Ama bu kadar saf olmasaydın bunu yapmak zorunda olmayacaktın. | Open Subtitles | لكن لم يتوجب عليك فعل هذا إذا لم تكن ساذج. |
- Er ya da geç, istemesen de yapmak zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | سيتوجب عليك فعل شيئاً لهم . أنت لا تُريد أن تفعله |
Patron 10 yılını bunu düşünerek geçirdi, ama istemezseniz yapmak zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | لقد قضي عشرة اعوام يفكر الأمر ولكن لا يجب عليك القيام بالأمر |
İş arkadaşına ne olduğunu söylediler. Bunu şu an yapmak zorunda değiliz. | Open Subtitles | أتعلم، لقد أخبرني حول ما حصل لزميلك، فإنّك لست مضطراً لفعل هذا. |
Her şeyi kendi kendimize yapmak zorunda olmamamız garip değil mi? | Open Subtitles | هذه نتيجة انه ليس علينا فعل كل شيء بأنفسنا, اليس كذلك؟ |
yapmak zorunda değilsin. Sen bana sadece biraz numune ver. | Open Subtitles | ليس عليك أن تفعل أى شىء فقط أحضر لى عينة |
Benim için çok hoş bir şey. Bunu yapmak zorunda değildim. | Open Subtitles | ذلك التصرف كان طيباً مني , لم أكن مضطرة لفعل ذلك |
Başın belaya girerse, bil ki bunu yalnız yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لو وقعتِ في مشكلة، فكما تعلمين ليس عليكِ فعل ذلك لوحدكِ |
Ama belki de bunu yalnız yapmak zorunda değildir. | TED | ولكن ربما لم يكن لديك للقيام بذلك وحدها. |
Yani benim için bunu yapmak zorunda olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | أنا أقصد أنت تعلم , لم يكن يجب عليك فعل كل هذا لأجلي |
Bak, evlat. Bütün bunları yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | نظر يافتي, ليس عليك فعل اي شئ علي الاطلاق |
Boğulduğunuzu biliyorum Ve yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أعرف أنّكم غارقون في العمل. لم يكن عليك فعل هذا. |
Sen yapmak zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | يتوجب عليك فعل هذا الخداع والثقة كلاهما له قواعد |
Hayır, hayır, istemezsin, bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا، لا، أنت لا تريد فليس عليك القيام به |
Oğlum, hayatta bazı seçimler yapacaksın, ahlaki seçimler o ve ben asla yapmak zorunda kalmayacağız. | Open Subtitles | بني سيكون عليك القيام بإختيارات بحياتك إختيارات أخلاقية التى لن نقوم بها أنا أو هي |
Dinle... Bunu hayatın pahasına yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | اسمع, لست مضطراً لفعل هذا بالمخاطرة بحياتك. |
Bunlari yetiskinler icin yapmak zorunda kaldik. Ve basardik ve hala basariyoruz | TED | كان يتوجب علينا فعل هذا للبالغين. لذا، لقد نجحنا ومازلنا نفعل. |
- Tabii. İçine sinmeyen hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | بالطبع، ليس عليك أن تفعل أي شيء لستَ مرتاحا حياله |
Teşekkür ederim tatlım ama bunu yapmak zorunda değildin. Orospu çocuğu! | Open Subtitles | شكراً لكى يا حبيبتى لكنك لم تكونى مضطرة لفعل هذا |
Demek istediğim, artık bunu yapmak zorunda değilsin. Ben senin için buradayım. | Open Subtitles | لا، ما أقصدهُ، هو أنّه ليس عليكِ فعل هذا بعدالآن ، لأنّي هنا من أجلك. |
İstemiyorsan, bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لم يكن لديك للقيام بذلك إذا كنت لا ترغب في ذلك. |
Harry, yapmak zorunda olduğun şeyi yapman gerektiğini biliyorum. | Open Subtitles | هاري ، أعرف أنك يجب أن تفعل ما يجب عليك فعله |
En azından tek başınıza yapmak zorunda değilsiniz. Sizinle gelebilirim. | Open Subtitles | على الأقل، لست مضطر لفعل هذا بمفردك، سأكون معك هناك. |
Ne yapmak zorunda olduğunuz umurumda değil, adamlarınızı gönderin yeter! | Open Subtitles | لا يهمني ما ينبغي عليك فعله اجعلهم فحسب يأتون هنا |
Saçma bir şey yapmak zorunda değilsin. Ben bir çaresine bakarım. | Open Subtitles | لا يجب عليكِ القيام بشيء سأحلّ هذا الأمر |
Bakın çocuklar, siz bunu yapmak zorunda değilsiniz, tamam mı? | Open Subtitles | إنظر، ياشباب لستم مضطرين لفعل هذا، حسنا؟ |
Bir bok yapmak zorunda değilim! Ağzımı bozduğum için üzgünüm. | Open Subtitles | ليس عليّ فعل شيء معذرةً على ما صدر من فمّي |
- Onları ilk bulmak oldu Tüm l yapmak zorunda. - Ama ölerek? | Open Subtitles | كل ما كلن علي فعله هو أن أجدهم أولاً لكن بأن تموتي ؟ |