Bu İngiliz sömürge devletine ne düşündüğümüzü söylemenin vakti geldi. | Open Subtitles | أعتقدُ أنه آن الأوان لأن نُعلمَ تلكَ المُستعمرة برأينا فيهم. |
Toplum hizmeti günlerim geride kaldığına göre parçalama zamanı geldi. | Open Subtitles | يا فتيات. الان وقد انتهت أيام خدمتي آن الوقت للانتقام |
Artık kılıcını bırakıp asil bir şekilde hayata göz yummasının vakti geldi. | Open Subtitles | لقد آن الأوان له أن يسل سيفهُ ويموت بشيء يدنو من الكرامة |
Yani birisi Anne-Marie'nin kanını toparlamış ve bir antikoagülan eklemiş. | Open Subtitles | لذا شخص ما جَمعَ دمّ آن ماري وأضافَ مضاد للتخثّرَ. |
Biliyor musun, Anna bazen kirayı ve faturaları ödemeyi bırakıp kaybolmak istiyorum. | Open Subtitles | أتعلمين يا آن أفكر أحيانًا بأن علي أن أتوقف عن دفع الإيجار وفاتورة الهاتف |
Işık, hem dalga hem de partikül gibi davranan elektromanyetik radyasyondur. | TED | الضوء هو إشعاع إلكترومغناطيسي يتصّرف كموجة و كجسيم في آن واحد. |
- Anne Frank öldü ama... - Onu yakaladıklarına inanamıyorum! | Open Subtitles | آن فرانك ماتت , لكنها 0000000 لا استطيع التصديق بأنهم نالوا منها |
Baylar ve bayanlar, dünyanın güvenlik teşkilatlarını birleştirme vakti geldi. | Open Subtitles | السيدات والسادة لقد آن الأوان لأجهزة العالم الأمنية أن تتوحد |
Teknolojinin eğitimimize yardım etme, bizi hiç olmadığımız kadar hızlı ve daha iyi eğitme zamanı geldi. | TED | وأعتقد أنه آن الأوان للتكنولوجيا أن تساعدنا في التدريب، أن تساعدنا في تدريب الناس بشكل أسرع وأفضل من ذي قبل. |
Dev midyelerin kabuklarından çıkıp dünyaya okyanusların kahramanları olabileceklerini gösterme zamanları geldi. | TED | آن أوان خروج المحّارات العملاقة من صدفها ليُروا العالم أن بإمكانهم هم أيضًا أن يكونوا أبطال المحيطات. |
ve bu yüzden sonuçlarına katlanmalıyız... yüzdeki bu perdenin inmesinin vaktidir... ve bu kadın avcısı adamın maskesini düşürmenin zamanı geldi. | Open Subtitles | يجب أن نواجه الحقيقة آن الأوان لتمزيق الحجاب وكشف هذا السيد زير النساء |
Daha hızlı ve zorlu sürüş zamanı geldi. | Open Subtitles | آن الاوان ان اركب الحصان واغادر للعمل بجد وتعب |
Artık kendine bir koca bulmasının vakti geldi. Kendi evi olsun. Ev işi yapsın, yerleri falan ovsun. | Open Subtitles | آن الاوان ان تتزوج توم ليكون لها بيت و ارضية تنظفها |
"O", Anne-Marie'nin evinde çocukluktan izler taşıyan yoğun keşiflerde bulundu. | Open Subtitles | أو وَجدتَ في بيتِ آن ماري وضعها كانت متوترة مِنْ الطفولةِ |
Anne-Marie! Stajyerler silahlarını aldı mı? | Open Subtitles | آن ماري،وهل يحمل العمال الداخليون بنادق؟ |
Buradakilerin yarısı Anne-Marie cinayetinde çalıştı. | Open Subtitles | حَسناً، نِصْف هؤلاء الرجالِ شغّلَ قتلُ آن ماري. نعم، أَعْرفُ. |
Arkadaşım Beth Anna'yı gördüm. | Open Subtitles | أنا رَأيتُ صديقي . بيث آن. شيئ ما خاطئ بعيونه. |
Anna, bu konuşma yemek masasının tadını kaçırıyor. | Open Subtitles | آن ، لهذه المحادثة متجهم الوجه جدا بالنسبة للمائدة العشاء. |
hem gerekli hem de imkansız hissettiren bir şeyi yapmaya çalışmanın acısı. | TED | يتلوى ألمًا من محاولة فعل شيء يبدو ضروريًا ومستحيلًا في آن واحد. |
- Alo. - Anne. Eğer mesaj bırakmak istiyorsanız, lütfen sinyal sesinden sonra konuşun. | Open Subtitles | لتركرسالةل" آن"او "مارتن"تكلم بعد الانذار |
Senin hayatını An Lac'ta kurtaracak kadar aptalmışım! | Open Subtitles | وانا كنت غبى بما يكفى لكى انقذ حياتك المقرفة فى آن لوك |
Benim de patron olduğumu söyledi. Ve şimdi Cleveland'ın hakettiğini alma zamanı. | Open Subtitles | قال أني أنا الرئيس كذالك لقد آن الاوان لكلفلند ان يستعيد حقه |
Ekonomik Reform için Ahn Yeong Sam Sivil Toplum Grubu mu? | Open Subtitles | انت آن يونغ سام من مجموعة سيتزن للأصلاح الاقتصـادي؟ |
- Ann Taylor'dan yenisni alırsın. | Open Subtitles | أنا متأكد من أنك يمكن الحصول على واحد آخر في آن تايلور. وهذا هو قميصي المفضل، حسنا؟ |
Bütün sınırlayıcı kutuları oluşturuyor ve aynı anda olasılıkları sınıflandırıyor. | TED | فهي تنتج كافة المربعات المحيطة وفئة الإحتمالات في آن واحد. |