir ipucu görmüştüm. | Open Subtitles | عاملة خدمات اجتماعية أعتقد أنني رأيت معلومة عن كونها في الملجأ |
| Gelip "parti veriyorum" diyerek davetiye için ipucu veriyor. | Open Subtitles | فالآن هو يأتي بقصة لدي حفلة ليعطيني تلميحا بالدعوة |
| Elinizde herhangi bir ipucu var mı, dedektif? | Open Subtitles | حصلت على أيّ أدلّة على هذه الحالة، مخبر؟ |
| Bağlantım bana bir ipucu verdi. Ben de biraz araştırma yaptım. | Open Subtitles | اذن ، أحد معارفي قدّم لي معلومات سرّية ، وأجريتُ بعض |
| Steven Strogatz: Evet , bu size neler olduguna dair bir ipucu veriyor. | TED | ستيفن ستوركاتز: حسنا، يعطيكم هذا إشارة على ما حدث. |
| Ayrıca striptiz kulüplerine pek gelmediğini biliyorum o yüzden sana birkaç ipucu vereceğim. | Open Subtitles | و أعلم أنك لا تذهب لنادي التعري كثيراً لذا سأقول لك بعض النصائح |
| Ben hâlâ izleyeceği kanısındayım. Elindeki tek ipucu sensin. | Open Subtitles | مازلت أظنه سيفعل أنت الخيط الوحيد الذى لديه |