Hem gerekli hem de imkansız hissettiren bir şeyi yapmaya çalışmanın acısı. | TED | يتلوى ألمًا من محاولة فعل شيء يبدو ضروريًا ومستحيلًا في آن واحد. |
Yoksa istediğimiz şeyi yapmaya mı çalışıyor ve bir problem mi oluyor? | TED | أم أنه يحاول فعل ما نطلب منه وقد كان هناك مشكلة ما؟ |
Ne amaçladığımızı ve ne yapmaya çalıştığımızı göremeyen birçok kişi vardı. | TED | لم يفهم كثيرون ما كنا نهدف إليه، وما كنا نحاول فعله. |
Ve bu soru şekil değiştirerek hepimiz yapmaya çalıştığımızda nasıl iyi oluruza döndü. | TED | ثم يصبح سؤالا عن, كيف يمكننا جميعا أن ننجح فيما نحاول فعله ؟ |
Fakat bizim laboratuvarda asıl yapmaya çalıştığımız şey bu hücrelerden gerçek dokular üretebilmektir. | TED | لكن ما نحاول القيام به حقا في مختبري هو هندسة أنسجة انطلاقا منها. |
Bunu mümkün kılmanın tek yolu bu piyasa fiyatlarında ev almak salaklık olmasına rağmen bir ev almaktan geçiyorsa bunu yapmaya razıyım. | Open Subtitles | و إذا الطريقة الوحيدة لتحقيق ذلك هي بإيجاد منزلٌ جديد, فأنا مستعدة لفعل ذلك على الرغم أنهُ إستثمارٌ أحمق بحال السوق هذه |
Dağa kayak yapmaya gideceğiniz zaman ise arabaya eşyalarınız için farklı aksesuarlar alabilirsiniz. | TED | وعندما تذهب للتزلج على الجبال، تأخذ معك مختلف الإكسسوارات في السيارة. للقيام بالتزلج. |
O gece uyuyamadım ve bir şeyler yapmaya karar verdim. | TED | لم أستطع النوم في تلك الليلة، وقررت أن أفعل شيئا. |
Satın almak ya da kiralamak için şehirde bir ev bulamasaydınız, siz de çoğu insanın sonunda yaptığını yapmaya sürüklenirdiniz. | TED | إن لم يكن بوسعك العثور على منزل بمدينة لتشتريه أو تؤجره، ستُجبَر أنت أيضًا على فعل ما يفعله معظم الناس، |
İstediğimiz her şeyi yapmaya ve söylemeye asla yeterince vaktimiz yoktur. | Open Subtitles | ليس هناك وقتٌ كافٍ لقول أو فعل كل الأشياء التي نتمنّاها |
Sadece inandığınız şeyi yapmaya devam edersiniz, ne kadar çılgınca olduğu önem taşımaz. | Open Subtitles | أنت تستمر في فعل ما يبدو عليك أنك تفعله, مهما بدا الأمر جنونياً |
yapmaya çalıştığımız şey aslında uyuşmaz sektörleri bir araya getirmek. | TED | ما نحاول فعله هو جذب القطاعات غير المحتملة إلى المائدة. |
Şöyle durup düşünmemiz gerekiyor: bilim ve sanat konusunda ne yapmaya çalışıyoruz? | TED | اذاً ينبغي علينا التوقف حقا والتفكير بماذا نحاول فعله مع العلوم والفنون؟ |
Jennie'ye burada yapmaya çalıştığımız şeyi anlattığım zaman, yardım etme konusunda endişeliydi. | Open Subtitles | عندما أخبرت جيني عما نود فعله هنا كان قلقة من تقديم المساعدة |
Günümüzde, internet trafiğinin büyük bir kısmı şifrelendiği için, yapmaya çalıştıkları şey bu şifrelerin etrafından dolaşacak yeni yollar bulmak. | TED | هذا ما يحاولون القيام به و نظرا لان معظم ، جزء كبير من الانترنت يحاولون ان يجدوا طرق حول التشفيرات |
Bir şeyler yapmaya mecbur hissettim, bu yüzden gidip kocayla yüzleştim. | TED | لقد شعرت بضرورة القيام بشيء لذلك توجهت إلى هناك وواجهت زوجها. |
Adına çalıştığın o paragözlerin sana yapmaya çalıştıkları şeyi duydum. | Open Subtitles | سمعت للتو عما يحاول البخلاء الذين تعمل لهم القيام به |
Her neyse, bu hükümet işlerini yapmaya zorladığım için üzgünüm. | Open Subtitles | بأى حال , أسف على توريطك لفعل هذا المهام الحكومية |
Buraya iki şey yapmaya geldim: birilerini dövmek ve bira içmek. | Open Subtitles | : أنا آتي هنا للقيام بشيئين ركل بعض المؤخرات وشرب الجعة |
Dört yıl kadar önce, gerçekten delice bir şey yapmak istedim ve deniz ekolojisi üzerine doktora yapmaya karar verdim. | TED | منذ حوالي 4 سنوات مضت، فكرت أن أفعل شيئًا مجنونًا للغاية وتعهدتُ بإتمام رسالة دكتوراة في علم نظام البيئة البحرية. |
Bu işi bedava yapmaya başladığın anda kanatların çıkmaya başlar. | Open Subtitles | حينما تبدأ بفعل تلك الأمور بدون مقابل تنمو أجنحتك وقتها |
Genç karısını memnun etmek için neredeyse her şeyi yapmaya hazır. | Open Subtitles | انه على استعداد ان يفعل اى شئ لكى يرضى زوجته الشابة |
Hakikaten, teknolojiyi kullanarak bir şeyler yapmak -- ve her ne kadar alaycı sesimi kullansam da bunda ciddiyim yapmaya -- durun biraz. | TED | في الواقع، صنع الأشياء باستخدام التكنولوجيا – و أنا جاد هنا، على الرغم من أنني استخدم نبرة ساخرة – أنا لن – انتظروا. |
Artık... Ne zaman bir şeye yapmaya çabalasam, bana saldırıyor, ve artık uğraşmayacağım. | Open Subtitles | كل مرة أقوم ببذل جهد يغضب مني و لن أقوم بهذا بعد الآن |
Bu nedenle ne zaman fırsatım olsa, orada veya orası için bir şey yapmaya çalışırım. | TED | لهذا كلما سنحت لي الفرصة , احاول ان افعل شيئا فيها او لها. |
Babanın kimsesizlerini, dünyanın normal düzen teknesi için ev videosu yapmaya teşvik ediyorsun. | Open Subtitles | وانا اعتقد انك تشجعين عديمي الفائدة التابعين لابوك لعمل الفيديوالمنزلي لوحة العالم المختلطة؟ |
Hey, burada Appa'ya zırh yapmaya çalışıyorum böylelikle saldırıya çıplak katılmak zorunda kalmayacak. | Open Subtitles | مهلاً, أنا أحاول بناء درع لـ أبا حتى لا يذهب إلى الغزو مكشوفاً |
Ona hakim olmak çok zordur. Onunla bir şey yapmaya kalkıştınız mı? | Open Subtitles | من الصعب جدا التعامل معها هل حاولت أن تفعل أي شيء معها؟ |