| Kadraja giren elini görebiliyordum. yaptığı şey neredeyse yarım saniyesini aldı. | Open Subtitles | ارى يدها تمتد داخل اطار الصورة ما فعلته استغرق نصف ثانية |
| yaptığı şey profesyonelce değil, etik değil deyip, yeniden yargılanma talep edeceğiz. | Open Subtitles | ما فعلته كان غير اخلاقى مغير إحترافى ويؤمن اسساً لاعلان مُحاكمه فاسده |
| "Gemide yaşam" sırasında masum insanlara, bizim insanlarımıza Z'lerin yaptığı şey bu. | Open Subtitles | هذا ما يفعله الزائرون بالمقيمين في السفينة. إنّهم أناسٌ أبرياء، إنهم قومنا. |
| Şimdi, istemeden gördüm ki, bu denli etkileyici bir kütüphanesi olan biri, o kitaba yaptığı şey garip değil mi? | Open Subtitles | لاحظت رجلاَ لمكتبة مذهلة أليس غريباَ ما فعل بهذا الكتاب ؟ |
| yaptığı şey şu: kafasının üzerinde çok beklenmedik ve son derece yavaş bir şekilde şarhoşmuş gibi dönüyor. | TED | ما يقوم به هو أنه يتحرك بطريقة مترنحة على رأسه بحركة لا يمكن التنبؤ بها وفي غاية البطء. |
| Bu platformda yaptığı şey şehri oluşturma sürecini anlatan 12 parçalık bir seri. | TED | كان ما قام به في الواقع سلسلة من 12 نقطة لبناء هذه المدينة. |
| Babamın yaptığı şey için kötü hissetmene izin vermeyeceğim. | Open Subtitles | لن أجعلكِ تشعرين بالسوء حيال مافعله والدي لنا |
| Yüzsüz gazetecilerin kendisiyle konuşmak istemeyen kişilere yaptığı şey. | Open Subtitles | إنه شيء يفعله الصحفيون المزعجون ليتكلموا مع شخص لا يريد أن يتكلم معهم |
| ve yaptığı şey haricinde hiç bir şeyin farkında olmayacak... ve bununla sonsuza dek yaşayacak. | Open Subtitles | لن تدرك إلآ ما فعلته ستخلد في ذلك إلي الأبد |
| Çocuğa yardım etmek için yaptığı şey... | Open Subtitles | عندما حدث هذا هذا ما فعلته لمساعدة الطفلة |
| Kaosun yaptığı şey, basit matematikte içsel olasılıkların tasavvur edebildiğimizden çok daha geniş ve çok daha genel olduğunu bize göstermesidir. | Open Subtitles | ما فعلته نظرية الفوضى أنها أخبرتنا أن الاحتمالات الأصيلـة فى الرياضيات البسيطة أكثر اتساعاً وأكثر عموميـاً |
| bir video bu ve biz bir fotoğraf karesini donduruyoruz, ve tipik bir çocuğun yaptığı şey şu. | TED | ينمون نموا نموذجيا, ونحن نجمد إطار واحد, وهذا ما يفعله الأطفال الطبيعيون. |
| Yani boşluk doldurma eğrisinin yaptığı şey, bir birim kare içinde alabileceği tüm alanı almasıdır. | TED | ما يفعله منحنى ملء الفراغ هو أن يتوسع ليشمل كل الحيز المتاح داخل مربع وحدة واحدة. |
| Rachel, Ross bilmeni istiyor ki o, yaptığı şey için çok üzgün ve kalbinde, onu affedecek bir yer olduğunu umuyor. | Open Subtitles | رايتشل لقد أراد أن يقول لك أنه آسف على ما فعل و يتمنى أن تسامحيه |
| O bir veteriner. yaptığı şey yasa dışı. | Open Subtitles | إنه طبيب بيطرىّ ، ليس قانونياً ما يقوم به |
| Öyle de olsa gerçekte yaptığı şey beni katile çevirmekti. | Open Subtitles | بالرغم من أن ما قام به هو تحويلي إلى قاتل. |
| Bak, bu çocuğun yaptığı şey mide bulandırıcı. | Open Subtitles | أنظر . أنا أعرف أن مافعله ذلك الصبي مقرف |
| Yargıcın ilk yaptığı şey saçını kestirmek, biliyorsun. | Open Subtitles | اول شيء يفعله القاضي هو قص شعرك |
| Kocanın yaptığı şey doğru demiyorum. | Open Subtitles | لَم أقُل أن ما فعلهُ زوجكِ صحيح |
| Kızımı okuması için Tokyo'ya gönderdim, ama tek yaptığı şey parti. | Open Subtitles | ارسلت ابنتي إلى طوكيو للكلية وكل ما تفعله هو عمل الحفلات |
| Yani, baskıcı rejimlerin yaptığı şey de bu değil mi? | Open Subtitles | اقصد , أليس هذا مثل ماتفعله الانظمة القمعية ؟ |
| Bunu söylüyorum çünkü yaptığı şey alçakçaydı. | Open Subtitles | إنني أقول هذا فقط لأن ما فعله كان حقيراً |
| Bunların yaptığı şey, gidip regolit katmanı üzerine kurulmak ve sonrasında orayı ısıtmak, katman-katman kubbe yapısını yaratıyorlar. | TED | ما يفعلونه هو الذهاب والجلوس على طبقة من الثرى ثم تسخينها، وإنشاء هذا الهيكل المقبب طبقة بطبقة. |
| yaptığı şey ilk etapta geniş adımlarla aramak, ama daha sonra oldukça hassas. | TED | وما تقوم به هو التحرك، بخشونة في بادئ الأمر وبدقة عالية بعد ذلك |
| Onun yaptığı şey bizimkinden çok daha kötü, değil mi? | Open Subtitles | ما فعله هو أسوأ بكثير مما قمنا به، والحق، ما؟ |
| Çok eşliliğin en güçlülerimize bile yaptığı şey işte uydu. | Open Subtitles | هذا مايفعله تعدد الزوجات الى حتى القويات منا |