Fakat bu bölümlerin ters yüzlerine bakarsanız, esas olarak birbirlerinden farklı olduklarını görebilirsiniz. | TED | لكن اذا نظرتهم الى أنواع الفراغات، ستلاحظون أنهم في الواقع مختلفين من بعض. |
Şimdi, bu hayvanların çok küçük ve çok basit olduklarını düşünüyoruz. | TED | هذه الحيوانات صغيرة للغاية و لازلنا ننظر إليهم على أنهم كذلك. |
Onlar bizim için insan olarak değerli olduklarını bilmeliler, not ortalamaları yüzünden değil. | TED | هم بحاجة إلى معرفة أنهم مهمّون بالنسبة لنا باعتبارهم بَشرًا، وليس بسبب معدلاتهم. |
Bu karakterlerin gerçek olmadığını biliyoruz. Bununla birlikte gerçek olduklarını da biliyoruz. | TED | نعلم ان هذه الشخصيات غير حقيقة. وبعد ذلك ايضاََ نعلم انهم كذلك. |
Bizi deniz dibine tutturacak uçları kancalı dev demir kancalar olduklarını tahmin ediyordum. | Open Subtitles | إعتقدت بأنهم كانوا أشياء حديدية ثقيلة كبيرة مع خطاف لإحتجازنا في قاع البحر. |
Yani iki adam daha olacak ve biz kim olduklarını bilmeyecek miyiz? | Open Subtitles | أتعنى أنهما سيكونا فى العملية و نحن لن نعلم من هما ؟ |
Ve şempanzelerin gerçek şefkat ve fedakarlığa muktedir olduklarını keşfediyoruz. | TED | وتوصلنا إلى أن حيوانات الشمبانزي قادرة على الرحمة والإيثار الحقيقي. |
Öjeniklikte bir artış vardı ve büyükannem ve büyükbabam oldukça çabuk bir şekilde öjenik denkliğin yanlış tarafında olduklarını fark ettiler. | TED | وكان لا يزال علم تحسين الأنسال حينها في نهضته، وأدرك جداي، وبسرعة وعلى ما أعتقد، أنهم عكس تيار مبادئ تحسين الأنسال. |
Kahraman olduklarını söyler ve onlar olmadan ülkenin dağılacağı imajını vermeyi severler. | TED | يحبون أن يعطوا صورة أنهم هم المنقذون، ومن دونهم سوف تنهار البلد. |
Bir daha bahçıvanınızı, çocuk bakıcınızı gördüğünüzde, böyle bir insan görürseniz onlara içtenlikle sarılın ve ait olduklarını söyleyin. | TED | في المرة القادمة التي ترى فيها بستاني منزلك، ترى مربيتك، ترى شخصًا كهذا، امنحهم عناقا كبيرًا، وأخبرهم أنهم ينتمون. |
Ve diğer insanlara bağlı oldukları... ...bir bütünün parçası olduklarını da biliyorlar. | TED | و يعلمون أنهم جزء من الكل, و أنهم يعتمدون على أشخاص أخرين. |
Bu hafta hayatlarımıza burnunu sokan haklarımızı çiğneyen federaller bütün Anglo-Sakson Hristiyanlar birlik olduğunda ne kadar güçsüz olduklarını anladılar! | Open Subtitles | هذا الأسبوع كل الشرطة الفيدرالية ترونهم هنا يصلون على أرواحكم ويعنفون حرياتنا المدنية وقد تعلموا أنهم لا حول لهم ضدنا |
Düzen ve geleneğin hala hakim olduğu İngiltere'de olduklarını anlasınlar diye. | Open Subtitles | لكي يعرفوا أنهم في إنجلترا حيث مازالت التقاليد و النظام سائدين |
Ama onlar farklı. Onlar çok sessiz, burada olduklarını anlamazsın bile. | Open Subtitles | انهم مختلفون، هادئون جدا انك حتى لن تلاحظ انهم في الجوار |
Ve burada olduklarını biliyorum. Daha yüksek bir dayanak lazım. | Open Subtitles | وأعلى انهم بالأعلى هناك, أنا فقط بحاجة لموطئ قدم أفضل |
Bunları politikacılar tuzak olarak kullanır.Böylece onların saygıdeğer olduklarını düşünürsünüz. | Open Subtitles | هذه فقط أشياء يستخدمها السياسيون لكي يخدعونكم بأنهم جديرون بالثقة |
- Mutlu olduklarını sanıyordum. - Mutluydular. Mutlu olduklarını biliyorum. | Open Subtitles | ظننت بأنهما كانا سعداء لقد كانوا , أعرف بأنهم كانوا |
Bundan daha iyi bir tarife ihtiyacım var çizgi film kahramanı olduklarını sanmıyorum. | Open Subtitles | أحتاج لوصفٍ أفضل من هذا أفترض أنهما لم يكونا رسوماً متحركة في الواقع |
ve bu yarış Web'de iş yapmak istediğiniz herhangi biri suçlu olduklarını öğrendiğiniz zaman nasıl iş yaparsınız, nasıl güvenirsiniz, | TED | و هذا التحدي هو: كيف تتاجر، كيف تثق في شخص على الانترنت تريد أن تتاجر معه عندما تعلم أنه مجرم؟ |
Hepsi de sosyal bir kulübün üyesi olduklarını, hiçbir şey görmediklerini iddia etmişler. | Open Subtitles | هم جميعا يدّعون لكي يكونوا أعضاء البعض النادي الاجتماعي، بأنّهم رأوا لا شيء. |
Neden bu savaşta hep, insanları istismar ederek kendileri için ölüme yollayanlar fanatik inanç sahipleri olduklarını duyuranlar oluyor? | Open Subtitles | لماذا هؤلاء الذين يعلمون هم دائما من يكونون الاكثر حماسة لهذه الحرب دائما ما يتلاعبون بالناس الاخرين ليموتوا لأجلهم |
Ne olduklarını açıklayamıyorum diye onların UFO olduklarına inanacak değilim. | Open Subtitles | عجزي عن التفسير لا يعني أنّي سأصدّق أنّهما طبقان طائران |
Bebek patlaması kuşağı ebeveynlerinin dünyanın en temassız kişileri olduklarını düşünmek istiyoruz. | TED | نحب أن نفكر أن أهل طفرة المواليد هم الأكثر ابتعاداً في العالم. |
Cadılar Bayramı partisine katılan herkesi sorgulayıp, o sırada nerede olduklarını saptadınız mı? | Open Subtitles | وهل حققت مع كل الحاضرين يومها فى حفلة الهالوين وتاكدت من مكان وجودهم |
Ya da kadınların çöp olduğunu ve hak ettikleri yerde olduklarını düşünüyor. | Open Subtitles | أو أنه ينظر للنساء على أنهن مجرّد حثالة وأنه يضعهن حيث ينتمون |
Cevap olarak, Yusor'un annesi ona komşusuna karşı nazik olmasını, onları tanıdıkça nasıl olduklarını göreceğini söylemiş. | TED | وكرد فعل قالت أم يسر لها أن تكون لطيفة مع جارها، لأنه إذا عرفهم أكثر، سيرى حقيقتهم. |
Bunun yerine, erkekler kabararak olabildiğince tehditkar görünür sonra öfkeli renk ve şekil gösterileriyle savaşmaya hazır olduklarını belli ederler. | Open Subtitles | بدلا من ذلك ، الذكور ينفخون أنفسهم مع نظرة تهديد قدر الإمكان ثم تتصل رغبتهم للمحاربة بعروض ألوان ونمط غاضبة |