Kendimi daha net bir şekilde görebiliyorum da ve istediğim şeyin makul olarak istenebilecek olandan daha fazlası olduğunu anlayabiliyorum. | TED | ولكن يمكن أن أرى نفسي بوضوح أكثر، وأستطيع أن أعترف بأن ما أريده في بعض الأحيان هو أكثر من المعقول. |
Bir şeyler sezmeye başlamıştık ki sonraki yıllarda daha net algıladık. | Open Subtitles | وكنا مكسوري الخاطر بدأنا إدراك شيء فهمناه بوضوح في السنوات اللاحقة |
Şef Travers, Burası U.S.S. Logan, sizi açık ve net duyuyoruz | Open Subtitles | الرئيس ترافرز، هذه يو اس اس . لوجان سمعناك بوضوح عالي |
Komik ama seslerini bile o kadar net hatırlıyorum ki. | Open Subtitles | هذا مضحك لا أزال أستطيع أن أتذكر أصواتهم بكل وضوح |
Bu durumda bazı insanlar doğuştan yetenekli olduğunuzu ya da yeteneksiz olduğunuzu düşünür. Sanki Mary Anderson dünyayı daha net görmeye doğuştan yetenekli gibidir. | TED | يعتقد البعض أنه إما أن تولدوا بهذه القدرة أَوْ لاَ، وإذا كانت ماري أندرسون قد ولدت مزودة برؤية أوضح للعالم. |
Bu adamı oldukça net hatırlıyorum... çünkü, kahverengi deri bir bavul taşıyordu. | Open Subtitles | انا اتذكر هذا الرجل بهذا الوضوح لأنه كان يحمل حقيبة جلدية بنية |
Onları seviyorum. Hepsi birer mesaj taşıyor ve fikri anlatan net görseller. | TED | أحب الملصقات. جميعها تحوي فكرة واحدة ولديها رؤية بصرية واضحة توصل الفكرة. |
Bak, bir süredir koptuğumun farkındayım, ama şimdi daha net görüyorum. | Open Subtitles | أنظر أعلم أنني فقدت اعصابي هناك لكنني أرى الأمور بوضوح الاَن |
Sadece hatırladığım detayları net bir biçimde hatırladığımı bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك فقط أن تعرف التفاصيل التي أتذكرها والتي أتذكرها بوضوح |
Sadece hatırladığım detayları net bir biçimde hatırladığımı bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك فقط أن تعرف التفاصيل التي أتذكرها والتي أتذكرها بوضوح |
Sana net bir şekilde arayıp teyit et dememiş miydim? | Open Subtitles | ألم أقل لك بوضوح أن تتصلي و تأكدى الامر ؟ |
O gece o sürüyordu çocuklar. Çok net olarak hatırladım. | Open Subtitles | لقد كانت تقود في تلك الليلة , انا اتذكر بوضوح |
75 milyon yıl önce, gezegende net bir kuzey-güney ayrımı vardı. | Open Subtitles | قبل 75 مليون عام، كان ينقسم الكوكب بوضوح من الشمال للجنوب |
Ne tür bir gözetimin mümkün olduğunu biliyor ve çok net bir şekilde ona karşı kullanılmasını istemiyor. | TED | هو يعرف عن امكانيات المراقبة المتوفرة, وبكل وضوح هو لا يرد أن تستعمل تلك التقنيات ضدة شخصياً. |
Geçenlerde petrol sanayine konuşuyordum, bu modeli çok net anladıklarını söyledim. | TED | كنت أتحدث مؤخراً مع قطاع صناعة النفط، وقلت أنهم يفهمون هذا النموذج بكل وضوح. |
Bu 75 yıllık araştırmadan aldığımız en net mesaj şudur: İyi ilişkiler bizi daha mutlu ve daha sağlıklı tutar. | TED | أوضح رسالة نحصل عليها من هذه الدراسة الممتدة 75 عاما: العلاقات الجيدة تجعلنا أكثر سعادة وأكثر صحة. |
Bu düşünce kederinde, ne kadar derinden izole edildiğimi ve hep öyle olduğumu net bir şekilde görebildim. | TED | وفي هذا التفكير في الحزن، استطعت أن أفهم فجأة بكتير من الوضوح كيف كنت دائما منعزلة بشدة. |
Babam ölümünün yaklaştığını anladığında üç açık ve net dileği vardı. | TED | وعندما عرف والدي بأن موته وشيك، كان لديه ثلاث رغبات واضحة. |
Şimdi yaratacağımız gelecekle ilgili konuştuğumuzda, bir şeyden bahsetmek bence gerekli. Bu da içinde yaşadığımız dünya hakkında net bir görüşe sahip olmak. | TED | لذا عندما نتكلم الآن عن المستقبل الذي سنصنعه, أحد الأشياء المهمة في رأيي هو وجود رؤية واضحه ومفهومة تجاه العالم الذي نعيشه حالياً. |
Suudiler, sosyal taahhütlerini yerine getirmek için bir varile 94 dolar almaları gerektiğini çok net bir şekilde ifade ettiler. | TED | يجعلون الأمر واضحا جدا لنا، السعوديون يفعلون، عليهم أن يتلقوا 94 دولارا للبرميل للحفاظ على التزاماتهم الاجتماعية. |
Ama bu sabah her şeyi çok daha net görmeye başladım. O da çok yararlı. | Open Subtitles | ولكن هذا الصباح,ارى الأمور اكثر وضوحا, وهذا مفيد |
- Evet, net bir şekilde. Onbaşı Hartmann 20'sinde kayboldu. | Open Subtitles | نعم ، بشكل واضح ، العريف هارتمان اٍختفي يوم 20 |
Şu anki pozisyonuna getirildiğinde, senin net değerin 100 milyon doları aşmıştı, bu yüzden ısırığı hissetmeyeceksin bile. | Open Subtitles | ربحك الصافي أكثر من مئة مليون دولار لذا لن تتأثر ثروتك بشئ |
Yani bu yüzden gitmeye hazır olduğumu düşünerek tamamen net olabilirim fakat kazara bir dokunaça dokunuyorum ve yanlışlıkla kendimi şokluyorum. | TED | وهكذا يمكنني أن أكون واضحًا تمامًا، التفكير بأنني مستعد للبدأ، لكن عن طريق الخطأ ألمس المجس وبدون قصد أقوم بصدم نفسي. |
Savaş tapınağı adak için net bir sayı istiyor. | Open Subtitles | يتطلب المعبد الحربي عدد محدد عندما تقدم قربان |
Bir dahaki sefere kullandığın sigaranın markası konusunda daha net olmalısın. | Open Subtitles | في المرة القادمه , ربما تحتاجين الى ان تكوني اكثر تحديدا عن اي نوع تدخنين |
Bana, Japonya'da ihtiyaçları olduklarını söyledikleri o telefon görüşmesini çok net hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكّر تحديداً مكالمة هاتفية بأنه عليّ التواجد في اليابان |
Liman park yerinden katilin daha net bir görüntüsünü almaya çalışıyorum yakındaki trafik kameralarının görüntülerini arıyorum. | Open Subtitles | مالذي تلاحقه الآن؟ أحاول الحصول على صوره اوضح للسياره التي استخدمها القاتل من مواقف السيارات |